28 Ocak 2020 Salı

DÜNYAYI YÖNETEN AİLE: ROTHSCHILD AİLESİ

SOLCUYUM VEYA SAĞCIYIM DİYEN CAHİLLER OKUMASIN!!!
SOSYALİZMİ, KOMÜNİZMİ VE KAPİTALİZMİ KURAN VE YÖNETENLERİ MERAK EDENLER OKUSUN.
DÜNYAYI YÖNETEN AİLE: ROTHSCHILD AİLESİ
(uzun ama okumanızı ısrarla öneriyorum)
Bilinen Tarihin Bilinmeyen Yanları:
Hitler, dünya tarihindeki gelmiş geçmiş en faşist ve psikopat lider olarak bilinir. Çoğu kişi Hitler'i şizofreninin eşiğinde olan, fanatik Alman milliyetçisi, psikopat bir lider olarak tanır, ancak gerçekte hiç kimse Hitler hakkında bildiklerinin, kendilerine anlatılan resmi tarih senaryosundan başka bir şey olmadığını bilmez...
Hitler, hakkında en çok komplo teorisi uydurulan tarihi liderlerden (kuklalardan) birisidir...
ABD'de sivri çıkışları ve dürüst kişiliği ile tanınan Texas Üniversitesi tarih profesörlerinden Texe Marrs'ın 2007 Mayıs'ında çıkan kitabının adı Bilinen Tarihin Bilinmeyen Yanları...
Kitapta:
1- Dünyayı yöneten Yahudi ailesi: Rotschild
2- Osmanlı devletinin planlı olarak nasıl dağıtıldığı
3- Arap birliğinin nasıl parçalara ayrıldığı
4- 1.Dünya Savaşı
5- Kukla Diktatör Hitler
6- 2.Dünya Savaşı
7- İsrail devletinin kuruluşu
8- Kennedy Suikastı
9- MOSSAD suikastları
10- 11 Eylül saldırıları olmak üzere 10 bölüm yer alıyor.
Bu bölümlerde yazarın savunduğu iddialar, kanıtlarla net bir biçimde ortaya koyuluyor. Öncelikle son yıllarda Türkiye'de ortaya çıkan Hitler hayranlığına ve "Türk Nasyonal Sosyalizmi" gibi kavramlara bir cevap olarak, Hitler'in tarihi kimliğinin ardında yatan karanlık bağlantıları ana hatlarıyla sizlere aktarmaya çalışacağım...
DÜNYAYI YÖNETEN AİLE: ROTSCHILD AİLESİ
Çoğu kişi Rotschild ailesinin adını bile bilmez. Bu ailenin adı, ne Forbes dergisinin düzenlediği ''Yılın Zenginleri'' bölümünde yer alır, ne de dünya jet-sosyetesinin partilerinde geçer. Ancak birçok ülkenin diplomatı bu ailenin adını duydukları zaman beş dakika durmak zorundadır. Çünkü bu aile dünya tarihi sahnesinde 1590 yılından beri vardır ve dünya, bu Yahudi ailesinin çok gizli faaliyetleri neticesinde bugünkü şeklini almıştır...
Çoğu kişi dünyada hiçbir ailenin böylesine bir gücü elinde tutabileceğine inanamaz. Çünkü bir ailenin böylesine siyasi ve ekonomik bir gücü nasıl elde ettiğini bilmiyordur. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki aile derken üç-beş kişilik çekirdek bir aileden bahsetmiyorum. Rotschild ailesinin bugün 1000-1500 civarında ferdi olduğu bilinmektedir. Bu ailefertlerinin her biri, dünyanın gelişmiş, ya da gelişecek olan ülkelerinde, çok derin faaliyetler sürdürmek üzere dağılmışlardır. Dünyada olan her siyasi ve ekonomik gelişmeyi, İsrail devletinin çıkarlarına uygun düşecek şekilde düzenlemek en kutsal görevleridir...
Ailenin geçmişi 16.yüzyıla dayanıyor. Aile İngiliz Kraliyet Saraylarında kralın yaverliğini yapan bir aile olarak ortaya çıkıyor önceleri. Kralın izlemesi gereken siyaseti ve dış politika stratejilerini bu aile belirliyor. Sadece bununla da yetinmeyip kraliyet saraylarındaki tüm ihaleleri kazanarak bu ihaleleri başarıyla sonuçlandırıp, hatırı sayılır bir servetin de sahibi oluyorlar...
İngiliz saraylarındaki kariyerleri sayesinde kolayca kazandıkları astronomik paralarla tarihin ilk bankacılık faaliyetini gerçekleştirip, İngiliz çiftçilerine de astronomik faizlerle tarım kredisi vermeye başlıyorlar ve 50 sene geçmeden neredeyse İngiltere devletinden daha zengin bir hale geliyorlar. Faaliyet alanını iyice geliştirip derinleştiren Rotschild ailesi Avrupa'daki tüm imparatorlukların saraylarında söz sahibi oldu. Sadece İngiltere'de değil, Avrupa'nın dört bir yanında tarımla uğraşan insanlara yüksek faizle kredi vererek, altın ve gümüş komisyonculuğu yaparak servetlerini iyice büyütüyorlar. Ekonomik gücü, aklın ve mantığın sınırlarını zorlamaya başlayan Rotschild ailesi, daha da karanlık ve karlı bir işe girişiyor. İşin adı, "Savaşa giren devletlere faizle borç vermek..." Bunun ilk icraatını İngiltere-Fransa savaşında gerçekleştiriyorlar...
İngiltere'ye savaşa girmesi için faizli borç olarak 35 ton altın veriyorlar. İngiltere, Fransa karşısında yeniliyor ve Rotschild ailesine olan borcunu ödeyemiyor. Borcun oluşturduğu mükellefiyetten dolayı, İngiliz Merkez Bankası yani Bank of England Rotschild ailesine devrediliyor. Rotschıld ailesi İngiliz devletinin bu devretme işlemini bir şartla kabul ediyor: İngiliz sterlinini kendilerinin basması şartı. İngiliz hükümeti bu şartı o dönemde kabul etmek zorunda kalıyor ve İngiliz sterlinini basma yetkisi bu Yahudi ailesine veriliyor...
Görünüşte ekonomi hakkında pek bilgisi olmayan arkadaşlar için bu durum pek bir şey ifade etmeyebilir. Para basma yetkisini başka bir kuruluşa ya da şirkete vermek demek aynı zamanda ülkenin bağımsızlığını da bu kuruluşa satmak demektir. Çünkü bir ülkenin bankası o ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülkenin hazinesine değerli maden koymak zorundadır. Örneğin Türkiye Merkez Bankası, devlet matbaasında 20 YTL basıyorsa eğer, devlet hazinesine de 20 YTL değerindeki altını, elması ya da petrolü koymak zorundadır. Aksi halde basılan para, kağıt parçasından başka bir şey olmaz. İşte Rotschild ailesinin de yaptığı şey budur. İngiliz sterlinini basarak İngiliz hükümetine faizle borç olarak vermiş ve karşılığında altın ve elmas almıştır. Bu şekilde bir yılda 12 ton altın kar ettiği ekonomi tarihçileri tarafından söylenir...
