31 Aralık 2019 Salı

İstanbul kanlı bölme ve rant bölüm; 2

30 Aralık 2019 Pazartesi

''YERLİ VE YALANCI MİLLİ'YETKİSİZLER''

''YERLİ VE YALANCI MİLLİ'YETkİSİZLER''

TOGG yerli otomobili Gebze'de tanıtıldı, karar Resmi Gazete'de yayımlandı.
TOGG'un geliştirdiği otomobiller 5 ayrı modelde üretilecek.
Yüksek teknolojiye sahip doğuştan elektrikli ve bağlantılı plantform,
300+ ve 500+ menzil opsiyonları bulunuyor,


200 beygir güç ile 4,8 saniyede 0 - 100 kilometre hıza ulaşabiliyor,
0 emisyon, yüksek çarpışma dayanıklılığı ve %30'dan fazla burulma direncine sahiptir,
Sürekli merkeze bağlılık ile 4G - 5G sayesinde güncellemeleri sürekli uzaktan alabilecek,
Elektrikli otomobiller evlerde, yol üzerindeki istasyonlarda ve işyerlerinde şarj kolaylığı,
2023 yılından itibaren Türkiye'de ilk kez Holografik Asistan yerli otomobilde kullanılacak.
Buraya kadar tüm yazılar alıntı olarak resmi gazetede ilam olanlardır..


YALAN MASALLARA BİRDE BİZ GÖZ ATALIM MI?

15 Mühendisle Dünya'yı teslim alan, Efsanelere taş çıkartan yalancılar işte bu sahtekarlar..
2017 Yılında Çin'de bir otomobil fuarına tanıtım için giden bu iki prototip İTALYAN MEEŞELİ arabalar guya 7 ayda PROTOTİP halini aldı.
Türk halkı arttık şuna UYANMALI ! 2017 De de yerli arabamız geliyor denilerek Seçim propagandası için öne sürülmüştü, O yerli arabalar nerede kaldı?
İsviçre'nin Saab arabalarının bir versiyonunu 40 milyon auroya aldık kazığı Türk halkına girdi.
Sadece yalandan hayal sattılar seçim yatırımı olarak.
2 Yıl gibi geçen bu takvim diliminde, Türk halkının bu söylenen yalan cümlelerin unuttuklarını düşünmüş olacaklar ki yeni versiyon AYNI YALANLARLA ortaya çıkıyorlar..


Amaç; 2020 Yılında yapılacak olan erken seçim yatırımı algı projesidir.
2017 Deki yalan masalı projesinde olduğu gibi..
15 Kişilik bir mühendis grubuyla ancak bu arabanın PROTOTİPİNİ değil yapmak, çamurluk, plaka yerlerini yapabilir arkadaşlar ancak..
Bu tip araba PROTOTİPİNİ yapmak için Mühendis sayısı en 200 veya 400 arasında olması gereken, bu prototipi üretebilecek, geliştirebilecek sayıdır.
Fabrika da imalat MÜHENDİS sayısı ortalama 1000 veya 1500 civarı olması gerekir diye düşünüyorum..
Üretim bandı 5 adet olacağı için, yani araba 5 segmentte üretilecek.


Öyle boş laflarla ancak salakları ikna edebilecekleri artık ortada dururken, ortada daha kurulacak fabrikanın yer tespiti yapılmamış, fabrikanın kurulacak arazisi yok.
Fabrikanın kaç bin metre kare olacağı bile yok.
Birde bu araçların 5 segmentte üretileceğini söylüyorlar utanmadan, Osmanlı bıyığı veya kurt olması masalsı söylemden ibaret.
Fabrika yeri tespit edilecek, Fabrika inşaati kurulacak bitecek.
Fabrikanın iç bantları yerleşecek.
Kurulacak bantların testleri yapılacak.


Sonra imalata geçecek, yapılan imalatlar test edilecek, vs vs.
İşte bu saydığım süreç evreleri bir bir aşama aşama tamamlanacak, sonra üretime geçilecek.
Bu saydıklarımın hiç biri ortada yok ama bizim yerli ve milli arabamız var öylemi?
Sizlere son cümlelerim olarak şunları söylemek isterim. Keşke yerli ve bir milli OTOMOBİLİMİZ olsa, çok isterim.. Bizim yöneticilerimiz YERLİ VE MİLLİYETSİZ SAHTEKAR YALANCILAR, hepsi bu..
Türk halkının aklıyla kimse alay edip dalga geçemez. Bizlerde bu sahtekarların böyle yalan bir projenin ipliğini pazara çıkartır deşifre ederiz!

