1 Ocak 2020 Çarşamba

LİBYA TARİHİ

Libya' nın Bu günü ve Geçmiş Tarihi

Libya'nın bilinen ilk tarihi, ülkede mevcut mağara, harabe ve eski eserler üzerinde yapılan araştırmalara göre, M.Ö. 400 yıllarında yaşamış olan Berberilerle başlar. Eski Yunanlılar Libya?nın en eski yerlileri olarak bilinen Berberilere, ?Lebular? ve ülkeye de ?Lebu? diyorlardı. Zamanla bu kelime, ?Libya? şeklinde söylenmiştir.
Berberiler, uzun müddet Fenikelilerin istilasında kalmışlardır. Libya, bundan sonra birçok milletlerin istilasına uğradı ve pek çok medeniyetlerin tesirinde kaldı. Libya?yı önce Kartacalılar, sonra Romalılar idareleri altına aldılar. Romalılar buraya ?Afrika? adını verdiler. Bu isim yıllar sonra bütün kıta için söylenir oldu. Libya, bunlardan sonra 642 yılına kadar Vandallar ve Bizanslıların istilasında kaldı.
Mekke?de doğan İslam güneşi, 642 yılında Libya?yı aydınlatarak, Afrika karanlığını ve Bizans zulmünü ortadan kaldırdı. Emevi orduları bölgeyi bunlardan temizleyerek, İslam dininin buralarda yayılmasına sebep oldu. Emevilerden sonra kurulan Abbasi Devletinin meşhur halifesi Harun Reşid zamanında, Libya?ya ?Ifrikiye? adı verildi ve devlete bağlı valilerce idare edildi.
Uzun yıllar Abbasi hakimiyetinde kaldıktan sonra, 910 yılında Fatimilerin işgaline uğradı. Kısa bir müddet sonra, önce Eyyubi Devletine daha sonra Memluklere bağlandı. Libya 1551 yılına kadar Memluk sultanlarının idaresi altında kaldı. Aynı yıllar, Osmanlı Devletinin Asya, Avrupa ve Afrika?da fetihler yaparak zaferden zafere koştuğu yükselme dönemidir.
Bir zamanlar İspanya ve Malta şövalyelerinin elinde inleyen Trablus, 1551 yılında, meşhur Kaptan-ı derya Turgut Reis tarafından fethedilmiş ve Libya, Osmanlı Devletine bağlanmıştı. Libya, 400 yıl Osmanlı adaleti ve idaresi altında huzur ve refah içinde yaşadı. Osmanlı Devletine bağlı ayrı bir il idi. Osmanlı padişahının tayin ettiği valilerce idare edilir ve her yıl devlete vergi verirdi. Fakat Osmanlı Devletinin son zamanlarında iş başına geçen İttihat ve Terakki Partisinin beceriksizlikleri, üç kıtaya yayılmış büyük Osmanlı topraklarının elden çıkmasına sebep olduğu gibi, Libya da aynı akıbete uğradı.
İttihat ve Terakkicilerin tecrübesiz ve bilgisiz idareleri sırasında Libya?ya gerekli önem verilmedi. Dünyanın içinde bulunduğu siyasi buhranlar Afrika?da da kendisini göstermiş ve İtalyanlar, Libya?ya saldırmışlardır. Bundan sonra Libya, diğer Afrika ülkeleri gibi Avrupalı milletlerin mücadele alanı olmuştur. Nihayet 1911 yılında Ouchy Antlaşması ile ülke, İtalyanların eline geçti. Bu tarihten itibaren 1951 yılına kadar devam eden kargaşalıklar dönemine girdi.