Rotschild ailesinin en büyük girişimi ise İngiltere ile Amerika'daki kolonilerin savaşı olmuştur. Savaş sırasında Rotschild ailesi çok gizli bir biçimde Amerikan kolonilerini desteklemiştir. Amerika'nın İngiltere'ye karşı direnişini yöneten kişilere yüklü miktarda silah yardımı yapılmış, İngiltere'nin bu savaşta yenilmesinin sağlanacağı garanti edilmiş ve karşılığında, kurulacak olan Amerika devletinin resmi para birimini basma yetkisi istenmiştir... İngiltere ile savaş konusunda çok umutsuz olan başkan Washington ve ekibi bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmiştir. Aile böylece günümüzde tüm dünyada çok popüler olan Amerikan dolarını basma yetkisini elde etmiştir. Savaşı Amerikan kolonileri kazanmış ve İngiltere Amerika'dan elini ayağını çekmek zorunda kalmıştır. Savaştan yenik çıkan İngiltere bu sefer Amerika'ya yardım ettiği için Fransa'ya saldırmıştır. İngiltere, bu savaşa Rotschild ailesinin kendilerine finansal destekte bulunacağına güvenerek girdiyse de, Rotschild ailesinden umdukları desteği bulamamışlardır. Rotschild ailesi el altından Fransa'yı destekleyerek Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını garantilemek istemiştir.
Bir taraftan da İngiliz borsası üzerinde spekülasyona girişmiştir. İngiltere-Fransa savaşı sırasında borsada müthiş bir hareketlenme olmuş ve borsada oynayan halk, savaşı kazanacaklarını düşünerek girişimlerini arttırmışlardır. Bunu fırsat bilen Rotschild ailesi ''İngilizlerin savaşı kazandığı'' iddiasını ortaya atarak İngiliz halkının her şeyini borsaya koymasını sağlamıştır. Ancak, generaller ve ordudan geriye kalanlar yurda döndüğünde, İngiltere'nin savaşta kaybettiği ortaya çıkmış ve Rotschild ailesi bu spekülasyondan çok büyük kazanç sağlamıştır... İngiliz tarihçilerin ''Kara eylül'' diye nitelendirdiği bu olay ile Rotschild ailesi adeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele geçirmiştir...
İyice gelişen Rotschild ailesi, Kenan diyarında Tanrı'nın kendilerine vaad ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için hazırlığa başlamıştır.
Osmanlı Devleti'nin parçalanması için gerekli olan her şeyi yapmışlardır. Osmanlı devletine komşu olan ülkeleri finanse ederek Osmanlı'ya karşı savaşmaları için kışkırtmışlardır. Böylelikle sudan bahanelerle Osmanlıya saldıran Rusya, Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlıyı askeri ve ekonomik güç olarak iyice yıpratarak azınlık unsurların ayaklanmasını sağlamışlardır. Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış ve neticede isyan eden azınlıkların ayrı devletler kurmasına engel olamamıştır...
Osmanlı'nın en çok dış borcu Rotschıld ailesinin sahibi olduğu Bank Of England bankasınadır. Osmanlı Devleti, Rotschıld ailesine olan borcunu ödeyecek durumda olmadığından, Rotschıld ailesi bunu fırsat bilmiş, Osmanlıya iğrenç bir teklifte bulunmuştur. Sultan 2. Abdülhamit ile görüşen Lord Baron Rotschıld, "Kudüs şehrinin, Filistin'in, Suriye'nin ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin, yeni kurulacak olan Yahudi devletine verilmesi karşılığında, Osmanlı devletinin tüm dış borcunu silme ve Balkanlar'da, Afrika'da kaybettikleri toprakları geri verme" teklifinde bulunmuş, ancak Abdülhamit teklifi şiddetle reddetmiştir...
Abdülhamit, dinen böyle bir tutum sergileyerek büyük bir sevaba girmişse de Osmanlı devletinin yıkılma sürecini hızlandırmıştır. Daha sonraları Enver Paşa, Abdülhamit'in bu tutumunu tarihi bir hata olarak değerlendirmiştir. Enver Paşa'ya göre Kudüs şehri ve Kenan diyarı Yahudilere geçici olarak verilmeli ve Osmanlı tekrar eski gücüne kavuştuktan sonra bu topraklar geri alınmalıydı. Atatürk'e göre ise Osmanlı devleti böyle bir şey yapsaydı bile yıkılmaktan kurtulamazdı, çünkü Osmanlı üzerine korkunç oyunlar oynanıyordu...
Özetleyerek anlattığım bu süreçten sonra Rotschıld ailesi bütün gücüyle 1.Dünya savaşının çıkmasını tezgahlamıştır. Rotshıld ailesinin hesaplarına göre 1. Dünya savaşı ve Arabistanlı Lawrence'in faaliyetleri Arapların birçok parçaya bölünmesi ve İsrail devletinin kurulması için yeterliydi...
Savaş gerçekleşmiş, Almanların önderliğindeki İttifak devletleri grubu savaşı kaybetmişlerdi. Rotschıld ailesinin hesapları tutmuş ve İsrail devletinin resmi kuruluşunun ilan edilmesine ramak kalmıştı. Ancak tarihi rüyaya çeyrek kala Rotschild ailesi ayrıntılarda küçük bir hata
yaptığını fark etti. İsrail devleti kurulmaya hazırdı ama, dağ ve ovalardan ibaret olan İsrail topraklarında kim yaşayacaktı? Avrupa'nın gelişmiş kentlerindeki rahatlığa alışmış olan Yahudiler, İsrail'de yaşamaya nasıl ikna edilecekti? Esas sorun buydu. Bu sorunun giderilmesi için Rotschild ailesi radikal kararlar
aldı ve yeni bir savaş için gerekli olan ortam hazırlanmaya başlandı...