26 Aralık 2019 Perşembe

Montreux Boğazlar Sözleşmesi

Montreux Boğazlar Sözleşmesi
(20 Temmuz 1936) BOGAZLAR REJIMINE ILISKIN OLARAK, MONTREUX'DE 20 TEMMUZ 1936’ DA IMZALANAN SÖZLEŞME MAJESTE BULGARLAR KRALI, FRANSA CUMHURİYETİ BAŞKANI, MAJESTE BÜYÜK BRİTANYA, İRLANDA VE DENİZLER ÖTESİ BRİTANYA ÜLKELERİ KRALI, HİNDİSTAN İMPARATORU, MAJESTE ELENLER KRALI, MAJESTE JAPONYA İMPARATORU, MAJESTE ROMANYA KRALI, TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞKANI, SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLERİ BİRLİGİ MERKEZİ YÜRÜTME KOMİTESI VE MAJESTE YUGOSLAVYA KRALI;
"Boğazlar" genel deyimiyle belirtilen Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı'ndan geçişi ve gemilerin-gidiş gelişini (ulaşımı), Lozan'da, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmış olan Barış Andlaşmasının 23. maddesiyle saptanmış ilkeyi(1), Türkiye'nin güvenliği ve Karadeniz'de, kıyıdaş Devletlerin güvenliği çerçevesinde koruyacak biçimde, düzenlemek isteğiyle duygulu olarak; İşbu Sözleşmeyi, 24 Temmuz 1923’de Lozan'da imzalanmış olan Sözleşmenin(2) yerine koymayı kararlaştırmışlar ve Tam yetkili Temsilcilerini aşağıda belirtildiği üzere atamışlardır: MAJESTE BULGARLAR KRALI: Doktor Nicolas P.NICOLAEV, Tam yetkili Ortaelçi, Dışişleri ve Mezhepler Bakanlığı Genel Sekreteri; B.Pierre NEICOV, Tam yetkili Ortaelçi, Dışişleri ve Mezhepler Bakanlığı Siyasal İşler Müdürü. FRANSA CUMHURİYETİ BAŞKANI: B.PAUL-BONCOUR, Senatör, Milletler Cemiyeti'nde Fransa'nın Sürekli Temsilcisi, eski Başbakan, eski Dışişleri Bakanı, Légion d'honneur nişanının Chevalier rütbesi, Savaş Haçı nişanı; B.HENRI PONSOT, Fransa Cumhuriyeti'nin Ankara'da Olağanüstü ve Tam yetkili Büyükelçisi, Légion d'honneur nişanının Grand Officier rütbesi. MAJESTE BÜYÜK BRİTANYA, İRLANDA VE DENİZLER ÖTESİ BRİTANYA ÜLKELERİ KRALI, HİNDİSTAN İMPARATORU: BÜYÜK BRİTANYA, KUZEY İRLANDA VE BRİTANYA İMPARATORLUGUNUN BİREYSEL OLARAK MİLLETLER CEMİYETİ'NE ÜYE OLMAYAN BÜTÜN PARÇALARI İÇİN: Çok Sayın Lord STANLEY, P.C., M.C., M.P., Amirallik Dairesinde Parlamento Üyesi Müsteşar; -2- AVUSTRALYA COMMONWEALTHI'I IÇIN: Çok Sayın Stanley Melbroune BRUCE, C.H., M.C., Avustralya Commenwealth'inin Londra'da Yüksek Komiseri. MAJESTE ELENLER KRALI: B.Nicolas POLITIS, Yunanistan'ın Paris'te Olağanüstü Temsilcisi ve Tam yetkili Ortaelçisi, eski Dışişleri Bakanı; B.Raoul BIBICA-ROSETTI, Yunanistan'ın Milletler Cemiyeti'nde Sürekli Temsilcisi. MAJESTE JAPONYA İMPARATORU: B.Naotake SATO, Judammi, Doğan-Güney nişanının Büyük-Kordan rütbesi, Paris'te Olağanüstü Temsilci ve Tam yetkili Büyükelçi; B.Massa-aki HOTTA, Jushii, Doğan-Güney nişanının İkinci Sınıf rütbesi, Bern'de Olağanüstü Temsilci ve Tam yetkili Ortaelçi. MAJESTE ROMANYA KRALI: B.Nicolas TITULESCO, Dışişleri Bakanı; B.Constantin CONTZESCO, Tam yetkili Ortaelçi, Tuna ve Avrupa Uluslararası Komisyonlarında Romanya Temsilcisi; B.Vespasien PELLA, La Haye'de Olağanüstü Temsilci ve Tam yetkili Ortaelçi, TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞKANI: Dr.Tevfik Rüştü ARAS, Dışişleri Bakanı, İzmir Milletvekili; B.Suad DAVAZ, Türkiye Cumhuriyeti'nin Paris'te Olağanüstü ve Tam yetkili Büyükelçisi; B.Numan MENEMENCIOGLU, Türkiye Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri; B.Asım GÜNDÜZ, Korgeneral, Genelkurmay İkinci Başkanı; B.Necmeddin SADAK, Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'nde Sürekli Temsilcisi, Sivas Milletvekili, Dışişleri Komisyonu Raportörü. SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ MERKEZİ YÜRÜTME KOMİTESİ: B.Maxime LITVINOFF, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Merkezi Yürütme Komitesi Üyesi, Dışişleri Halk Komiseri. MAJESTE YUGOSLAVYA KRALI: B.Ivan SOUBBOTITCH, Yugoslavya'nın Milletler Cemiyeti'nde Sürekli Temsilcisi. -3- BU TEMSILCILER, yetki belgelerini gösterdikten ve bu belgeler usulüne uygun ve geçerli kabul edildikten sonra, aşağıdaki hükümetler üzerinde anlaşmaya varmışlardır: MADDE 1. Bagıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar'da denizden geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesini kabul ederler ve doğrularlar. Bu özgürlüğün kullanılışı bundan böyle işbu Sözleşme hükümleriyle düzenlenmiştir. KESIM I. TICARET GEMILERI MADDE 2. Barış zamanında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşağıdaki 3. madde hükümleri saklı kalmak üzere, hiçbir işlem (formalite) olmaksızın, Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler, Boğazlar'in bir limanına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk makamlarınca, alınması işbu Sözleşmesinin I şayili Ek'inde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır. Bu vergilerin ya da harçların alınmasını kolaylaştırmak üzere, Boğazlar'dan geçecek ticaret gemileri, 3. maddede belirtilen istasyonun görevlilerine adlarını, uyrukluklarını, tonajlarını, gidecekleri yer ve nereden geldiklerini bildireceklerdir. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır. MADDE 3. Ege Denizi'nde ya da Karadeniz'den Boğazlar'a giren her gemi, uluslararası sağlık kuralları çerçevesinde Türk yasalarıyla konulmuş olan sağlık denetimi için, Boğazlar'ın girişine yakın bir sağlık istasyonunda duracaktır. Bu denetim, bir temiz sağlık belgesi (patentesi) ya da işbu maddenin 2. fıkrasındaki hükümlerin kapsamına girmediklerini doğrulayan bir sağlık bildirisi gösteren gemiler için, gündüz ve gece, olabilen en büyük hızla yapılacak ve bu gemiler Boğazlar'dan geçişleri sırasında başka hiçbir duruş zorunda bırakılmayacaklardır. İçinde veba, kolera, sari humma, lekeli humma (typhus exanthématique) ya da çiçek hastalığı olayları bulunan ya da yedi günden az bir süre önce bu hastalıklar bulunmuş olan gemilerle, bulaşık bir limandan beş kez yirmi-dört saatten az bir süreden beri ayrılmış olan gemiler, Türk makamlarının gösterebilecekleri sağlık koruma görevlilerini gemiye almak üzere, sağlık istasyonunda duracaklardır. Bu yüzden, hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır; sağlık koruma görevlileri Boğazlar'in çıkısında bir sağlık istasyonunda gemiden indirileceklerdir. MADDE 4. Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, ticaret gemileri, bayrak ve yük ne olursa olsun, 2. ve 3. maddelerde öngörülen koşullar içinde Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır. -4- MADDE 5. Savaş zamanında, Türkiye savaşansa, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardim etmemek koşuluyla, Boğazlar'da geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler Boğazlar'a gündüz girecekler ve geçiş, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilecek yoldan yapılacaktır. MADDE 6. Türkiye'nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayması durumunda, 2. madde hükümlerinin uygulanması yine de sürdürülecektir; ancak, gemilerin Boğazlar'a gündüz girmeleri ve geçisin, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir. Kılavuzluk, bir durumda, zorunlu kılınabilecek, ancak ücrete bağlı olmayacaktır. MADDE 7. "Ticaret gemileri" terimi, işbu Sözleşmenin II. Kesiminin kapsamına girmeyen bütün gemilere uygulanır. KESİM II. SAVAŞ GEMİLERİ MADDE 8. İşbu Sözleşme bakımından, savaş gemilerine ve bu gemilerin nitelikleriyle tonajlarının hesabı için uygulanacak tanımlama, işbu Sözleşmenin II sayılı Ek'inde yer alan tanımlamadır. MADDE 9. Deniz kuvvetlerinin, sivil olsun ya da olmasın, yakıt taşımak için özellikle yapılmış olan yardımcı gemileri, 13. maddede belirtilen ön-bildirim koşuluna bağlı tutulmayacaklar ve, Boğazlar'i tek baslarına geçmek koşuluyla, 14. ve 18. maddeler gereğince sınırlamaya bağlı tonajlar hesabına katılmayacaklardır. Bununla birlikte, bu gemilerin, öteki geçiş koşulları bakımından, savaş gemileriyle bir tutulmaları süre gidecektir. Bir önceki fıkrada belirtilen yardımcı gemiler, öngörülen kurul dışılıktan, ancak silahları: yüzer hedeflere karsı en çok 105 milimetre çapında iki toptan, hava hedeflerine karsı en çok 75 milimetre çapında iki silahtan çok değilse yararlanabileceklerdir. MADDE 10. Barış zamanında, hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler, ister Karadeniz'e kıyıdaş olan ister olmayan Devletlere bağlı bulunsunlar, bayrakları ne olursa olsun, Boğazlar'a gündüz ve aşağıdaki 13. ve sonraki maddelerde öngörülen koşullar içinde girerlerse, hiçbir vergi ya da harç ödemeksizin, Boğazlar'dan geçiş özgürlüğünden yararlanacaklardır. Yukarıdaki fıkrada belirtilen sınıflara giren gemiler dışında kalan savaş gemilerinin ancak 11. ve 12. maddelerde öngörülen özel koşullar içinde geçiş hakları olacaktır. -5- MADDE 11. Karadeniz'e kıyıdaş Devletler, 14. maddenin 1. fıkrasında öngörülen tonajdan yüksek bir tonajda bulunan hattiharp gemilerinin (1) Boğazlar'dan geçirebilirler; su koşulla ki, bu gemiler Boğazlar'i ancak tek baslarına ve en çok iki torpido (2) esliğinde geçerler. MADDE 12. Karadeniz'e kıyıdaş Devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgaha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye'ye vaktinde haber verilmişse, deniz üslerine katılmak üzere Boğazlardan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Söz edilen Devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye'ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgahlarda onarılmak üzere de Boğazlardan geçebileceklerdir. Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve Boğazlar'dan tek başlarına geçmeleri gerekecektir. MADDE 13. Savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir önbildirimde bulunulması gerekecektir. Bu ön-bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır; ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu sürenin onbeş güne çıkartılması istenmeğe değer sayılmaktadır. Bu ön-bildirimde gemilerin gidecekleri yer, adi, tipi, şayisi ile gidiş için ve gerekirse, dönüş için geçiş tarihleri belirtilecektir. Her tarih değişikliğinin üç günlük bir ön-bildirim konusu olması gerekecektir. Gidiş için geçişte Boğazlar'a girişin, ilk ön-bildirimde belirtilen tarihten başlayarak beş günlük bir süre içinde yapılması gerekecektir. Bu sürenin bitiminden sonra, ilk ön bildirim için olan ayni koşullar içinde yeni bir ön-bildirimde bulunulması gerekecektir. Geçiş sırasında, Deniz Kuvvetinin Komutanı, durmak zorunda olmaksızın, Çanakkale Boğazı'nın ve Karadeniz Boğazı'nın girişindeki bir işaret istasyonuna, komutası altında bulunan kuvvetin tam kurulusunu bildirecektir. MADDE 14. İşbu Sözlesme'nin 11. maddesinde ve III şayili Ek'inde öngörülen koşullar dışında, Boğazlar'da transit geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek (tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır. Bununla birlikte, bir önceki fıkrada belirtilen kuvvetler dokuz gemiden çok gemi içermeyeceklerdir. Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlerin, 17. madde hükümleri uyarınca Boğazlar'daki bir limanı ziyaret eden gemileri bu tonaja katılmayacaktır. Geçiş sırasında bir avaryaya uğramış olan savaş gemileri de bu tonaja katılmayacaktır; bu gemiler, onarım sırasında, Türkiye'ce yayımlanan özel güvenlik hükümlerine bağlı tutulacaklardır. -6- MADDE 15. Boğazlar'da transit olarak bulunan savaş gemileri taşımakta olabilecekleri uçakları (1); hiçbir durumda, kullanamayacaklardır. MADDE 16. Boğazlar'da transit olarak bulunan savaş gemileri, avarya (2) ya da geminin teknik yönetimine bağlı olmayan bir aksaklık (3) durumları dışında, geçişleri için gerekli süreden daha uzun süre Bogazlar'dan kalamayacaklardır. MADDE 17. Yukarıdaki maddelerin hükümleri, herhangi bir tonajda ya da kuruluşta olan bir deniz kuvvetinin, Türk Hükümetinin çağrısı üzerine, Boğazlar'daki bir limana sınırlı bir süre için bir nezaket ziyaretinde bulunmasına hiçbir biçimde engel olmayacaktır. Bu kuvvet, 10., 14. ve 18. maddeler hükümleri uyarınca, Boğazlar'dan transit olarak geçmek için istenilen koşullar içinde bulunmuyorsa, Boğazlar'dan, giriş için izlediği yoldan ayrılacaktır. MADDE 18. 1. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri toplam tonaj aşağıdaki gibi sınırlandırılmıştır. a) Aşağıda b) paragrafında öngörülen durum dışında, sözü geçen Devletlerin toplam tonajı 30.000 tonu asmayacaktır; b) Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı işbu Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını enaz 10.000 ton asarsa, a) paragrafında belirtilmiş olan 30.000 tonluk toplam tonaj ayni ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet, işbu Sözleşmenin IV sayılı Ek'i uyarınca, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk Hükümeti de, bu bilgiyi, öteki Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine ulaştıracaktır. c) Karadeniz'e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde bulundurabileceği tonaj, yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonajın üçte ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır. d) Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, toplamı hiçbir varsayımda 8.000 tonu asmaması gerekecek olan bu kuvvetler, işbu Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen önbildirime gerek duyulmaksızın, aşağıdaki koşullar içinde Türk Hükümetinden alacakları izin üzerine, Karadeniz'e girebileceklerdir: Yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonaj dolmamışsa ve gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılmayacaksa, Türk Hükümeti, kendisine yapılmış olan istemi aldıktan sonra en kısa süre içinde bu izni verecektir; sözü geçen toplam tonaj daha önce kullanılmış bulunuyorsa ya da gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılacaksa, Türk Hükümeti, bu izin isteminden, Karadeniz kıyıdaşı Devletleri hemen haberli kılacak ve bu Devletler, haberli kılındıklarından yirmi-dört saat sonra bir karşı görüş öne sürmezlerse, ilgili Devletlere istemlerine ilişkin olarak verdiği kararı en geç kırk-sekiz saat içinde bildirecektir. -7- [Karadeniz'e] kıyıdaş olmayan Devletler deniz kuvvetlerinin, Karadeniz'e bundan sonraki her girişi ancak yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen kullanılabilir toplam tonajın sınırları içinde yapılacaktır. 2. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır. MADDE 19. Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerde belirtilen koşullarla ayni koşullar içinde, Bogazlar'da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bununla birlikte, savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır; şu kadar ki, işbu Sözleşmenin 25. maddesinin uygulama alanına giren durumlarla, saldırıya uğramış bir Devlete, Milletler Cemiyeti Misali çerçevesi içinde yapılmış, bu Misak'in 18. maddesi hükümleri uyarınca kütüğe yazılmış (tescil edilmiş) ve yayımlanmış, Türkiye'yi bağlayan bir karşılıklı yardım andlaşması gereğince yapılan yardım durumları bunun dışında kalmaktadır. Yukarıdaki fıkrada öngörülen kuraldışı durumlarda, 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerde belirtilen kısıtlamalar uygulanamayacaktır. Yukarıdaki 2. fıkrada konulmuş geçiş yasağına karsın, Karadeniz'e kiyidas olan ya da olmayan savaş Devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, bu limanlara dönebilirler. Savaşan Devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'da herhangi bir el koymaya (1) girişmeleri, denetleme (ziyaret) hakkı (2) uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaktır. MADDE 20. Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerin hükümleri uygulanamayacaktır; savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir. MADDE 21. Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayarsa, Türkiye'nin, işbu Sözleşmenin 20. maddesi hükümlerini uygulamağa hakki olacaktır. Yukarıdaki fıkranın Türkiye'ye tanıdığı yetkinin Türkiye'ce kullanılmasından önce Boğazlar'dan geçmiş olan, böylece bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, bu limanlara dönebileceklerdir. Bununla birlikte, su da kararlaştırılmıştır ki, Türkiye, davranışıyla işbu maddenin uygulanmasına yol açmış olabilecek Devletin gemilerini bu haktan yararlandırmayabilecektir. Türk Hükümeti, yukarıdaki birinci fıkranın kendisine verdiği yetkiyi kullanırsa, Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine bu konuyla ilgili bir bildiri gönderecektir. -8- Milletler Cemiyeti Konseyi, üçte iki çoğunlukla, Türkiye'nin böylece almış olduğu önlemlerin hakli olmadığına karar verirse, ve işbu Sözleşmenin imzacıları Bağıtlı Yüksek Tarafların çoğunluğu da ayni görüşte olursa, Türk Hükümeti, söz konusu önlemlerle, işbu Sözleşmenin 6. maddesi uyarınca alınmış olabilecek önlemleri kaldırmayı yükümlenir. MADDE 22. İçinde veba, kolera, sarı humma, lekeli humma (typhus exanthématique) ya da çiçek hastalığı olayları bulunan, ya da yedi günden az bir süre önce bu hastalıklar bulunmuş olan savaş gemileriyle, bulaşık bir limandan beş kez yirmi dört saatten az bir süreden beri ayrılmış olan savaş gemileri, Boğazları karantina altında geçecekler ve Boğazlar'ın bulaştırılmasına hiçbir olanak bırakmamak için gerekli korunma önlemlerini gemideki araçlarla uygulamak zorunda olacaklardır. KESİM III. UÇAKLAR MADDE 23. Sivil uçakların Akdeniz ile Karadeniz arasında geçişini sağlamak amacıyla, Türk Hükümeti, Bogazlar'in yasak bölgeleri dışında, bu geçişe ayrılmış hava yollarını gösterecektir; sivil uçaklar, Türk Hükümetine, ara sıra (tarifesiz) yapılan uçuşlar için üç gün öncesinden bir ön-bildirim ile, düzenli (tarifeli) servis uçuşları için geçiş tarihlerini belirten genel bir önbildirimde bulunarak, bu yolları kullanabileceklerdir. Öte yandan, Boğazlar'ın yeniden askerleştirilmiş olmasına bakılmaksızın, Türk Hükümeti, yine de Türkiye'de yürürlükte olan hava ulaşımı yönetim kuralları uyarınca, Avrupa ile Asya arasında Türk ülkesi üzerinden uçmalarına izin verilmiş olan sivil uçaklara, tam bir güvenlik içinde geçmeleri için gerekli kolaylıkları sağlayacaktır. Bir uçuş izninin verilmiş olduğu durumlarda, Boğazlar bölgesinde izlenecek yol belirli dönemlerde gösterilecektir. KESİM IV. GENEL HÜKÜMLER MADDE 24. Boğazlar rejimine ilişkin 24 Temmuz 1923 tarihli Sözleşme gereğince kurulmuş olan Uluslararası Komisyonun yetkileri Türk Hükümetine aktarılmıştır. Türk Hükümeti, 11., 12., 14. ve 18. maddelerin uygulanmasına ilişkin istatistikleri toplamağı ve gerekli bilgileri vermeği yükümlenir. Türk Hükümeti, işbu Sözleşmenin, savaş gemilerinin Bogazlar'dan geçişine ilişkin her hükmünün yürütülmesine göz kulak olacaktır. Türk Hükümeti, yabancı bir deniz kuvvetinin yakında Bogazlar'dan geçeceği kendisine bildirilir bildirilmez, bu kuvvetin kurulusunu, tonajını, Bogazlar'a giriş için öngörülen tarihi ve, gerekirse, olası dönüş tarihini, Bağıtlı Yüksek Tarafların Ankara'daki temsilcilerine bildirecektir. Türk Hükümeti, Bogazlar'da yabancı savaş gemilerinin gidiş-gelişini gösteren, ayrıca ticarete ve işbu Sözlesme'de öngörülen deniz ve hava ulaşımına yararli bütün bilgileri kapsayan yıllık bir raporu Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine ve Bağıtlı Yüksek Taraflara sunacaktır. -9- MADDE 25. İşbu Sözleşmenin hiçbir hükmü, Türkiye için ya da Milletler Cemiyeti'ne üye herhangi bir başka Bağıtlı Yüksek Taraf için, Milletler Cemiyeti Misakindan doğan haklara ve yükümlülüklere halel vermemektedir. KESİM V. SON HÜKÜMLER MADDE 26. İşbu Sözleşme olabilen en kısa süre içinde onaylanacaktır. Onama belgeleri, Paris'te Fransa Cumhuriyeti Hükümetinin arşivlerine konulacaktır. Japon Hükümeti, onamanın yapılmış olduğu, Paris'teki diplomatik temsilcisi aracılığıyla, Fransa Cumhuriyeti Hükümetine bildirmekle yetinebilecek ve, bu durumda, onama belgesini olabilen en kısa süre içinde gönderecektir. Türkiye'nin onama belgesini de içermek üzere, altı onama belgesi sunulur sunulmaz, bir sunuş tutanağı (procès-verbal de dépot) düzenlenecektir. Bundan önceki fıkrada öngörülen bildiri, bu bakımdan, onama belgesi sunusu ile eşdeğerde olacaktır. İşbu Sözleşme, bu tutmak tarihinden başlayarak yürürlüğe girecektir. Fransız Hükümeti, bundan önceki fıkrada öngörülen tutanakla, sonradan sunulacak onama belgelerinin sunuş tutanaklarının doğruluğu onaylanmış birer örneğini bütün Bağıtlı Yüksek Taraflara verecektir. MADDE 27. İşbu Sözleşme, yürürlüğe girişinden başlayarak, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Andlaşmasını imzalamış her Devletin katılmasına açık olacaktır. Her katılma, diplomasi yoluyla Fransa Cumhuriyeti Hükümetine, onun aracılığıyla da, bütün Bağıtlı Yüksek Taraflara bildirilecektir. Katılma, Fransız Hükümetine yapılan bildiri tarihinden başlayarak geçerli olacaktır. MADDE 28. İşbu Sözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, yirmi yıl olacaktır. Bununla birlikte, işbu Sözleşmenin 1. maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır. Sözü edilen yirmi yıllık sürenin bitiminden iki yıl önce, hiçbir Bağıtlı Yüksek Taraf, Fransız Hükümetine Sözleşmeyi sona erdirme ön-bildirimi vermemişse, işbu Sözleşme, bir sona erdirme ön-bildirimin gönderilmesinden başlayarak, iki yıl geçinceye kadar yürürlükte kalacaktır. Bu ön-bildirim, Fransız Hükümetince, Bağıtlı Yüksek Taraflara iletilecektir. İşbu Sözleşme, işbu madde hükümlerine uygun olarak sona erdirilmiş olursa, Bağıtlı Yüksek Taraflar, yeni bir Sözleşmenin hükümlerini saptamak üzere kendilerini bir konferansça temsil ettirmeği kabul etmektedirler. -10- MADDE 29. İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir. Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için, bu istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek Tarafça; başka herhangi bir maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir. Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri, önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır. Bu öneriler üzerinde diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bulunamazsa, Bağıtlı Yüksek Taraflar, bu konuda toplanacak bir konferansça kendilerini temsil ettireceklerdir. Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabilecektir; 14. ve 18. maddelere ilişkin değişiklik durumları bu hükmün dışında kalmaktadır; bu durumlar için Bağıtlı Yüksek Tarafların dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterli olacaktır. Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kiyidasi Bağıtlı Yüksek Tarafların dörtte üçüncü kapsamak üzere hesaplanacaktır. BU HÜKÜMLERE OLAN İNANÇLA, aşağıda adları yazılı Tam yetkili Temsilciler, işbu Sözleşmeyi imzalamışlardır. MONTREUX' DE, yirmi Temmuz bin dokuz yüz otuz altı tarihinde on bir nüsha olarak düzenlenmiştir; bu nüshalardan, Temsilcilerce mühürlenmiş olan birincisi, Fransa Cumhuriyeti Hükümeti arşivlerine konulacak, öteki nüshalar da imzaca Devletlere teslim olunacaktır. N.P.NICOLAEV Pierre NEICOV J.PAUL-BONCOUR H.PONSOT STANLEY S.M.BRUCE N.POLITIS Raoul BIBICA-ROSETTI Aşağıda imzaları bulunan Japonya Temsilcileri, işbu Sözleşme hükümlerinin, Milletler Cemiyeti üyesi olmayan bir Devlet sıfatıyla, Japonya'nın durumunu, gerek Milletler Cemiyeti Misakina göre, gerek bu Misak çerçevesi içinde yapılmış karşılıklı yardim andlaşmalarına -11- göre, hiçbir biçimde değiştirmediğini ve Japonya'nın özellikle 19. ve 25. maddeler hükümleri içinde bu Misal ve bu andlaşmalar konusunda tam bir değerlendirme özgürlüğünü elinde tuttuğunu, Hükümetleri adına bildirirler. N.SATO Massa-aki HOTTA N.TITULESCO Cons.CONTZESCO V.V.PELLA Dr.R.ARAS Suad DAVAZ N.MENEMENCIOGLU Asım GÜNDÜZ N.SADAK Maxime LITVINOFF Dr.I.V.SOUBBOTITCH. EK I. 1. İşbu Sözleşmenin 2. maddesi uyarınca alınabilecek olan vergiler ve harçlar aşağıdaki çizelgede gösterilenler olacaktır. Türk Hükümetinin bu vergilerde ve harçlarda kabul edebileceği indirimler, bayrak ayırımı gözetilmeksizin uygulanacaktır. kütüğe yazılı darasız tonajın yapılan hizmetin niteliği (jauge nette, net register tonnage) herdir tonu üzerinden alınacak vergi ya da harçlar tutarı Altın-Frank(1) a) Sağlık denetimi ............... 0.075 b) Fenerler, ışıklı samadiralar ve geçit şamandıraları, ya da başka şamandıralar: 800 tona kadar ................... 0.42 800 tonun üstünde ............. 0.21 -12- c) Kurtarma hizmeti: Kurtarma sandallarını, palamar taşıyan füze istasyonlarını, sis düdüklerini, radyofarlari ve b) paragrafına girmeyen ışıklı şamandıralarla, ayni türden başka döşemeleri (tesisleri) kapsamak üzere ... 0.10 2. İşbu Ek'in, 1. paragrafına ekli çizelgede belirtilen vergiler ve harçlar, Boğazlar'dan bir gidiş-dönüş geçişine uygulanacaktır (başka bir deyimle, Ege Denizi'nden Karadeniz'e bir geçiş ve Ege Denizi'ne doğru dönüş yolculuğu ya da Karadeniz'den Ege Denizi'ne Boğazlar'dan bir geçiş, bunun ardından da Karadeniz'e dönüş); bununla birlikte, bir ticaret gemisi, gidiş yolculuğu için Boğazlar'a girdiği tarihten başlayarak altı aydan çok bir süre sonra, duruma göre, Ege Denizi'ne ya da Karadeniz'e dönmek üzere Boğazlar'dan yeniden geçerse, bu gemi, bayrak ayırımı yapılmaksızın, bu vergileri ve harçları ikinci kez ödemekle yükümlü tutulabilecektir. 