Libya?daki mevcut azınlıkların liderleri olan Ahmed eş-Şerif, M.İdris ve M.İbn Ali el-Sanusi gibi emirler, Avrupalılara karşı isyanları başlattılar. Ülke içinde İtalyanlarla şiddetli çarpışmalar oldu. İtalyanlar birçok katliamlar yaptılar. Nihayet müttefiklerin yardımı ile 1951 yılında yabancıların idaresi son bularak Libya Krallığı kuruldu. 1953 yılında Arap Birliğine ve 1955 yılında da BM?ye üye oldu.
Libya, 1963 yılında on yönetim bölgesine ayrıldı. Krallık, 1969?da meşruti krallık haline getirildi. Fakat çok geçmeden iki yıl sonra ordu içindeki genç subaylar grubu ihtilal hazırlığına girdiler. O sıralarda Türkiye?yi ziyaret etmekte olan Kral İdris devrildi. İhtilal sırasında yüzbaşı rütbesiyle Silahlı Kuvvetler Komutanı olan Kaddafi, ihtilalden sonra, önce başbakan ve sonra da devlet başkanı oldu. Muammer Kaddafi, ülke yönetimini ele geçirdikten sonra ?ihtilal lideri? olarak Libya?yı yeni bir düzen içine soktu.
Arab-İsrail savaşı neticesi parçalanan Arab Birliği yerine Mısır ve onun yanında yer alan Arap ülkelerine karşı, Red Cephesini kurdu. Rusya ile yakın ilişkiler içerisine girerek politikasını Moskova?ya paralel bir tarzda yürüttü. Kendisinin yazdığı ve sosyalist fikirlerini ihtiva eden Yeşil Kitab istikametinde bir Arap Birliği düşüncesine kapıldı. Mısır ile birleşme çabası boşa çıkınca Suriye ile birleşme kararı aldı.
1980?de, bir uranyum kaynağı olan Çad ile resmi olarak birleşti. Son olarak Tunus ile birleşmeye teşebbüs edildiyse de, Mısır birleşmesi gibi başarısızlığa uğradı ve birçok karışıklıklar ortaya çıktı. Libya?daki ABD ve İngiltere?ye ait üsler kapatıldı. ABD ile karşılıklı ticari misillemelerin ve Akdeniz?deki askeri sürtüşmelerin arkasından ABD uçakları Trablusgarb ve Bingazi?yi bombaladı. Bu saldırı Kaddafi?nin ülke içindeki yerini yeniden güçlendirdi (1986).
Libya?nın Mısır, Uganda ve Çad?ın içişlerine karışmaya kalkışması üzerine, bu ülkelerde birçok silahlı çatışma meydana geldi. Çad?a gönderilen Libya kuvvetleri mağlup olarak geri döndü. Kaddafi, Castro politikasını Afrika kıtasında benzeri bir şekilde tatbik ederek Libya?daki birçok müesseseleri devletleştirmiş ve hür dünya ülkeleri ile olan ilişkilerini gerginleştirmiştir. 1986?dan itibaren Amerika?nın Petrol ve havacılık sektörlerine uyguladığı ambargo, büyük ekonomik sıkıntıya yol açtı. 1990 yılında Kaddafi, Amerika ile ilişkilerini geliştirmeye başladı.
2011'de Muammer Kaddafi'nin devrilmesi ve öldürülmesi Libya'yı rakip milis güçler arasında bir çatışamanın içine attı. Petrol zengini ülke doğu ve batıda iki iktidar merkezinin oluştuğu kırılgan bir yönetime sahip.
Libya'daki rakip güçler; Ulusal hükümetin başında
Fayiz Serraç, libyanın % 10 nu kontrol ediyor.
General Halife Hafter % 80 i ni kontrol ediyor.
Geriye kalan müferit milis gruplar..