KUKLA DİKTATÖR HİTLER'İN ORTAYA ÇIKIŞI VE 2. DÜNYA SAVAŞI
Almanya, Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz halinde ve oldukça demoralize bir biçimde çıkmıştı. Devlet tüm ekonomik ve askeri gücünü kaybetmişti. Ve çok ağır yaptırımlar içeren savaş tazminatı anlaşmalarına imza atmışlardı. Ancak Almanya'nın borçlu olduğu ülkelerin merkez
bankalarının %85'i Rotschild ailesine ait olduğundan Almanya nerdeyse sadece Yahudi Rotschild ailesine borçluydu. Rotschild ailesi, Almanya'nın, bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceğini biliyordu...
Rotschıld ailesi, Alman Merkez Bankasının kendilerine devredilmesi karşılığında dış borçlarının silinmesini teklif etti ve Almanlar teklifi kabul etmek zorunda kaldı. Aslında bu durum sonun başlangıcıydı. Bırakın savaşacak parayı ve silahı, savaşta askere alacak erkek vatandaşı bile kalmayan Almanya tekrar tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve nasıl bulabilirdi ? Bunun için ancak Tanrının yardımı gerekirdi... Ancak daha onlar intikam planını yapmadan önce, Rotschild ailesi onlar için çok gizli bir plan yapmıştı bile. Bu plana göre sahte ama çok inandırıcı bir faşizm rüzgarı Avrupa'da esecek ve Yahudilere en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir şekilde şiddet ve baskı uygulanarak İsrail'e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı...
Bu planın ilk bölümü Almanya'nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve hızla silahlanmasının sağlanmasıydı. Muazzam bir ekonomik ve askeri güce kavuşan Almanya'nın başına, 1. Dünya savaşında er olarak savaşan fanatik milliyetçi Hitler getirildi. İtalya ise Alman Faşizmi'nin etkisi altında kalmış ve iktidara Mussolini gelmiştir. Mussolini'nin iktidara gelmesi Rotschild ailesinin bir planı değil kendiliğinden gelişmiş bir olaydı ama bu durum Rotschıld ailesinin ekmeğine yağ sürmüştü...
Hitler, hitabet yeteneği ve ürkütücü karizması ile Alman halkını yediden yetmişe peşinden koşturmuştur. Hitler'in konuşmalarında ve toplantılarında ise şaşırtıcı bir biçimde ana hedef Yahudilerdir. Hitler'in iktidara gelmesinden önce kardeş gibi bir arada yaşayan Alman ve Yahudi halkları birbirlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına rağmen oluşturulan yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bıçaklı hale gelmişlerdir...
Savaştan önce Yahudi işadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar, ev kundaklamalar ve cinayetler ortamı iyice germiştir. Zengin olan Yahudiler bir yolunu bulup Almanya'yı terk etseler de, fakir olan zararsız Yahudiler bir yere gidecek paraları olmadığından oldukları yerde kala kalmışlardı. O dönemler savaş dönemleri olduğundan Almanya'nın dışına çıkmak için büyük paralar ve bazı önemli bağlantılar şarttı...
Hitler savaşı başlatmış ve Almanya'nın sahte intikam harekatı başlamıştı. Almanya savaşın ilk yıllarında başarı göstermiş ve Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerin tamamını çok kısa sürede ele geçirmişti. Özellikle Paris'e 2 saatte giren Nazi orduları, İngiltere ve İspanya'nın iyice ürkmesine neden olmuştur...
İngiltere'yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir taraftan da sözde Yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır. Yahudiler bir bir katledilmiş ve imha fırınlarında yakılmıştır. Ortada öyle korkunç bir ortam vardır ki, savaştan sonra bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki pis kokudan dolayı hava alanında kusmuşlardır. Havadaki pis kokunun nedeni ise sürekli olarak yakılan insan cesetleri ve çürümüş cesetlerdir...
Savaştan sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya'da ortaya atılan iddialara göre neredeyse hiç Yahudi bırakılmamıştır. Ancak Sovyet araştırmacılar durumun hiç de öyle olmadığını, savaşta katledilenlerin sadece %15'in Yahudi olduğunu net ve çarpıcı belgelerle kanıtlamışlardır. Bu belgelere göre savaşta öldürülenlerin çoğu Ermeni, Çingene ve Polonyalılardı. Geriye kalan zengin Yahudiler Rotscild ailesinin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile ve Amerikan askerlerinin denetiminde, gizlice (Amerika'ya değil) İsrail'e kaçırılmışlardır. İsrail'e getirildikleri dönemden İsrail devleti kuruluncaya kadar olan süreçte tabiri caizse Allah'ın dağında prefabrik usulü yapılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmişlerdi. Kaçmak için girişimlerde bulunanlar ise Tevrat'ın emrettiği bir biçimde idam edilmişlerdir...
Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde Yahudi soykırımı yapılmış, tüm dünyada Yahudilere yönelik şiddet eylemlerine girişilmiş ve Yahudiler İsrail'e göç etmek zorunda bırakılmışlardır...
Yani Rotschild ailesi 1. Dünya savaşında yarım bıraktığı işi 2. Dünya savaşında tamamlayabilmiştir. Aşırı dindar bir aile olan Rotschild ailesi, kendilerine göre, Tanrı'ya olan sözü yerine getirmiştir...
BAŞKAN KENNEDY'NİN ORTADAN KALDIRILMASI
2. Dünya savaşından sonra kurulan İsrail devletinde her şey 1960 yılında John Fitzgerald Kennedy'nin Amerikan başkanı olmasından sonra değişmiştir...