3. Bir ticaret gemisi, gidiş geçişinde, dönmeyeceğini bildirirse, işbu Ek'in birinci paragrafının b) ve c) fıkralarında öngörülen vergiler ve harçlar bakımından yalnız tarifenin yarısını ödemesi gerekecektir. 4. İşbu Ek'in birinci paragrafına ekli çizelgede tanımlanan ve söz konusu hizmetlerin gerektirdiği giderlerin karşılanmasına ve yedek akçe ya da aşırı olmayan bir döner sermaye fonu elde etmek için gerekli miktardan yüksek olmayacak olan vergiler ve harçlar, ancak işbu Sözleşmenin 29. maddesi hükümleri uygulanarak arttırılabilecek ya da tamamlanabilecektir. Bunlar altın-Frank ya da ödeme tarihindeki kambiyo değerine göre Türk parası olarak ödenecektir. 5. Ticaret gemileri, kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) gibi isteğe bağlı hizmetler karşılığı vergileri ve harçları, böyle bir hizmet, söz konusu geminin acentesinin ya da kaptanının istemesi üzerine, Türk makamlarınca gereği gibi yerine getirilmişse, ödemek zorunda tutulabileceklerdir. Türk Hükümeti, isteğe bağlı bu hizmetler için alınacak vergilerin ve harçların tarifesini vakit yayınlayacaktır. 6. Bu tarifeler, söz konusu hizmetler 5. maddenin uygulanmasıyla zorunlu kılındığı durumlarda arttırılmayacaktır. EK II (1) A. STANDARD SUTASIRIMI (MAIMAHREC) (2) 1. Bir su üstü gemisinin standarda sutasirimi [maimahreci], bütün gemi adamlarıyla, makineleri ve kazanlarıyla, denize açılmağa hazır olan ve -makinelerinin ve kazanlarının beslenmesine özgü yakıtla yedek yakıt dışında- bütün silahlarını ve her türlü cephanesini, döşemelerini [tesisatını], donatımını, gemi adamlarının koman yasini, tatlı suyunu, çeşitli yiyeceklerini ve savaş sırasında taşıyacağı her çeşit araç ve gereçlerini ve yedek parçalarını bulunduran, yapımı tamamlanmış bir geçidinin sutasirimidir. 2. Bir denizaltının standarda sutasirimi, bütün gemi adamlarıyla, yürütücü makineleriyle, denize açılmağa hazır olan ve -yakıtı, yağlama yağı, tatlı suyu ve her çeşit balast suyu dışında- bütün silahlarını, her türlü cephanesini, döşemelerini [tesisatını], donatımını, gemi adamlarının koman yasini ve savaş sırasında taşıyacağı çeşitli araç ve gereçleri ve her çeşit yedek parçalarını taşıyan (dalma sarnıçlarının suyu dışında) yapımı tamamlanmış geminin su üstündeki sutasirimidir. -13- 3. "Ton" (tonne) sözcüğü, "metrik ton" (tonnes metriques) teriminde kullanılışı dışında, 1.016 kilogramlık (2.240 litrelik) bir ton anlamına gelmektedir. B. SINIFLAR 1. Hattiharp gemileri(3), aşağıdaki iki alt-sınıftan birine giren su üstü savaş gemileridir: a) Uçak-gemileri, yardımcı gemiler ya da b) alt-sınıfına giren hattiharp gemileri dışında, standarda sutasirimi [maimahreci] 10.000 tonun (10.160 metrik tonun) üstünde olan ya da 203 milimetre (8 pus) çapından büyük çaplı bir top taşıyan, su üstü gemileri; b) Uçak-gemileri dışında, standarda sutasirimi [maimahreci] 8.000 tonun (8.128 metrik tonun) üstünde olmayan ve 203 milimetre (8 pus) çapından büyük çaplı bir top taşıyan su üstü savaş gemileri. 2. Uçak-gemileri(1), sutasirimi [maimahreci] ne olursa olsun, baslıca uçak taşımak ve bu uçakları denizde harekete getirmek için yapılmış ya da buna göre düzenlenmiş su üstü savaş gemileridir. Bir savaş gemisi baslıca uçak taşımak ve bunları denizde harekete getirmek için yapılmamışsa ya da buna göre düzenlenmemişse, bu gemiye bir inme ya da havalanma güvertesinin konulması, bu geminin, uçak-gemisi sınıfına sokulması sonucunu vermez. Uçak-gemileri sınıfı iki alt-sınıfa ayrılır; şöylece: a) Uçakların havalanabilecekleri ya da konabilecekleri bir güverte ile donatılmış olan gemiler; b) Yukarıda a)paragrafında tanımlanan bir güverteyle donatılmamış olan gemiler. 3. Hafif su üstü gemileri(2), uçak-gemileri, küçük savaş gemileri ya da yardımcı gemiler dışında, standart sutasirimi [maimahreci] 10.000 tonu (10.160 metrik tonu) geçmemek üzere 100 tonun (102 metrik tonun) üstünde olan ve 203 milimetre (8 pus) çapından büyük çaplı top taşımayan su üstü savaş gemileridir. Hafif su üstü savaş gemileri üç altı-sınıfa ayrılır; şöylece: a) 155 milimetre (6.1 pus) çapından büyük çaplı bir top taşıyan gemiler; b) 155 milimetre (6.1 pus) çapında büyük çaplı top taşımayan ve standarda sutasirimi [maimahreci] 3.000 tonun (3.048 metrik tonun) üstünde olan gemiler; c) 155 milimetre (6.1 pus) çapından büyük çaplı top taşımayan ve standarda sutasirimi [maimahreci] 3.000 tonun (3.048 metrik tonun) üstünde olmayan gemiler. 4. Denizaltılar (3), denizin yüzeyi altında gidip-gelmek üzere yapılmış bütün gemilerdir. 5. Küçük savaş gemileri (4), yardımcı gemiler dışında, standarda sutasirimi [maimahreci] 2.000 tonu (2.023 metrik tonu) geçmemek üzere, 100 tondan (102 metrik tondan) büyük olan, ancak aşağıdaki niteliklerden hiçbirini kendilerinde bulundurmayan su üstü savaş gemilerdir: a) 155 milimetre (6.1 pus) çapında büyük çaplı bir topla donatılmış olmak; b) Torpil atmak için yapılmış ya da donatılmış bulunmak; -14- c) 20 milden çok hız sağlamak üzere yapılmış olmak; 6. Yardımcı gemiler(1), askeri donanmaya bağlı olup, standart sutasirimi [maimahreci] 100 tondan (102 metrik tondan) büyük olan, olağanlıkla donanma hizmetinden ya da asker tasıma ya da savaşan gemilerin kullanıldıkları hizmetten başka herhangi bir hizmette kullanılan, savaşan gemi olmak üzere yapılmamış olan ve aşağıdaki niteliklerden hiçbirini kendinde bulundurmayan su üstü gemileridir; a) 155 milimetre (6.1 pus) çapından büyük çaplı bir topla donatılmış olmak; b) 76 milimetreden (3 pustan) büyük çapta sekiz toptan çok topla donatılmış olmak; c) Torpil atmak üzere yapılmış ya da donatılmış olmak; d) Zırhlı kaplamalarla korunmak üzere yapılmış olmak; e) 28 mili asan bir hiza erişmek üzere yapılmış olmak; f) Uçakları denizde harekete geçirmek üzere özellikle yapılmış ya da düzenlenmiş olmak; g) Uçak fırlatmak için, ikiden çok araçla donatılmış bulunmak. C. YAŞINI DOLDURMUŞ GEMİLER Aşağıdaki sınıflara ve alt-sınıflara giren gemiler, yapımlarından başlayarak, aşağıda sayıları gösterilen yıllar geçince, "yasini doldurmuş"(2) sayılacaklardır: a) Bir hattiharp gemisi için .......... 26 yıl; b) Bir uçak-gemisi için................. 20 yıl; c) a) ve b) alt-sınıflarından bir hafif su üstü gemisi için: (i) 1 Ocak 1920 den önce kızağa konulmuşsa 16 yıl (ii) 31 Aralık 1919 dan sonra kızağa konulmuşsa....................................... 20 yıl d) c) alt-sınıfından bir hafif su üstü gemisi için .................................... 16 yıl e) Bir denizaltı için ...................... 13 yıl EK III. Japon donanmasının aşağıda belirtilen, yasini doldurmuş üç okul gemisinden ikisinin Boğazlar'daki limanları birlikte ziyaretine izin verilmesi kararlaştırılmıştır. -15- Bu iki geminin toplam tonajı, bu durumda, 15.000 tona eşdeğerde sayılacaktır. Asama 20-X-1896 18-III-1899 9.240 IVx200mm XIIx150mm Yakumo 1-XI-1898 20-VI-1900 9.010 IVx200mm XIIx150mm Iwate 11-X-1898 18-III-1901 9.180 IVx200mm XIVx150mm. EK IV. 1. İşbu Sözleşmenin 18. maddesine öngörülen, Karadeniz kıyıdaşı Devletlere bağlı donanmaların toplam tonajı hesabına katılacak gemilerin sınıfları ve alt-sınıfları şunlardır: Hattiharp gemileri: Alt-sınıf a); Alt-sınıf b); Uçak-gemileri: Alt-sınıf a); Alt-sınıf b); Hafif su üstü gemileri: Alt-sınıf a); Alt-sınıf b); Alt-sınıf c); Denizaltılar: İşbu Sözleşmenin II sayılı Eki'ndeki tanımlamalara göre. Tonaj toplamının hesaplanmasında göz önünde tutulması gereken sutasirimi [maimahreç], III sayılı Ek'de tanımlanan standart sutasirimidir. Sözü edilen Ek'te tanımlanmış oldukları biçimde, ancak "yasini doldurmuş" olmayan gemiler göz önünde tutulacaktır. 2. 18. maddenin b) fıkrasında öngörülen bildirinin ayrıca işbu Ek'in birinci paragrafında belirtilen sınıflarla alt-sınıflardaki gemilerin tonaj toplamını kapsaması gerekir. -16- PROTOKOL Bugünkü tarihli sözleşmeyi imza ettikleri sırada, aşağıda imzaları bulunan Tam yetkili Temsilciler, her biri kendi hükümetlerini bağlamak üzere, aşağıdaki hükümleri kabul ettiklerini bildirirler: 1. Türkiye, işbu Sözleşmenin Başlangıç (Préambule) kesiminde tanımlandığı biçimde Boğazlar bölgesini hemen yeniden askerleştirebilecektir. 2. Türk Hükümeti, 15 Ağustos 1936 tarihinden başlayarak işbu Sözleşmede belirlenen rejimi geçici olarak uygulayacaktır. 3. İşbu Protokol bugünkü tarihten başlayarak geçerli olacaktır. MONTREUX' DE, yirmi Temmuz bin dokuz yüz otuz altı tarihinde düzenlenmiştir. N.B.NICOLAEV Pierre NEICOV J.PAUL-BONCOUR H.PONSOT STANLEY S.M.BRUCE N.POLITIS Raoul BIBICA-ROSETTI N.SATO (ad referandum) Massa-aki HOTTA (ad referandum) N.TITULESCO Cons.CONTZESCO V.V.PELLA Dr.R.ARAS Suad DAVAZ N.MENEMENCIOGLU Asım GÜNDÜZ N.SADAK Maxime LITVINOFF -17- Dr.I.V.SOUBBOTITCH DIPNOTLAR 1. Lozan Barış Andlaşmasının 23. maddesi şöyledir: "Bağıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar rejimine ilişkin bugünkü tarihli yapılmış olan Sözleşmede öngörüldüğü üzere, Çanakkale Boğazı'nda, Marmara Denizi'nde ve Karadeniz Boğazı'nda, denizden ve havadan, barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varmışlardır. Bu sözleşme, Yüksek Taraflar bakımından, sanki bu Andlaşmanın içindeymiş gibi, ayni güç ve değerde olacaktır." Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar-Belgeler (çeviren Seha L.MERAY), Takım II, cilt 2, Ankara, 1973, s.8 2. Boğazlar Rejimine İlişkin Lozan Sözleşmesi için bakınız: Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar-Belgeler (çeviren Seha L.MERAY), Takım II, cilt 2, Ankara, 9973, ss.54-64. 1. Fransızca metinde "batiments de ligne", İngilizce metinde "Capital Ships", 1936 Türkçe çevirisinde "hattiharp gemileri". (Çevirenler) 2. Fransızca metinde "torpilleurs", İngilizce metinde "destroyers", 1936 Türkçe çevirisinde "torpido". (Çevirenler) 1. Fransızca metinde "aéronefs", İngilizce metinde "aircrafts", 1936 Türkçe çevirisinde "hava sefineleri". (Çevirenler) 2. Fransızca metinde "avarie", İngilizce metinde "damage", 1936 Türkçe çevirisinde "hasar". (Çevirenler) 3. Fransızca metinde "fortune de mer", İngilizce metinde "peril of the sea" 1936 Türkçe çevirisinde "deniz arızası". (Çevirenler) 1. Fransızca ve İngilizce metinlerde "capture", 1936 Türkçe çevirisinde "zapt ve müsadere". (Çevirenler) 2. Fransızca metinde "droit de visite", İngilizce metinde "right of visit and search", 1936 Türkçe çevirisinde "muayene hakki". (Çevirenler) 1. Fransızca metinde "Aéronefs", İngilizce metinde "Aircrafts", 1936 Türkçe çevirisinde "Hava sefineleri". (Çevirenler) 1. Şimdiki durumda, 100 kuruş, yaklaşık olarak 2 altın-Frans 20 santim değerindedir. -------------------------------------------------------------------------------- 1. İşbu Ek'in metinleri, 25 Mart 1936 tarihli Londra Deniz Kuvvetleri Andlaşmasından alınmıştır. 2. Fransızca metinde "déplacement-type", İngilizce metinde "standard displacement", 1936 Türkçe çevirisinde "maimahreç esasi". (Çevirenler) 3. Fransızca metinde "Batiments de ligne", İngilizce metinde "Capital Ships", 1936 Türkçe çevirisinde "Hattiharp gemileri". (Çevirenler) -18- -------------------------------------------------------------------------------- 1. Fransızca metinde "batiments porte-aéronefs", İngilizce metinde "Aircraft-Carriers", 1936 Türkçe çevirisinde "Tayyare ana gemileri". (Çevirenler) 2. Fransızca metinde "batiments légers de surface", İngilizce metinde "Light Surface Vessels", 1936 Türkçe çevirisinde "hafif su üstü gemileri". (Çevirenler). 3. Fransızca metinde "sous-marins", İngilizce metinde "Submarines", 1936 Türkçe çevirisinde "denizaltı gemileri". (Çevirenler) 4. Fransızca metinde "petis navires de combat", İngilizce metinde "Minor War Vessels", 1936 Türkçe çevirisinde "küçük muharebe gemileri". (Çevirenler) -------------------------------------------------------------------------------- 1. Fransızca metinde "batiments auxilliaires", İngilizce metinde "Auxilary Vessels", 1936 Türkçe çevirisinde "Muavin gemiler". (Çevirenler) 2. Fransızca metinde "hors d'age", İng

