1 Mayıs 2020 Cuma
ÖYLE YANAŞMA DÜZENE YANDAŞ OLUP, BİAT EDERSİNİZ, AKP KIÇINIZDA DONU DAHİ ALIR!

ÖYLE YANAŞMA DÜZENE YANDAŞ OLUP, BİAT EDERSİNİZ, KIÇINIZDA DONU DAHİ ALSINLAR !
ÖYLE YANAŞMA DÜZENE YANDAŞ OLUP, BİAT EDERSİNİZ, AKP KIÇINIZDA DONU DAHİ ALIR!
https://www.youtube.com/watch?v=AnB6nOJQTBQ&feature=share&fbclid=IwAR0uM8yZnLL2bqr8Zj6pSc4wta9uVkk154caZnOTIJEE7SDOmQ-8gY4bBUI

23 Nisan 2020 Perşembe
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı | #EvdeBayramVar

8 Nisan 2020 Çarşamba
DÜŞÜN TÜRK HALKININ YAKASINDAN !
DÜŞÜN TÜRK HALKININ YAKASINDAN !
Ülkeyi açlığa sefalete yokluğa, çaresizliğe itenler banka iban hesap numarası vererek canlarınızı yollayın diyorlar VATANDAŞA.
Devletin kasalarını boşaltırken, kasayı tam takır bırakırken, kaç garibanı aradınız, kaç ihtiyaç sahibini aradınız, ne kadar ihtiyacınız var diye sordunuz?
Babalar gibi satıyoruz, dediniz her şeyi sattınız, yetmedi. Sonunda FARELER gibi dilenci durumuna düşmek, omurgasızlık, vurdum duymazlık, har vurup harman savurmaktır.
Yetimin, garibin , tüyü bitmemiş bebenin, gelecek neslin hakkını yemektir.
Yaptığınız savurganlık, pervasızlık.
Türk milletinin iban numaralarına şimdiye kadar, ne kadar para yatırdınız da iban numarası veriyorsunuz?
Ülkeyi yediniz, kasaları boşalttınız, evlerinizde para sayma makineleri çıktı, kasalar çıktı, doymadınız doymadınız.
Sizde utanma, arlanma, sıkılma hiç mi yok?
Ne tür bir hırsız çıktınız be.
Bu halkın başına bela oldunuz..
Azrail oldunuz Türk milletine.
Milletimizin açlıktan nefesini kuruttunuz.
Ümüğümüzü sıktınız.
İliğimizi emdiniz.
Yetti be, toprak doyursun gözünüzü.
Makam, liyakat, ahlak ağdap, kişilik devlet adamlığına yakışır.
Siz bu saydıklarımın hangisine sahipsiniz?
Bu saydığım liyakat ağdabı devletimizin hangi yöneticisinde var?
Sizin yaptığınız milletin mallarını talan etmek, Millete yalan hayal satıp, onu ikna etmek.
BALDIRI ÇIPLAK SIĞIR ÇOBANLIĞI bile bir beceri, meşakkat emek isteyen zorlu bir iştir.
DEVLET ADAMLIĞI sizlerin yaptığı gibi DEĞİL.
Düşün şu milletin yakasından be.
Millet sizden NEFRET ETTİ, İLLALLAH DEDİ, YAKA SİLKELED
Basiretsizlik, beceriksizlik, bir tarafa, doğru konuşan, ceza alıyor, Ali kıran baş kesen oldunuz.
İki cümle söyle eleştir yanarsın.
Anında hakkında Cb hakaretten sorgusuz sualsiz ensen tutulduğu gibi kodese tıkılırsın
Yasalara göre demokratik, özgür bir ülkede yaşıyoruz,
Gel gör ki Akp genel başkanını yaptığı icraatların da ki hatalardan dolayı eleştirdiğin takdirde, derhal aleyhinde, Cb hakaretten dava açılır.
Mahkemeye varmadan daha hakkında olmadık dosyalar düzenlenir.
Dosyanın içeriklerini yazmaya kalem yetmez, 10 lar ca klasörler dava dosyan.
Cumhur başkanına hakaretten alda, sayamadığın kadar, suçlama isnatlarıyla karşılaşırsın.
Yapmayın ağalar, etmeyin.
Bu gün üstte siniz, yarın alta inersiniz.
Bu dünyanın bir de öbür tarafı var unutmayın,
Milletin ahını değil, rızasını alın.
Bedduasını değil, duasını alın.
Şeyh EDEBALİ’den Osman Gazi’ye nasihat la bitireyim cümlelerimi.
Umarım Haktaala hakkımızda hayırlısını eyler.
“Ey Oğul! Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
Güceniklik bize; gönül almak sana..
Suçlamak bize; katlanmak sana..
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..
Geçimsizlikler, bize; adalet sana..
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..
Üşengeçlik bize; uyarmak sana..
Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun.
Hak yoluna yararlı etsin.
Işığını parıldatsın.
Uzaklara iletsin.
Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.
Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin..
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..
Bir bey sabretmesini bilmelidir.
Vaktinden önce çiçek açmaz.
Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır.
Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın.
Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma!
Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.
Düşman, insanın kendisidir.
(Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.)
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz.
Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar.
Laf dedikoduya dönüşür.
Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez.
Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
Bey memleketten öte değildir.
Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.
Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez.
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”