Kennedy, Amerikan tarihinin en genç ve aynı zamanda ilk katolik başkanıdır. Kennedy'den önce Amerika'da katolik bir Başkan hiçbir zaman olmamıştır...
John F Kennedy'nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup aynı zamanda İngiltere büyükelçiliği yapmıştı. Ne babası, ne de Başkan Kennedy Yahudilerle iyi geçinemiyorlardı. Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra'da Yahudilerin boy hedefi haline gelmiş ve çeşitli saldırılara maruz kalmıştı...
Sigmund Rotschild, Kennedy'ye "Başkan seçildiğinde Ortadoğu'da İsrail tarafını tutan bir politika izlemesi karşılığında, milyonlarca doları bulan seçim kampanyası masraflarını karşılamayı" teklif etmiştir. Ancak Kennedy böyle bir teklifin bir daha yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış hissettiğini belirttirmiştir...
Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faaliyetlerinden son derece rahatsızdı. Kennedy'ye göre lobilerin faaliyetleri, Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi...
KENNEDY İLE İSRAİL BAŞKANI BEN GURİON'UN NÜKLEER KAVGASI
İsrail kurulduğu günden beri Ortadoğu'da süper güç olma hayali ile hareket etmiştir. Bu yüzden İsrail Devleti hızlı bir "nükleer silahlanma programı" izlemeye başlamıştır. İsrail'in Dimona Çölü'nde kurduğu nükleer santralinde peynir-ekmek gibi atom bombası ve nükleer başlıklı füzeler üretmesi Başkan Kennedy'yi çok rahatsız etmiştir. İsrail'in nükleer füzelerinin, Ankara, İstanbul, Şam, Tahran, Bağdat ve Riyad gibi şehirleri vuracak kapasitede ve menzilde olması Kennedy yönetimini önlem almaya mecbur bırakmıştır...
Kennedy, Ben Gurion'a yazdığı sert bir uyarı mektubunda ''İsrail'in nükleer programını durdurmaması durumunda Amerikan yönetiminin yaptırım uygulamaktan kaçınmayacağını belirtmiştir''. Ben Gurion da cevap olarak gönderdiği mektupta Kennedy'ye, ''Genç Adam'' diye hitap etmiş ve bazı ağır ithamlarda bulunmuştur. Bu mektuplaşmalar iyice çığırından çıkmış ve hakaretleşmeye dönüşmüştür. Bu durum üzerine tepki olarak Ben Gurion istifa etmiştir. Ünlü Yahudi politikacı Henry Kissinger ''İsrail'in nükleer programına son vermesi İsrail'e büyük zarar verir'' diyerek Kennedy'yi ikna etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Kennedy bununla da yetinmemiş ve 4 Haziran1963'te Amerikan Temsilciler Meclisi'ne danışarak çıkarttığı 11110 sayılı kanunla Amerikan Dolar'ını basma yetkisini Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'ın elinden alarak Amerikan Merkez Bankası'na vermiş ve ''bir ülkenin parasının denetiminin şahısların elinde olmasının büyük bir sorun olduğunu'' belirterek kendi sonunu hazırlamıştır...
Federal Reserve Bank, İsrail'in en büyük gelir kaynağıdır, tabiri caizse şah damarıdır. Kennedy, dolar basma yetkisini Federal Reserve Bank'ın elinden alarak adeta İsrail'in şah damarını kesmiştir. Neticede İsrail için Kennedy'nin etkisiz hale getirilmesi farz olmuştur...
Kennedy'nin seçimleri kaybetmesini beklemek boş bir umuttu, çünkü Kennedy halktan büyük destek görüyordu. Kennedy'ye seçimler kaybettirilse bile sonradan kazanması yüksek ihtimaldi. Üstelik Kennedy'nin kardeşi de gelecek vaad eden bir politikacıydı. Tek bir çare gözüküyordu. O da suikast idi. Kennedy bir şekilde öldürülürse Amerikan yasaları gereği yerine yardımcısı getirilecekti...
Kennedy'nin yardımcısı Lyndon Johnson'dı. Johnson tam bir İsrail taraftarıydı. Üstelik Kennedy ile hiç iyi geçinemiyordu, söylentilere göre Kennedy kendisini kovmaya çalışıyordu. İsrail, suikast kararı alır ve bunu, Amerikan derin devleti içindeki bağlantılarını kullanarak gizlice uygulamaya koyar. Kennedy'yi öldürmek için en uygun ortam seçim kampanyaları için geleceği Dallas'tır. Dallas'ta her zamanki gibi üstü açık araba ile halkı selamlayacak olan Kennedy'yi korumakla görevli CIA ajanları özel olarak ayarlanacak ve başkanın güvenliği sabote edilecekti. Böylece suikast çetesi Kennedy'yi rahatlıkla öldürebilecekti...
Suikast çetesi için değişik rivayetler vardır. Kimileri Kennedy'yi Fransız suikast çetesinin öldürdüğünü, kimileri ise Kübalı sürgünlerin öldürdüğünü iddia eder ancak kesin olan bir şey var ki, Kennedy'yi öldürenler çok profesyonel ve acımasız keskin nişancılardan (sniper) oluşan bir suikast timidir...
Kennedy'nin ziyaretinden önce, yani 21 Kasım 1963 akşamı Dallas'ta bardaktan boşalırcasına yağmur yağmıştır. Ancak şehir halkı buna rağmen başkanı en iyi şekilde karşılamak için elinden geleni yapmıştır. 22 Kasım 1963 sabahı Washington D.C.'den Air Force One uçağı ile gelen Başkan Kennedy ve eşi, sabah 09'da şehir merkezinde Dallas valisi Connaly ile birlikte kahvaltı ettikten sonra üstü açık bir limuzine binerek halkı selamlamaya başlamışlardır. Tam 6 aracın olduğu kortejde en son arabada Başkan Kennedy ve Vali Connaly vardır. Önde motosikletli SS korumalar ve yanda CIA ajanlarının bulunduğu arabalarla Kennedy'nin arabası Kortejle birlikte Elm caddesinden Houston'a doğru beklenmedik bir dönüş yapar. O sırada silah sesleri yükselmeye başlar. Polisler telsizle anons etmeye başlar: ''Korteje ateş ediyorlar yere yatın'' diye. Tam 6 el silah sesi duyulur. Birinci mermi arabayı ıskalar ve alt geçitte bekleyen Edmund Harris adındaki taksi şoförünün kulağını parçalar. İkinci mermi Kennedy'yi tam omzundan vurur. Üçüncü mermi Kennedy'yi ıskalayıp ön koltuktaki vali Connaly'i omzundan vurur. Dördüncü mermi Kennedy'yi boynundan vurur, aynı mermi başkanın vücudundan çıkıp Vali Connaly'i sırtından vurur. Beşinci mermi arabayı ıskalayıp dikiz aynasını kırıp dışarı çıkar. Ve Altıncı mermi... Altıncı mermi başkan Kennedy'yi tam kafasından vurur. Başkanın kafasını parçalayan mermi bulunamaz...