25 Aralık 2019 Çarşamba

''KANAL İSTANBUL ÜLKEMİZE VERECEĞİ ZAFİYETLER VE BÖLÜNMEK''

''KANAL İSTANBUL ÜLKEMİZE VERECEĞİ ZAFİYETLER VE BÖLÜNMEK'' !

Siyasi partiler; parti üyelerini en güzel iyi uyutabilecek bireysel olarak, Türk toplumun en en büyük açığı ve zafiyetidir !
Siyasi parti üyeliği altında kendisini daha güçlü ve kuvvetli olabileceğini düşünen birey, parti üyeliğini yaparak kendisini siyasi partiye adayan bir nefer oluyor.
İl ve ya ilçe yönetimlerinde olsa da siyasi partiler doğru dürüst, ülke için projeler üretemiyor ise, il ve ilçe teşkilatlarının sadece yönetim kurullarında alınan kararlarla, çıkartılan kararlarla parti iştahaatları yürümez, yürüyemez.
Siyasi parti genel merkezlerinde politika üretilmeli, siyaset geliştirilmeli.
Ülkemiz adına zafiyet oluşturan konulara atıfta bulunularak, Türk toplumu ayıkdırılmalı, uyandırılmalı, bilgilendirilmelidir.
Sırf muhalefet olsun diyerek siyaset yapılması anlamsız ve ifadesizdir.
Ülkemizin bölünmez bütünlüğünü en öndeki akli düşüncemizde tutularak, ülke çıkarlarını ön planda gözeterek politikalar üretmeliyiz.
Ülkemizin bölünmesi hevesinde olan yabancı ülkelerle eş güdüm halinde çalışan siyasi parti ve işbirlikçilerinin olduğu, topluma korkmadan bilgilendirme ve aydınlatılması için anlatılması, toplumu birlikte hareket etmeye bu projeye olumsuzluklarını da ortaya koyarak, dur demeli düşüncesini doğrularıyla, yanlışlarıyla birlikte anlatılmalıdır..
Toplum nezdinde ülkemize dayatılan, adına ''KANAL İSTANBUL DENİLEN, Amerika birleşik devletleri tarafından ülkemize kabul etirildiğini düşündüğümüz, Ülkemizdeki Akp hükümetinin kendi planıymış gibi sunduğu PROJE, ülkemize İHANET Projesi olduğu ANLATILMALIDIR''...
Siyasi partiler bulunduğu toplumu aydınlatıcı geliştirici, refah seviyesini yükseltecek, demokrasisini geliştirecek, projeler ürettiği politikalarla ayakta kalabilir, büyüyebilir.
Siyasi partiler; Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, vatandaşlarımızın birbirini kucaklayıcı politikalar üretmek durumu olmalıdır.
Aksi halde ülkemizi kaybedeceğimiz, yada bir kaça bölünme İHTİMALİ planlarını gördüğümüz, adına KANAL İSTANBUL PROJESİ adı denilen proje ortadayken, siyasi partilerde toplumu aydınlatmadığı için bu İHANETİN işbirlikçisi ORTAĞI olacaktır!
Türk ulusu alt ve üst kimlikleriyle, siyasi parti dürtüsünde ve güdümünde olmadan ''kendi özgür iradesiyle'' şu düşünceye sahip olmalıdır; Ben bir Türk vatandaşı olarak, ülkemin bütünlüğünü mü yada bölünmesine mi taraf olmalıyım !
Bizlere kırmızı kurdalelerle süslenmiş her projeye balıklama atlamalımıyım, yada sunulan projeyi araştırıp esas amaçlanan, bizlere sunulan proje veya projelerin arka planında ne gibi işbirlikler ve ne gibi anlaşmalar var, olgusunun arka planını tartışmalı, düşünmeli anlamalıyız,dır...