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ; AMERİKANCI EĞİTİM DÜZENİ

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ; 
AMERİKANCI EĞİTİM DÜZENİ - FULBRIGHT ANLAŞMASI 27 ARALIK 1949
Milli Eğitimimiz 27 Aralık 1949'de imzalanan ve “Fulbright Anlaşması” olarak anılan ”Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’nın sonucu olarak, bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları doğrultusunda biçimlendiriyordu.
26 Şubat 1946 Kahire Anlaşmasından hareketle Türkiye’de 27 Aralık 1949 Anlaşması gereğince bir komisyon kurulmuştur. Bunun adı : «Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu» (Fulbright)dur.
Bu Komisyon, «T.C.Hükümeti tarafından sağlanacak paralarla finanse edilecek eğitim programının idaresini kolaylaştırmak için ihdas ve tesis edilmiş bir teşekkül olarak Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümetleri tarafından» tanınmıştır.
27 Aralık 1949 tarihinde Türkiye ve ABD hükümetleri arasında "Eğitim Komisyonu" kurulmuş dört Türk, dört Amerikalıdan oluşan komisyon, ülkemizdeki eğitim kurumlarında yabancı dilde eğitim verilmesi kararını almıştır.
Senatör Haydar Tunçkanat’ın “İkili Antlaşmaların İç Yüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CIA” adlı kitabında açıkladığı üzere, 27 Aralık 1949'de imzalanan Eğitim Komisyonu’yla ilgili anlaşmanın 5. maddesi şöyleydi:
"Komisyon, dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak Türkiye’deki ABD diplomatik heyetin başı, (Amerikan Büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacaktır. Komisyonda oyların eşit oluşması durumunda kesin oyu misyon şefi Amerikan büyük elçisi verecektir.”
Komisyonun ABD vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin elçilikteki CIA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir, böylece CIA, Milli Eğitim Bakanlığı’na rahatça sızma olanağı bulacak ve komisyon üyesi sıfatıyla öğrenci ve eğitim üyeleri arasında ajanlar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır.
Bu anlaşmanın 5. Maddesine göre:
Bunlara ek olarak ABD, Türkiye’deki diplomatik heyetinin başı komisyonun başkanıdır. Ve alınan, alınacak olan kararlarda oy hakkına sahiptir. Komisyon karar ve davranışlarında ABD Dışişleri Bakanına karşı sorumludur. Komisyon, tıpkı Amerikan askerî üstlerinde olduğu gibi:
«Türk Hükümetinin himayesinde, her türlü Türk denetiminin dışında, Türk Eğitimi hakkında araştırma yapması, bilgi toplaması, gerekli Amerikan memurlarını uzman ve araştırmacı olarak okul, üniversite ve Bakanlıklara yerleştirmesi ve benzeri faaliyetlerini kolaylaştırmak amacını sağlamak için getirilmiştir.»
Okul kitaplarına ve ders kitaplarına Amerikan propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.”
Türk Hükümetine bu komisyonun çalışmalarını kontrol ve denetleme hakkı dahi verilmemiştir.
Türk vatandaşı olarak komisyona atanan 4 üyenin Amerika Hariciyesince kabul edilir kişiler olması doğaldır. Ulusal eğitimde, eğitim plânlamasından öğretmen yetiştirilmesine ve programların geliştirilmesine kadar yabancıların karışması, akıl alacak işlerden değildir.
Bu yüzden bugün, örneğin okul programlarımız toplum ve ülkenin gerçek ihtiyaçlarından ve ulusal çıkarlara uygunluktan alabildiğine uzaklaşmıştır.
Eski programdan Bağımsızlık, Devletçilik Lâiklik, Devrimcilik, Fransız devrimi, Reform hareketleri, Halkın aydınlatılması, Ulusal ekonomi, Devletin vatandaşlara karşı görevleri... Gibi konular çıkarılmış, yeni programa, Unesco, Nato günü, Demokrasi, Dinsel bayramlar... Gibi konular eklenmiştir.
Amerika ile ilgili konular genişletilmiştir.
Böylece Türk toplumunun muhtaç olduğu, uyanık, üretici, bağımsızlıktan yana, devrimci insan yetiştirme amacı yerine, Amerika’ya bağlı, toplum ve ülke çıkarlarının pek farkında olmayan, geleneklere bağlı ve genel olarak tüketici insanlar yetiştirilmesi amacına yönelinmiştir. Türkiye’nin «tüketim toplumu» haline getirilmesi, ABD’nin ticaret, ekonomi ve politika çıkarları için çok elverişlidir.
Buna, Amerika kaynaklı filmler, foto romanlar, vur-kır edebiyatı da eklendiğinde, tasarlanan ve uygulanan plânın ciddiliği daha iyi ortaya çıkar.
Bütün bu etkilemelerin genel amacı, ABD"nin ekonomi ve politika alanındaki çıkarcı girişimlerine kitlelerin kafasında uygun bir ortam hazırlamaktır ve Türk eğitimindeki ABD projeleri bunu fazlasıyla gerçekleştirmektedir. Böyle bir afetle savaşan öğretmenlere karşı, çoğunluğu kara cahil olan halk kışkırtılmakta ve sık sık «Amerika gitsin de Rusya mı gelsin?» sorusu ortaya atılmaktadır.
O günden 2019' ye, 70 yıldır, “Milli Eğitim”imizi ve daha pek çok bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.
Bu durun, 2019'de de böyledir ve FULBRİGHT COMMİSSİON adı altında Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2019'de Amerikan Büyük elçisi oturmaktadır.
Evet, gördüğünüz gibi ‘’Milli’’ olması gereken Türk eğitim sistemi milli değildir. 70 yıldır Amerika Birleşik Devletleri tarafından kontrol edilmektedir.
27 Aralık 1949 yılından bugüne tüm Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri bu anlaşmaya uymuş ve işbirliği yapmıştır.

www.azakoğlu.blogspot.com

İsmail Azakoğlu ile '' AMFİ ÖZEL ''

 KONUK;  Atilla Yıldırım Elektrik, Elektronik Müh. Tarihçi.. Konu; Türk Tarih Tezine Geçiş.