Suikasttan sonra yapılan araştırmalarda Kennedy'yi sözde komünistlerden vatan haini Lee Harvey Oswald'ın vurduğu iddia edilir. Ortada altı mermi olmasına rağmen Oswald'ın tek katil olduğu görüşüne varılır. İddialara göre Oswald, Texas Okul kitapları bürosunun altıncı katındaki pencere dibinden İtalyan yapımı "Mannlicher Caracano" marka sniper tüfeği ile altı kez ateş ederek Başkanı öldürmeyi başarmıştır.
Lee Harvey Oswald apar topar hapsi boylamıştır. Deliller birden çok sayıda keskin nişancının olduğunu göstermesine rağmen, İsrail denetimindeki Amerikan derin devleti, suçu Lee Harvey Oswald'ın üzerine atarak diğer delilleri bir bir yok etmiştir. Suikastı gören 57 kişi ölü bulunmuş, ölümler kaza veya intihar ile açıklanmıştır. Lee Harvey Oswald ise suikasttan iki gün sonra, mahkeme çıkışında yüzlerce FBI ajanı ve polisin arasında Yahudi bir bar işletmecisi olan Jack Ruby tarafından öldürülmüştür. Bu Amerikan milliyetçisi Yahudi, Lee Harvey Oswald'ı öldürmesinin nedenini ise, "komünistlerden Amerika'nın aldığı intikam" olarak yorumlamıştır...
Birden çok sayıda keskin nişancı tarafından vurulan Kennedy'nin otopsisini Amerikan ordusundaki üst düzey amiral ve generaller yürütmüş ve otopsideki suikast delillerini bir bir sabote etmişlerdi. Ailesi, Kennedy'nin kafasının kesilerek incelenmesini ve böylelikle gerçek suikastçıların bulunmasını istediğinde ise, Amerikan birimleri konuyu şiddetle reddetmişlerdir...
Kennedy apar topar gömülerek konu örtbasedilmiştir. Başkan Kennedy'nin suikast sonucu öldürülmesinden sonra başkan adayı olan kardeşi senatör Robert Kennedy de bir basın toplantısı sırasında İsrail işbirlikçisi Filistinli bir genç tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür...
KENNEDY SUİKASTININ SONUÇLARI
İsrail, Kennedy'nin kapattığı Dimona çölündeki nükleer santralini tekrar açmış ve nükleer silah üretimine eskisi gibi devam etmiştir. Başkan Kennedy'nin çıkarttığı, Federal Reserve Bank'ın elinden Amerikan dolarını basma yetkisini alan 11110 sayılı kanun iptal edilmiş ve Amerikan dolarını basma yetkisi tekrar Rotschild ailesine ait olan Federal Reserve Bank'a verilmiştir...
II. Dünya savaşından sonra ılımlı ve sakin bir politika izleyen Amerika devleti, özellikle Kennedy suikastından sonra soğuk savaş sürecini de başlatmıştır. Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki soğuk savaştan tüm dünya devletleri çok olumsuz yönde etkilenmiştir...
Amerika ile Sovyet Rusya arasındaki silahlanma rekabeti adeta bir sidik yarışına dönmüştür. Amerika tüm dünya genelinde emperyalist faaliyetlerine hız vermiş ve
Vietnam'a saldırmıştır. Vietnam'da binlerce kişinin ölmesine ve birçok ülkenin bu savaştan dolaylı olarak zarar görmesine neden olmuştur...
Amerika'da İsrail lobisi ise iyice pervasızlaşmış ve yönetimde söz sahibi olmuştur. Amerika İsrail Devletinin yaptığı katliamlara sesini çıkaramaz hale gelmiş ve İsrail ile suç ortaklığı yapmaya başlamıştır. En basitinden örnek vermek gerekirse; İsrail devletinin çok gizlice yürüttüğü "Samuel Vanunu'yu kaçırma operasyonu"na istemeden şahit olan bir Amerikan Fırkateynindeki 23 deniz piyadesi İsrail hücum botları tarafından açılan ateşle öldürülmüştür. Denize düşüp kaçmaya çalışan askerler bile İsrailliler tarafından öldürülmüştür. Olayın basına sızmasına izin verilmemiş ve Yahudilerin kontrolündeki Amerikan basını konuyu haber bile yapmamıştır...
CIA tüm dünyada ''komünizmle mücadele'' doğrultusunda adına GLADIO denilen ve Beyrut'taki gerilla kamplarında eğitilen katillerden ve paralı askerlerden oluşan gizli bir ordu hazırlamış ve bu paralı katilleri maaşa bağlayarak dünyanın her yerinde komünistleri ve sol düşüncelileri öldürmekle görevlendirmiştir...
Bu bağlamda Türkiye'deki sağ-sol çatışmaları, siyasi amaçlar için işlenen cinayetler, katliamlar, terörist eylemler, Menderes ve arkadaşlarının yine Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi ve 12 Eylül darbesi, Truman Doktrini, Nato ve akabinde kurulan Gladio'nun eserleridir. Gladio ordularının kurulması ne tesadüfse Kennedy suikastından hemen sonraya denk gelir...
Amerika'nın "Büyük Ortadoğu Projesi" başlamıştır. Büyük Ortadoğu Projesinin diğer adı ise Büyük İsrail Devleti projesidir.
Kennedy suikastından sonra Büyük İsrail Devleti Projesine hız verilmiştir. Büyük İsrail Devleti, Tevrat'ta Tanrı Yehova'nın Yahudilere vaad ettiği topraklardan oluşmaktadır...
11 Eylül saldırıları, Münih'teki eylemler ve daha birçok terörist eylem, aslında Büyük İsrail Devleti projesinin bir parçasından başka bir şey değildir...