KANAL İSTANBUL Ülkemize ne getir ne götürü,rü araştırıp, tam bilgi sahibi olmak zorunda isek.
Tek kelimeyle adına ''KANAL İSTANBUL diyerek dillendirilen PROJE, Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin FESHİDİR''!
Siyasi partilerde tam bu noktada harekete geçerek, bu projenin olumsuzluğu hakkında, bilim adamlarının, gerçek verileri, CED RAPORLARININ desteği eşliğinde, ÜLKEMİZE yapılacak olumsuzlukları, ülkemizin stratejik, yani ASKERİ anlamda çok büyük zafiyete uğrayacağı, MONTRÖ Boğazlar Sözleşmesinin geçerliliğini kaybedeceği, yabancı Askeri gemilerin Akdeniz'e dolduğu gibi Karadeniz'e de dolacağı, yani ülkemizi savaşmadan üç taraftan kuşattıracağımızı, OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN bir kurşun atmadan MÜTTEFİK GÜÇLERİNE İstanbul'u yani Osmanlı İmparatorluğunu teslim ettiği gibi ÜLKEMİZİ TESLİM ETMİŞ OLACAĞIMIZI LÜTFEN UNUTMAYALIM !.
Türk ulusunun top yekün KANAL İSTANBUL projesine karşı durup, Ülkemiz bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmak, yeniden bizleri toparlayacak Mustafa Kemaller gelmeyeceğini bilerek, düşünerek, her birimizin iyi birer vatan sever olarak, Mustafa Kemal'in bizlere öngördüğü ölçülerde ki seslenişi; EY TÜRK GENÇLİĞİ BİRİNCİ VAZİFEN TÜRK ULUSUNU, TÜRK MİLLETİNİ İLELEBET MUHAFAZA VE MÜDAFA ETMEKTİR olma düşüncesinde olmaktır.
TÜRK Ulusunun asil evlatları kendisini Türk ulusunun bir ferdi olarak gören herkese sesleniyorum !.
Ulusumuzun vatan sever SOYDAŞLARINI ülkemize, ÜLKELERİNE sahip çıkmaya çağırıyorum !.
Siyasi partilerin bu işin sadece magazin kısmında olduğunu bilmelisiniz!
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYEBİLEN HERKES ULUSUNA, SAHİP ÇIKMALIDIR !

21 Aralık 2019 Cumartesi

ŞEYTAN'IN MÜHÜRLERİ DİKİLİTAŞLAR (OBELİKS) VE SIRLARI

Ülkemizin Ekonomik, Jeopolitik gelişimi !

23 haziranda yenilenen İstanbul seçimleri

Akdeniz'deki Kıta Sahanlığımız, 23 Haziranda Yenilenecek İstanbul Seçimleri

"İHANETİN RANT KANALI İSTANBUL" - BÖLÜM 1

16 Aralık 2019 Pazartesi

Dünyaya Hükmeden Aileler

Ülkemizin bu gün ki eğitim sistemini değerlendirdik..

29 Kasım 2019 Cuma

ERMENİ SOYKIRIM YALANLARI İDDİALARI KARŞISINDA-Kİ GERÇEKLER !


ERMENİ SOYKIRIM YALANLARI İDDİALARI KARŞISINDA-Kİ GERÇEKLER !
İNGİLİZ ARŞİVİNDEKİ BELGELER
Fransa Ulusal Meclisi'nin (Parlamento) 1915 yılında Osmanlı Devleti'nin Ermenilere katliam yaptığını tanıyan karar, yasal veya tarihi bir esasa dayanmamaktadır. Dünyanın herhangi bir parlamentosunda olayın tam olarak ortaya çıkması ve her iki tarafın belge, kanıt ve dokümanlarının sunabilmeleri için önce dava edenin daha sonra da dava edilenin dinlenmesi gerekir. Parlamento her iki tarafın belgelerini inceledikten ve savunmalarını dinledikten sonra karar verir. Bir taraf yerine başka bir tarafı tutmadan, mutlak adaletli bir şekilde karar ve hüküm verilmesi için doğru olan yol budur. Zira bu şekilde alınacak bir karar, halkların, hükümetlerin geleceği ve yaşam sürecini belirleyecek bir öneme haizdir. Bu konuda doğru olan yöntem, dava eden ve edilene, görüşlerini savunmaları ve baskı olmaksızın tam bir özgürlük içinde düşüncelerini kanıtlamaya çalışmaları için her iki tarafa eşit şekilde fırsat verilmesidir. Şayet bu olmazsa, üzerinde güçlü bir Ermeni nüfuzu olan Parlamento, Ermeni lobisini dinler. Bu lobi iki şeyden yararlanmıştır.