23 Ocak 2020 Perşembe

ÇEKMEKÖY'DE SEYFETTİN YILDIRIM FIRTINASI ESİYOR !

ismailazakoglu@gmail.com

ÇEKMEKÖY'DE SEYFETTİN YILDIRIM FIRTINASI ESİYOR !

24 / 3 / 2019 Pazar günü akşam 18-00 itibarıyla Çekmeköy madenler meydanında Chp ve İYİ parti ortak düzenlediği mitingde Chp genel başkanı sayın Kemal Kılıçtaroğlu'nun da katılımıyla tam bir Seyfettin Yıldırım fırtınasına dönüştü.
Madenler meydanını hınca hınç dolduran halk artık bu iş tamam, seyfettin başkan diyerek sloganlaştırlar.
Seyfettin Yıldırım'a tam destek anlamına gelen yoğun bir katılım ve sloganlarla Çekmeköy'de Chp ve işbirliği yaptığı İYİ PARTİ gövde gösterisi yaptı..
Seyfettin Yıldırım Çekmeköy'lü hemşehrilerine yapacağı projeleri anlatırken, önce halkımızın huzuru, refahı, ''yoksulumuzun hakkını, işini adaletini, ihtiyacını ön plana alacağım'', bireyin hakkını hukukunu,koruyacağını bunu yaparken de mahallelerimize, toplumumuza belediye olarak hiç bir ayrım gözetmeksizin 24 saat vardiya hizmet vermeye, devam edeceğim diyerek devam etti.
25 Bin ile 30 bin kişi olduğu tahmin edilen bir kalabalığa seslenen Seyfettin Yıldırım, Çemeköy'ün 4 bölgeden oluştuğunu, Çekmeköy merkez; Taşdelen, Alemdağ, ve Ömerli bölgesi, her bölgenin kendine has bir yapısı olduğunu, projelerinin de bu 4 bölgeye planları ayrı ayrı yapılarak şekillendirerek yapıldığını ekledi.
Örnek proje olarak ta anlattığı, Çekmeköy Mehmet Akif mahallesi üzerinde bulunan şahin bey caddesine halkımız için trafiğe kapalı alan olarak, alışverişlerimizi yapacağımız çarşı olacağını, Çekmeköy'lünün de alış verişini yapmak için başka ilçelere gitmeyeceğini bu çarşımızdan alışverişlerini yapacağını dile getirerek, Çekmeköy'ün kendi parasının da kendi esnafının cebine giderek ekonomik anlamda her iki darafta kazanmış olacak dedi.
Çekmeköy belediye başkan adayı sayın Seyfettin Yıldırımdan sonra, Chp genel başkanı sayın Kemal Kılıçtaroğlu sözü alarak devam etti.
Kemal Kılıçtaroğlu halkı selamlayarak Ülkemizin ekonomik dar boğaza nasıl geldiğine dair konuşmasının başında Akp ve genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetini eleştirerek su sözleri dile getirdi;
sayın Erdoğan 17 Yıldır ülkeyi siz yönetiyorsunuz, ülkede bir savaş varmış gibi beka diyerek toplumu korkutarak, gererek, hala oy avcılığı yapıyorsunuz, ülke ekonomisi durma noktasına gelmiş siz çıkmşsınız bekadan bahsediyorsunuz. Siz iktidara gelirken beka sorunu yoktu da siz iktidara geldikten bu yılda ne oldu da beka sorunu ortaya çıktı? diyerek sordu.
Eğer ülkemizde bir beka sorun var ise bu beka sorununu siz çıkardınız diyerek sert bir şekilde eleştirdi.
Öte yandan İstanbul ve büyük illerimizde belediyeler adına yeni cadır tanzim satış cadırları olarak bilinen cadırlar içinde konuştu.
Akp genel başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın varlık kuyrukları dediği bu tanzim satış cadırlarındaki halkımız tarafından oluşturulan kuyruklara varlık kuyruğu söylemi üzerinden Erdoğan'a yüklendi.
Almanya'ya acıyorum.
Hollanda'ya acıyorum.
Japonya'ya acıyorum. Güney Korey'e acıyorum diyerek ironi bir şekilde eleştirisini sürdürdü.
Varlık olan bir yerde kuyruk olsaydı o kuyrukta ilk önce siz olurdunuz sayın Erdoğan.
Neden yoksul halkımız var bu kuyruklarda da siz yoksunuz? Ülkemizin 500 milyar dış borca getirmişsizniz hala halkımızın aklıyla alay ediyorsunuz, ayıp diyerek eleştirilerini sürdürdü.
Halkımızın aklıyla dalga geçmeyin, varlık olan bir yerde kuyruk olmaz.
Toplumun içinden biri olsaydınız bu şekilde tepeden bakarak halkla dalga geçer gibi sözler sarf etmez idniz diyerek sözlerini bağladı ve Çekmeköy'lü halkla vedalaşarak Kemal KIlıçtaroğlu Çekmeköy madenler meydanından ayrıldı..

İMF'DEN ÜLKEMİZİN YÖNETİCİLERİ PARA İSTEYECEK !

İMF'DEN ÜLKEMİZİN YÖNETİCİLERİ PARA İSTEYECEK !
ismailazakoglu@gmail.com

Ülke yönetiminden bi haber ülke yöneticileri olunca böyle oluyor.
Daha lise diploması bile olup olmadığı belli olmayan kara cahilin eline ülke yönetimini verdiklerinde bu gün ki sonun geleceği o günlerden belliydi..
Ama bu kesimin aldığı oylara bakınca da oy aldıkları kesim de önünü göremeyecek kadar bilgiden, dünyadan ülke siyasetinden anlamayacak kadar cahiller.
Ne diyelim böyle bilgisayar üzerinde ülke yönetici oyuncularını 82 milyon bir ülke teslim edilir ise, ülkemizi yerin dibine batırmadıklarına şükretmekten başka duamız olamaz.
Ekonomimiz bitik.
Eğitimimiz bitik.
Sanayimiz bitik.
Tarımımız bitik.
Çiftçimiz bitik.
Esnafımız bitik.
Dahası TÜRK ulusu bitik!
650 Milyar dolar dış borç.
2019 yılında ülkemize gereken para miktarı 200 milyar dolar.
2019 yılında ödenmesi gereken borç taksidimiz 180 milyar dolar.
2019 yılında ödenmesi gereken 650 milyar dolardan dolayı faiz borcu 75 milyar dolar.
Yukarıda verdiğim rakamları alt alta koyun hesaplayın da çıkın işin içinden!
1 Trilyon dolar borcu olan bir ülkenin mensubuyuz, bu mensubiyet, aidiyet duygumuz ülkemiz için hiç bitmeyecek ancak, ülkemize esas bu borçlanmayı yapan iktidar sahiplerinin ülkemize ne kadar ihanet ettiklerini Türk halkı ne zaman anlayabilecektir?..
Akp nin son 17 yıllık iktidarındaki ülkemizi getirdiği son durumun bilançosu budur.
Sorumlu ararsanız sorumlu muhalefet, neden derseniz? Akp zihniyeti ülkenin içine sıçmak la mükellef.
Sorumluluk almaya gelince hep başkaları suçlu, o nedenle sorumlu muhalefet diye yazdım.
17 Yıllık Akp iktidarlarını bu güne kadar taşıma, taşıyabilme nedenleri hep mağduriyet, acıtasyon, ezilmişlik algısıyla götürdüler.
17 Yıllık iktidarın sonunda ülkemizde ekonomik bunalım baş göstermeye başlayınca sözüm ona kara cahillerin kafasına dank etmeye başladı.
Başladı diyorum çünkü ceplerinde, ellerinde avuçlarında bir şey kalmayınca, işlerinden aşlarından olmaya başlayınca anlayabildiler.
Türk ekonomisini idare eden idarecilerimiz Türk halkını bir kuru soğana, bir dilim ekmeğe muhtaç etmiş durumda!
Türk hakının çok büyük çoğunluğu yoklukla, yoksullukla, açlıkla pençeleşiyor desek asla yalan konuşmuş olmayız.
17 Yıllık Akp hükümeti ve kabinesi, ülkenin bu hale ekonomik çöküşe gelmesindeki baş aktör olduğu kadar, sorumludur.
Bilinçli toplum, bilgili toplum, yetişmiş toplum olabilmek için, ilk önce eğitimden geçmemiz gerek.

Eğitimsiz toplum olsa olasa bu kadar cahil yöneticileri başlarına seçince ülke olarak ekonomik açıdan çökmüş durumda olmamızın bu günki hali kaçınılmaz fiyaskoyla sonuçlanıyor...

İYİ PARTİ ŞANLI URFA'DAN KARA KÖPRÜ İLÇESİNE ATAMA !

İYİ PARTİ ŞANLI URFA'DAN KARA KÖPRÜ İLÇESİNE ATAMA !

İYİ Ailesi büyümeye devam ediyor.!

İYİ PARTİ Şanlıurfa il başkanı Mehmet Fedai ÇAKMAKLI yaptığı açıklamada;

İYİ ailesi büyüyor merkez ilçemiz olan urfanın gözdesi karaköprü ilçemize sayın genel başkanımız MERAL AKŞENER ve teşkilat başkanımız KORAY AYDIN beyin takdiri ile sevilen sayılan BADILLI aşireti mensubu MEHMET YAŞAR BADILLI ya KARAKÖPRÜ İLÇE BAŞKANLIĞI GÖREVİ verilmiştir. ŞANLIURFAMIZA VE KARAKÖPRÜMÜZE HAYIRLI UĞURLU OLSUN…

İyi parti Şanlı Urfa il başkanı Mehmet Fedai çakmaklı; Biz halkımıza, toplumuza dokunup temas ettikçe toplum nazarında teveccüh görmemiz, terçih edilmemiz, takdir görmemiz bizlere onur veriyor.

 Şanlı Urfa ve ilçelerinde iyi yolda olduğumuzun göstergesidir halkımızın bize gösterdiği sıcak ilgi dedi. haberasi.com iternet Haber sitesi, ''canlı yayın haber editörü ve köşe yazarımız, İYİ PARTİ Çekmeköy ilçe yntm krl üyesi İsmail AZAKOĞLU'' na konuşan sayın Çakmaklı şunları söyledi; İyi Parti olarak bizler Şanlı urfamızda il  ve ilçe teşkilatlarımız olarak, var gayretimizle elimzden gelenin en iyisini, en doğrusunu, yapmaya çalışarak halkımızın gönlünde tah kurmaya, yarının Urfa ili başta olmak üzere, tüm ilçeleriyle birlikte İyi parti olarak, Ülkemizi de yönetmeye muktadiriz ve bu hizmete hazırız, taliPiz dedi...

İYİ PARTİ’den Karaköprü’ye atama… İYİ PARTİ’den Karaköprü’ye atama… İYİ PARTİ’den Karaköprü’ye atama…

''İYİ PARTİ İKTİDAR OLMAK İSTİYOR İSE''

 

''İYİ PARTİ İKTİDAR OLMAK İSTİYOR İSE''

''İYİ PARTİ İKTİDAR OLMAK İSTİYOR İSE''

Siyasi partilerin günümüz Türkiye'sinde vatandaşlarımızın dertlerine ne iktidar cenahı Cumhur ittifakı Akp ve Mhp, ne de muhalefet partileri Millet ittifakı Chp ve İYİ PARTİ çözüm üretebilmiş değiller.

İktidara altarnatif olmak isteyen bir parti Ülke sathında projeler üretmek durumundadır.