Birincisi, bu lobinin başkanlık ve belediye seçimleri olmak üzere Fransa'daki seçimler ü~erine güçlü etkisinden. Ermeni lobisi, Fransız toplumuna etki etmede ve gerektiğinde kullanmak üzere söz konusu kararı çıkarmak için seçim fırsatından yararlanmıştır. İkincisi, Türkiye'nin AB1'negirmek için ada olması ve bu uğurda titiz bir şekilde çalışmasından. Fransız Parlamentosu'nun bu kararı, Türkiye'nin insan haklalilyla ilgili özel siciline bir darbe niteliği taşımaktadır.
Bunların da ötesinde, Fransa'da Yahudi lobisinden sonra ikinci sırada yer alan Ermeni lob~si, Amerika ve bazı Avrupa ülkelerindeki uzantılarıyla Holocaust'u (Naziler'in Yahudiler' i fırınlarda yakması) kanıtlayan Yahudi lobisini taklit etmek istemektedir. Yahudi lobisi bunu ispatlamasıyla Almanya ve bazı Avrupa ülkeleriyle Amerika hükümetlerine şantkjda bulunma imkanı bulmuş ve milyarlarca dolar tazminat almıştır. Bu ülkelerin hükümetleri, İsrail 'in iddialarına s~mpati duyar olryuştur. Ancak dünyadaki bazı düşünür ve aydınlar ısrail'in iddialanna karşı çıkarken; özellikle meşhur Fransız düşünür bu iddiaya karşı şüpheli yaklaşmıştır. Hatta bazı düşünürler bu iddiayı "Holocaust Sanayisi" olarak adlandırmıştır. Dr. Normand Frankestein da Ibunlardan bir tanesidir. Doğu Anadolu topraklarında 1915 yılındaki sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili gerçeği, bir tarafa bağlı kalarak, bir tarafa karşı taasi sup içinde veya bir tarafa şirin görünerek değil; tam bir tarafsızlık içinde ortaya koyacağım. İnandırıcı gerçekleri ortaya koymamın arkasında gerçeği bu boyutlarını ortaya çıkarmak dışında hiçbir çıkar ve gaye bulunmamaktadır. i Ermeniler; Osmanlı Devleti'nin, 1914 yılı Kasım ayının başında müttefik ülkelere karşı Almanya'nın yanında yer alarak Birinci • i Dünya Savaşı' na girmesıni altın bir fırsat olarak gördü. California Üniversitesi profesörlerinden Louis Nalbandyan "Ermeni Devrimi hareketi" isimli kitabının 11. sayfasında "Osmanlıların savaşa girmesi, Ermeni Cemiyetlerin ivedi hedeflerini gerçekleştirmek üzere toptan isyana başlamaları için en uygun fırsat olma özelliği taşımaktadır." demiştir.
Osmanlı Devleti, i. Dünya Savaşı öncesi, Ermeni Cemiyetıerin, Doğu Anadolu'da devlete karşı eylemlerde bulunmalarından korkuyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti, savaş başlamadan önce Ağustos 1914 tarihinde Erzurum ilinde Taşnak Cemiyeti yetkilileriyle görüştü. Bu toplantıda (Ermeniler), Osmanlı ordusuna karşı görevlerini yerine getireceklerine dair vaatlerde bulundular ve savaş başlayıncaya kadar söyledikleri gibi samimi vatandaş olarak davrandılar. Ancak savaş başlar başlamaz vaatlerini tutmayıp aynı şehirde gizlice toplandıkları ve Osmanlı Devleti'ne karşı bir tutum sergileme yönünde karar aldıkları öğrenildi. Bu dönemde Rusya, Osmanlılara karşı savaşta Rus ordusu yanında yer almaları için Doğu Anadolu' da yer alan Ermeniler'le koordinasyona girdi. Şalkoşyan "Kırmızı" isimli kitabının 12. sayfasında, İçmiyazin Katolikos ve Kafkasya Genel Valisi Daşkov'un bakış açısının, Osmanlı'nın Doğu Anadolu'daki Ermeniler'e yönelik reformlar yaptığı bir zamanda Rusya'daki Ermenilerin Osmanlılar' a karşı Ruslar'ı destekleyeceklerine işaret ettiğini ve Katolikos'un daha sonra Tiflis'te Rusya Çarı ile bir araya geldiği ve Çar'a "Anadolu'daki Ermeniler'in Osmanlı yönetiminden kurtulması, Ermeniler'in özerk bir Ermeni devleti kuracak gücü sağlayacaktır," dediğini nakletmiştir. Bu durumda Rusya'nın bu devleti kendi himayesine alması mümkündür. Ancak Rusya'nın niyetlerine gelince, Doğu Anadolu 'yu topraklarına katmada Ermeniler' den yararlanma olarak özetlenebilir. Ermeniler, hiçbir tereddüde mahal vermeden müttefik ülkelere katıldılar ve bütün imkanlarını Rusya'nın emrine verdiler. Bunun yanı sıra gönüllülerden oluşan bir tugay oluşturdular.
Daha sonra Ermeni Taş~ak Cemiyeti, bütün Ermeni Cemiyetlerine aşağıdaki talimatları gönderdi. Bu talimatlar şöyledir: "Rus ordusu sınırı geçer geçmez, Ermeniler, Osmanlı Ordularının çekildiği bölgede isyana başlasınlar. Bu durumda Osmanlı Ordusu iki ateş arasında kalacaktır. OsmanIt Ordusunun ilerlemesi durumunda Ermeni Orduları yerlerini ve silahlarını terk edip Rusya'ya katılmak için çeteler oluştursuniar" . Diğer bir Ermeni örgütü Haşnak ise, Cemiyet mensuplarına gönderdiği talimatta: "Cemiyet, "Müttefik ülkeler" yanında, özellikle Rusya yanında yer alarak, bütün gücüyle Ermenistan, Kilikya, Kafkasya ve Azerbaycan' da Izaferin garantisi için mümkün olan her şekilde müttefik ülkelere YaIidımedecektir." denilmektedir. Doğu Anadolu Bölgesindeki Van ilinin Osmanlı Parlamentosu "Meclis-i Mebusan" üyesi Papazyan verdiği ilanda: "Kafkasya'daki fedai grupları hazır durumd~ olacaklar. Doğu Anadolu'da Ermeniler'in yaşadığı bölge istila edilmesi için Rus ordusuna öncülük edecekler ve Ermeni gruplarına katılmak üzere Anadolu içlerine doğru ilerleyecekler~ir." yazılıydı. .
Bu talimatlara ek olarakj Rus kuvvetlerinin Osmanlı topraklarına girmesi Osmanlı Ermenileri ve Anadolu' nun doğusundaki Rusya Ermenileri'nden fedai grupI¥1nın oluşmasıyla, Osmanlı ordusunda bulunan Ermeniler, silahlarıyla birlikte ordudan kaçarak Rus kuvvetlerine katıldılar veya çete: oluşturdular (Burada 2. Osmanlı Anayasası'nın (2. Meşrutiyet), Ermeniler'in Osmanlı ordusunda askeri sisteme dahilolmasına izin verdiğini hatırlatmakta yarar var). Sonra i Ermeniler, misyonerlik okulları ve Ermeni kiliselerinde senelerce gizledikleri silahlarını çıkardılar. Ayrıca küçük çaptaki Osmanlı askeri birlikleriyle girdikleri çatışmalardan da silahlar elde ettiler. Cemiyet silahlı çetelere "Kendini kurtarmak için önce komşunu öldür." şeklinde talimat çıkard~. Sonra Ermeni çeteleri, erkekleri Osmanlı cephelerinde askerlik görevini yaptığı için korumasız kalan birtakım Türk şehir ve köylerine saldınya başladılar. Ermeni çeteleri, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurarak bir araya gelmelerine mani oldukları gibi yolları kestiler; köprüleri, tünelleri ve geçitleri tahrip ettiler. Bütün bunlara ilaveten, Ruslar'ın Doğu Anadolu'daki bazı Osmanlı topraklarını işgalini kolaylaştırmak üzere isyana başladılar.
Rus kuvvetlerine katılan bazı Ermeni çetelerinin zulmü o kadar çirkin bir duruma ulaştı ki, Rus yönetimi bu durumdan rahatsızlık duyarak Ermeni çete ve gruplannı cephe gerisine uzaklaştırdı. Bu sırada Rus kuvvetlerinde görev yapan bazı Rus subayların hatıraları bu vahşetin en iyi kanıtıdır. Bu konuda bilgiyi Erzurum Kalesi Topçu 2'nci Taburunun savaş gazetesinde bulabilirsiniz. Ermeni çetelerin başvurduğu toplu katliam sadece Türkler' e karşı olmayıp, Trabzon ve civar illerdeki Rumlar'ı, Hakkari ve bölgesindeki Yahudiler' i de kapsıyordu. Kara Şemsi "Türkler ve Ermeniler Tarih Önünde" isimli kitabının 41-49' ncü sayfalarında " ...Ermeni Cemiyetlerinin amacı düşledikleri gibi Ermeni ırkının hakim olduğu Ermeni devletinin kurulmasını kolaylaştırmak amacıyla, Ermeni dışındaki unsurları yok etmeye ya da göçe zorlamaya yönelikti ," demiştir. Rus kuvvetleri ile birlikte ilk defa Osmanlı sınırına giren Ermeni kuvvetlerinin başında Garo olarak bir Ermeni ile Karakin Basturmacıyan isimli Osmanlı Parlamentosu (Meclis-i Mebusan) üyesi bulunuyordu. Cephe gerisindeki Türk kent ve köylerine saldıran Ermeni çetelerinin başında "Ermeni devletinin kurulması yolunda engeloluşturuyorsa Türk çocuklarını bile öldürünüz," emrini veren meşhur eski Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi Hambarsum Boyacıyan bulunuyordu. Rus kuvvetleri, 1914 Mart ayında Van şehrine doğru harekete geçti. 11 Eylül tarihinde de geniş çapta bir Ermeni isyanı başladı.
Bu isyan sebebiyle Van, Rusya'nın eline düştü. Bunun üzerine Rus çan II. Nicola, 21 Nisan 19Ü tarihinde Van' daki Ermeni Cemiyetine Rusya'ya verdiği hizmetten ötürü teşekkür telgrafı gönderdi. Amerika'da yayımlanan Çaşnak isimli Ermeni gazetesi 24 Mayıs 1915 tarihli baskısında, sadece Van ilinde 1.500 Türk'ün yok edildiğini övünerek nakletmiştir J Esad Uras, 'Ermeni ve Tarihte Ermeni Meselesi' isimli kitabının 604'ncü sayfasında elde, ettiği kaynaklara dayanarak, Ermeni Taşnak Cemiyeti Temsilcisin.in Tiflis'te Şubat 1915 tarihinde toplanan Ermeni Ulusal Konferansında, 'Savaş başlamadan önce Osmanlı Devletinde bulunan Ermenilerin siHihlanması ve isyana hazırlanmaları için Rusya'nın 234~900 Ruble harcama yaptığını belgelere dayanarak açıklamaktadır.Bu belge, Rusya ve Ermeniler arasındaki ne ölçüde ittifak ve anlaşma bulunduğunun ve savaştan önce Ermenilerin en ölçüde hazırlılk yaptığının açık bir göstergesidir.
Ermenilerin isyanı ve şüpheli eylemler, Osmanlıları nefsi müdafaada bulunma zorunda bırakmıştır. Bunun üzerine Osmanlılar, Ermenileri Doğu Anadolu' dan tehcir etme kararı aldılar. Bu tehcir, isyan sebebiyle olmuştur... i Durum böyle iken, İngiliz ve Fransız filosu Çanakkale Boğazını işgal etti. Osmanlı Ordusu i ile düşman kuvvetleri arasındaki çarpışmalann alanı çeşitli cephelere doğru büyüyerek, Gelibolu'dan Doğu Anadolu'ya, Irak'a kadar genişledi. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Hükümeti; Ermeni Patriği, Ermeni Parlamenterler ve önde !elen şahsiyetleri çağırarak, Ermeniler tarafından Müslümanların katledilmesini durdurmak amacıyla gerekli önlemlerin alınacağı uyarısında bulundu. Ancak bu çalışma trajediye son vermedi. Osmaqlı Hükümeti, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni cemiyetlerini kapattı ve Devlete karşı suç işleyen 235 cemiyet müdürünü yakaladı.
24 Nisan tarihinin 235 şahsın yakalanma tarihi olmasına rağmen, her yıl dışarıdaki Ermeniler, bu tarihi 'katliam' olarak anmaktadırlar. Karşı karşıya kaldığı iç ve dış tehlikeler sebebiyle Osmanlı Hükümeti, bu gibi tehlikelere maruz kalan ülkelerin tereddüt etmeden aldığı önlemler türünden önlemler aldı. Bu bağlamda, savaş bölgesindeki Ermenileri, Osmanlı topraklarının bulunduğu en güney bölgelere ve Rusya'ya tehcir kararı aldı. Bu konuyla ilgili geçici karar 27 Mayıs 1915 tarihinde yayımlandı. Ermeni tarihçisi Lue, Osmanlı Hükümetinin, Rus silahı kullanan ve karışıklıklar yaratan Ermeni cemiyetlere karşı varlığını müdafaa hakkını kullandığını söylemektedir. Buna ilaveten, 'tehcir' önleyici bir etken olmamıştır. Tehcir, güvenlik gerekçeleriyle belirli bir grubun belirli bir mekanda ikamete mecbur edilmesidir. Bu cemiyetlerin savaş sırasında düşmanla işbirliği yaptıkları bir gerçektir. Bunun dışında Ermeniler, bu işbirliği ile övünmektedirler. Bu nedenle, yıkıcı eylemlerinden korkulması sebebiyle belirli bölgelerde ikamet etmeye zorlanmasına Ermenilerin en küçük bir itirazı olmamaları gerekir. Bunun gibi önlemler İkinci Dünya Savaşında hemen hemen bütün ülkeler tarafından alınmıştır. Özetle, Osmanlı Hükümeti, tehcir sırasında Ermenilerin herhangi bir zarar görmesini önlemek için aktif olarak çalışmıştır. Bu konuda verilen emirler, bunun en belirgin kanıtıdır. Bu konuda Osmanlı Bakanlar Kurulunda 1915 Mayıs ayında alınan 163/1331 sayılı karar Başbakanlık Arşivinde 163 sayılı ciltte bulunmaktadır. Bu kararın metni şöyledir: 'Yeni yerleşim bölgelerinden ismi geçen köy ve kentlere yerleşen Ermenilerin rahatı için çalışılması, canları ve mallarının korunması gerekir. Bu Ermenilerin yerleşim yerlerine vardıktan sonra tam olarak ikamet edinceye kadar iaşelerinin Mülteciler Tahsisatından harcanması gereklidir. Onlara ayrıca, önceki mali durumlarına ve mevcut hallerine uygun olarak mal ve arazi dağıtılması sağlanacaktır. Hükümetin ihtiyaç sahiplerine mesken yapması, çiftçilere ve sanat erbabına ihtiyaç duydukları tohum, alet ve teçhizatı sağlaması gerekir' . İngiltere Dışişleri Bakanlığı Arşivi 381/4241/ 170751 Dışişleri Dosyalarında bulunan dokümanın metni şöyledir: 'Ermeni çete grupların:ın genişlemesine engelolunması ve Müslümanlarla Ermeniler arasında toplu katliama sebep olarak şeylerden kaçınılması gerekir'.
Yine İngiltere Dışişleri Bakanlığı Arşivinde 381/9157/5523 sayılı Dışişleri Dosyalarındaki dokümanda şöyle denilmektedir: ,Yeni yerleşim yeri edinen Ermeni cemaatlerine refakat eden özel yetkililerin bazı güvenlik önlemleri almaları gerekir. Ayrıca Hükümet, Göçmenler Tahsisatından göçmenler için gerekli ödenek gönderecektir' . Yine İngiltere Dışişleri ~akanlığı Arşivinde 381/9157/5523 sayılı Dışişleri Dosyalarında dİğer bir konuda şöyle denilmektedir: ,Yerleşim yerlerine varıncaya kadar göç eden göçmenlerin tam olarak iaşesi sağlanması gerekir. Yolculuk sebebiyle kurulmuş kampların denetlenmesi ve onların rahatları için zaruri önlemlerin alınması gerekir. Bu önlemlerin yanı sıra güvenliklerinin ve esenliklerinin temin edilmesi, ihtiyaç sahiplerine yeterli yiyeceğin verilmesi gerekir. Ayrıca her gün sağlık hizmeti verilmeli, bayanlar ve hasta çocuklar trenlerle nakledilmeli, diğerleri mutat vasıtalar katır, araba veya yürüyerek gönderilmelidir. Güvenliklerini sağlamak amacıyla her gruba bir müfreze refakat etmeli, yerlerine varıncaya kadar onlara yiyecek ve içecek sağlanmalıdır. Yolculuk sırasında veya kamplarda Ermenilerin ~erhangi bir saldırıya uğramaları durumunda, bu saldırıya karşı konulması gereklidir' . Özetle, bu sırada Osmanlı Devletinin taraf olarak girdiği Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Ermenilerin yaşadığı Doğu Anadolu sınırında düşman Rusya yer almaktadır. Doğu Anadolu' daki isyan ve ayaklanma sebebiyle Ermeniler, güvenli bölgeye tehcir ettirilmişlerdir.
Şayet orada ferdi olaylar olsaydı, savaş neticesiyle göç eden Ermeni kafileleri bir saldıraya maruz kalsalardı, Osmanlı Hükemeti, bütün gayreti ile bu saldırıyı önlemeye ve suçluları mahkemeye sevk etmeye çaba sarf ederdi. Diğer yandan, çetin savaş şartlarını, ulaşım vasıtalarının, yakıtın, gıda maddeleri ve ilaç ile diğer maddelerin yetersiz olduğunu da dikkate almak gereklidir. Ayrıca Doğu Anadolu'daki zor geçen iklim şartlarını ve o dönemde yaygın olan tifo ve başka bulaşıcı hastalık salgınını da dikkate almak gereklidir. Bütün bunlar etnik ayrım olmaksızın binlerce insanın ölümüne sebebiyet vermiştir. Ayrıca bu bölgedeki uzun geçen kötü mevsim şartları, soğuk ve bulaşıcı hastalıklar sebebiyle bu cephede 90 bin Osmanlı askerinin öldüğünü unutmamak gereklidir. Doğu cephesinde ve başkent İstanbul'da savaş sebebiyle felaketler ve çirkin şeyler yaygınlaştı. Bu felaket ve çirkinliklerle sadece Ermeniler karşı karşıya kalmadı, bu olayları aynı ölçüde Osmanlılar da yaşadı, aynı sıkıntıya birlikte maruz kaldılar. İşte bu şekilde, Ermenilerin Osmanlı Devleti topraklarında etnik temizliğe maruz kaldıkları iddiası, uydurma olup tarihi ve hukuki dayanaktan yoksundur. Fransa'daki Ermeni lobisi, Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılma yolunda olduğu için, adı geçen konuyu gündeme getirdi. Bu karalama ile Ermeniler, katılması sözü verilen Türkiye'nin üyeliğini engellemeye çalışmaktadırlar. Bu, Fransa'daki lobinin gündeme getirdiği kötü bir düşüncedir. Bu lobi, Osmanlıların 1.5 milyon Ermeni'yi katlettiğini söylemektedir. Daha öncede açıkladığımız gibi, Birinci Dünya Savaşı günlerinde her iki taraf zayiat vermiştir. Bu zayiatın sebebi savaş ve bu sırada yaşanan sıkıntılardır. Ermeniler Osmanlılar tarafından öldürülmemiştir. Bunun kanıtı, o sırada Osmanlıların Ermenilerden daha fazla kayıp vermesidir. Aslında bu savaş günlerinde toplam Ermeni nüfusu bahsedilen 1.5 milyona ulaşmıyordu.
Ermenistan dışındaki Ermeni Toplulukları (diasporası) ve Lobileri, Türkiye 'nin Avrupa Birliğine katılma yolunda oldukları şu günlerde, topraklarında yaşadıkları Avrupa ve Amerika Hükümetlerine, Türkiye'yi insan hakları ihlali ve soykınm sebebiyle kınatmak için büyük çaba harcamaktadırlar. , Soykınm, 1948'den bu!yana BM sözleşmesiyle tarifi yapılmış hukuki bir kavramdır. Yukclı-ıdaverdiğim izahat ve sunduğu m belgeler, yöneltilen iddiaların IBM 1948 sözleşmesinde yer alan soykırım hukuki tanımına uymadlığını göstermektedir. BM Sözleşmesinde yer alan hukuki tanımda, ancak, devlet bir etnik milli veya dini bir grubu ortadan kaldırmak kastıyla emir verirse, bunun soykınm olduğu belirtilmiştir. Osmanlı Devletinde böyle bir olay yoktur. OLsaydı, Ermenistan'a uluslararası organlarda Türkiye aleyhine dava açma hakkı doğardı. Zira, her iki devlet BM 1948 sözleşmesine taraftır. Ayrıca Osmanlı Devleti Ermenileri soykınma tabi tutmuşsa neden Batı Anadolu' daki Ermenilerin kılına bile dokunulmamıştır. Buna ilaveten Osmanlı Kabinesindeki Ermeni Bakanların ve Dışişleri Bakanlığı tarafından ülkeyi temsil etmek için yurtdışına gönderdikleri büyükelçilerin itibarlı görevlerine devam etmeleri nasıl izah edilebilir. Şimdi görüntü daha da netleşmiş durumda. Şu anki Ermeni iddiaları gerçeklere, uluslararası yasa veya anlaşmalara dayanmamaktadır; bütün bunlar asılsız iftiralardan ibarettir.
‘Türkler değil Ermeniler soykırım yaptı’ diyerek, gerçekleri bir bir ahlaki ölçüde değerlendiren yabancı tarihçi bilim adamları da olduğunu unutmayalım...
ABD'Lİ TARİH PROFESÖRÜ JUSTİN MCCARTHY, SOYKIRIMI TÜRKLERİN DEĞİL ERMENİLERİN YAPTIĞINI AÇIKLADI
Louisville Üniversitesi Tarih Profesörü Justin McCarthy, 1915 olaylarına dair Ermeni iddialarına ilişkin, ”Eimizde binlerce ama binlerce belge var. Bu belgeler Türklerin değil, Ermenilerin soykırım yaptığını gösteriyor” dedi.
McCarthy, Toronto Üniversitesi’nde, Kanada Türk Dernekleri Federasyonu tarafından düzenlenen, ”Doğu Anadolu’daki İnsanlık Trajedisinin 100. Yılı”konulu konferansta, 1915 yılında meydana gelen olaylarla ilgili bilgi verdi.
1915 Türkiye’sini anlamak için büyük fotoğrafa bakmak gerektiğini ifade eden Justin McCarthy, Rusya’nın o dönemdeki etkisinin gelişmeleri yönlendirdiğini söyledi. Söz konusu gelişmelerin din kaynaklı olduğunu anlatan McCarthy, ”Müslüman çoğunluğun ortasında kalan Ermeniler, Rusya’nın teşvikiyle devlet olmak istediler” diye konuştu.
”İNSANLAR DEVLETE BAŞKALDIRDI”
Bir devletin, vatandaşlarının yönetime başkaldırmasına karşı önlem almasının soykırım sayılamayacağını belirten McCarthy, ”Ermeniler yaşadıkları devlete başkaldırdılar. Bunun adı nedir? Buna vatan hainliği derler” ifadesini kullandı.
McCrthy, Taşnak Ermenilerinin, Van’ı işgal ettiklerinde şehirde katliam gerçekleştirdiklerini, Ruslara, geldiklerinde yapacak iş bırakmadıklarını ifade etti.
”ERMENİLER İNGİLİZLERLE ANLAŞTI”
Rusların teşviki ile devlet olma hayaline kapılan Ermenilerin, İngilizlere birçok teklifte bulunduğuna değinen Justin McCarthy, şunları söyledi:
”O dönem Osmanlı devletinin en kuvvetli ve düzenli orduları doğu bölgesinde idi. Ermeniler, Bağdat demiryolunu tahrip etmeyi, bu yolla Osmanlı devletine darbe vurmayı teklif ettiler. Bağdat demiryolunun çalışamaz hale gelmesi, Osmanlı devletinin yarısının gitmesi, savaşın da kazanılmasının da garanti edilmesi anlamına geliyordu. Ermeniler, İngilizlere güney ve doğuda karışıklık çıkararak yardımcı olmayı teklif ettiler.”
”OSMANLI ERMENİLERİ BİLE ERMENİLERDEN KORKTU”
Böylesi durumlarda devletlerin yapması gerekenin, insanlarını korumak olduğunu belirten McCarthy, ”Osmanlı da öyle yaptı. Ermenileri, olay çıkarttıkları bölgelerden başka yerlere taşıdı. Hatta Osmanlı, Ermenileri bile Ermenilerden korudu. Ermenilerin nefret ettiği Cemal Paşa, açlıktan ölmek üzere olan Ermenilere yiyecek dağıttı” değerlendirmesinde bulundu.
McCarthy, Ermenilerin doğuda Osmanlı askerlerini, devlet görevlilerin, valileri bile öldürdüğünü, astığını ve işkence ettiğini, bu olaylardan sorumlu bir tane bile Ermeni bulunamadığını aktararak, ”Şimdi kim soykırım suçlusu? Herhalde Osmanlı değil” diye konuştu.
Tüm bu olaylar olurken, Osmanlı devleti yöneticilerinin, istese Ermenileri kolayca öldürebilecekken bunu yapmadığına dikkati çeken Justin McCarthy, ”sadece bu kişilerin yerlerini değiştirdiler” dedi.
”Birileri 100 yıldır Osmanlı’nın Ermenileri katlettiğine dair belge arıyor” diyen Jsutin McCarthy, şunları kaydetti:
”Eimizde binlerce ama binlerce belge var. Bu belgeler Türklerin değil, Ermenilerin soykırım yaptığını gösteriyor. Osmanlı arşivleri açık ama Ermenilerinki değil. Tarih, insanların birbirini öldürmesine savaş der. 1915’te orada olanlar da soykırım değil, savaştı.”
Eski ABD Başkanlarından Ronald Reagan’a danışmanlık da yapmış olan uluslararası hukuk ve ABD anayasa hukuku uzmanı Bruce Fein de, bir olaya soykırım denilebilmesinin kriterleri olduğunu belirterek, ”1915 Türkiyesi’nde olanlara soykırım denilemez” ifadesini kullandı.
Öte yandan konferans salonuna gelen bir grup Ermeni, organizasyonu protesto etti. Eylemciler, daha sonra üniversitenin güvenlik görevlilerinin müdahalesiyle salonu terk etti.

www.azakoğlu.blogspot.com

İsmail Azakoğlu ile '' AMFİ ÖZEL ''

 KONUK;  Atilla Yıldırım Elektrik, Elektronik Müh. Tarihçi.. Konu; Türk Tarih Tezine Geçiş.