Gelişime açık, İSDİHDAM alanları, tarım alanlarında projeler üreterek altarrnatif tarım, katma değeri yüksek üretim yapmak, Çiftçi ye destek vererek tarlalarında hangi tohumların, hangi gübrelerin, ve tarlanın ne kadarında nadasa veya bu tarlaya hangi mahsülün ekilerek daha verimliliğinin nasıl sağlanabileceğini bilim adamlarıyla, ziraat mühendisleriyle desteklenerek süspanse edilmesi gibi projeler.
Hayvancılıkla uğraşan çiftçilere yine hangi hayvanların hangi bölgede daha verimliliğini artabileceğini veteriner hekimleri ve arge çalışmalarıyla tespit edilmesi gibi vs projeler.
Sanayi alanında hangi bölgede hangi alanda sanayi fabrikaları kurulabilir ve o bölgeden toplumuzu istihdam edebilir gibi böyle çeşitli projeler ve alternatifler araştırılarak bilim adamları tarafından iyi partiye PROJELER HALİNDE sunularak, iyi parti de buradaki örnek olarak verdiğim konularda, çiftçiye, tarımda ve hayvancılıkta, sanayiciye istihtam ve alan araştırmalarında hangi fabrikayı nereye kurabilir gibi tespit ve bilim adamı desteği verebilir.
iYİ PARTİ, Akp ye alternatif, iktidara sahip olmak istiyorsa ülkemizde hangi bölgede hangi projeler geliştirebiliriz araştırmalarını İYİ PARTİLİ uzmanlar yapmak durumundadır.
Yaptıkları araştırmaları da parti üst kademesine vererek gerekli yapılanmaların parti tarafından da bilim adamları ile desteklenmelidir düşüncesindeyim.
Yukarıda çeşitli örnekleriyle verdiğim projeler alanlarında dahada çoğaltılarak, esnafa, kobiye, küçük sanayiciye, tarımla hayvancılıkla uğraşan çiftçiye uygulanabilir projeler sunularak, bilim adamı, mühendislik, arge, çalışmalarında destek verilmesi şarttır..
2019 Türkiye'sindeki Akp'nin 18 yıllık iktidarı döneminde ülkemizi ekonomik, siyasi, jeopolitik olarak getirdiği açmazlar belli..
5 Milyon Suriyeliye harcanan para 40 milyar $.
İyi gitmeyen, doğru yönetilemeyen dış politika.
İszizlik oranlatı Tüik %13,5
Genç işsizlik oranı %28
ülkemizde 45 Milyon civarında üniversite ve lise mezunu var hala bu gençlerimizin ülkemize katkısında işsizlik oranının yüksekliğine bakılınca, istihdam alanlarının genişletilmesi gerektiğini düşünmekteyim..
Kısacası Akp iktidarın ipini elinden kaçırmış vaziyete ancak altarnatif atılımcı, Türk ulusunun kabulünü gönlünü kazanabilecek bir parti ancak Türk halkına verebileceği, projeleri, uygulanabilir politikalarla topluma sunarak iktidara gelebilir..
Aksi halde Akp hep iktidarda kalır.
Türk halkını en iyi şekilde ikna ederek yalanlarıyla bezeyen iktidar partisi AKP olarak hep iktidarda kalarak güç hegomanyası nı bir 18 yıl daha Türkiye de devam ettirir !

''İYİ PARTİ İKTİDAR OLMAK İSTİYOR İSE''Siyasi partilerin günümüz Türkiye'sinde vatandaşlarımızın dertlerine ne iktidar cenahı Cumhur ittifakı Akp ve Mhp, ne de muhalefet partileri Millet ittifakı Chp ve İYİ PARTİ çözüm üretebilmiş değiller.Siyasi partilerin günümüz Türkiye'sinde vatandaşlarımızın dertlerine ne iktidar cenahı Cumhur ittifakı Akp ve Mhp, ne de muhalefet partileri Millet ittifakı Chp ve İYİ PARTİ çözüm üretebilmiş değiller.Gelişime açık, İSDİHDAM alanları, tarım alanlarında projeler üreterek altarrnatif tarım, katma değeri yüksek üretim yapmak, Çiftçi ye destek vererek tarlalarında hangi tohumların, hangi gübrelerin, ve tarlanın ne kadarında nadasa veya bu tarlaya hangi mahsülün ekilerek daha verimliliğinin nasıl sağlanabileceğini bilim adamlarıyla, ziraat mühendisleriyle desteklenerek süspanse edilmesi gibi projele

ŞEHİR HASTAHANELERİ ÜLKEMİZ İÇİN KARA DELİK !

ŞEHİR HASTAHANELERİ ÜLKEMİZ İÇİN KARA DELİK !

ŞEHİR HASTAHANELERİ ÜLKEMİZ İÇİN KARA DELİK !
28 Kasım 2019 - 20:01


Yap işlet devret modeliyle yapılan şehir hastahanelerinin Türk milletine metre kare fiyatı 600 $. Şehir hastahaneleri Türk milletine açılan kara delik sistemidir.

2018'de Sağlık Bakanlığı'na bütçeden ayrılan miktar 37 milyar 571 milyon 386 bin TL idi.

Aynı yıl Şehir Hastaneleri için bakanlığın bütçesinden ayrılan ödenek 2 milyar 544 milyon TL idi.

2019 bütçesinde ise Sağlık Bakanlığı'na 48 milyar 437 milyon 276 bin TL ayrıldı. Yine 2019'da Şehir Hastaneleri için bakanlık bütçesinden ayrılan pay 6 milyar 150 milyon TL oldu.
2020 için TBMM Plan ve Bütçe Komisyonun da kabul edilen ancak henüz TBMM'ye gelmeyen Sağlık Bakanlığı bütçesi ise 58 milyar 876 milyon TL. Buradan Şehir Hastaneleri için ayrılan ödenek, 2017'den bu yana olduğu gibi artarak 10 milyar 610 milyon TL olarak planlanıyor.
Adana'da açılan 1550 yataklı şehir hastanesi hizmet vermeye başladığında, 750 yataklı Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapatıldı.
Ankara'da açılan 3704 yataklı Bilkent Şehir Hastanesi, şehirdeki birçok hastanenin kapanması ve uzman doktorların buraya kaydırılması sonrası birçok hastanın tek seçeneği haline geldi.
Mersin'de de 1300 yataklı şehir hastanesi açılırken 613 yataklı Devlet Hastanesi ve 306 yataklı Kadın, Doğum ve Çocuk Hastanesi kapandı.
Kayseri'ye 1607 yataklı şehir hastanesi açıldı. 1489 yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi de şehir hastanesine taşındı.
Isparta'da açılan şehir hastanesinin yatak kapasitesi 755, kapatılan Devlet Hastanesi yatak kapasitesi 600 ve yine kapatılan, Kadın, Doğum ve Çocuk Hastanesi 160.

www.azakoğlu.blogspot.com

İsmail Azakoğlu ile '' AMFİ ÖZEL ''

 KONUK;  Atilla Yıldırım Elektrik, Elektronik Müh. Tarihçi.. Konu; Türk Tarih Tezine Geçiş.