6 Nisan 2020 Pazartesi
Sizi öldürmeye gelecekler! - Emin Çapa - TalksTurkey - Konya

2 Nisan 2020 Perşembe
''EYY AKP YOK ARTIK ÖYLE YAĞMA'' !
18 Yıl yönettiğiniz bir ülkeyi açlığa, sefalete, yokluğa, beş kuruşa muhtaç duruma düşürmüş isen, bu vebal Akp genel başkanı kabinesi ve Cumhur başkanı RT Erdoğan'ın dır.
Sosyal devlet nasıl olmalıdır?
Sosyal devlet; Halkı, toplumu için sosyal olmalıdır,
Sosyal devlet; Vatandaşına sahip çıkan devlettir.
Sosyal devlet; İş istihdam alanları açmak, halkına olanak sağlayan devlet demektir.
Sosyal devlet; Halkının refahını düşünen devlettir.
Sosyal devlet; Yoksulu kollamak, ona sahip çıkmak demektir.
Sosyal devlet; Sokakta kalmış, evsize, işsize sahip çıkmaktır.
Sosyal devlet Adaleti, hukuku, yasaları eşit bir şekilde dağıtan devlettir
Sosyal devlet; Yasalar önünde eşit olan, her bireyine eşit şekilde davranan devlettir.
Sosyal devlet olgusundan uzak, bir Akp hükümeti ve Devlet yöneticileri
Akp kabinesi ve hükümet yöneticileri devleti idare edenler; Türk halkından yeterli derecede vergi toplamasına rağmen, hala kampanyalarla ülkedeki tüm halk katmanlarından katkı beklemesi beklenemez.
Türk halkı size 18 yıldır ülke yönetiminde itibar etmesine rağmen, siz Türk halkını giderek yüksek vergilerle, dahası vergilerinde vergisini ödeterek yoksullaştırdı nız fakirleştirdiniz.
En zor zamanları bile, Akp hükümeti adına kendi kabineniz rantına katkı sağlamak için, Türk toplumundan para istiyorsunuz, katkı bekliyorsunuz.
Bırakın artık, yoksullaşan Türk halkın kanından kene gibi toplayarak beslenmeyi.
Artık şu insanlardan toplamayı bırakıp, toplumun refahı, yaşam seviyesinin artması, iş istihdam alanlarının açılması, fabrikaların bacalarının tütmesi, dahası Türk toplumu üretmesi gerekiyor, bu üretimi de sizler, ön ayak olarak topluma sağlamalısınız.
Artık hükümet olarak siz vermelisiniz...
Peki Türk toplum ne üretiyor?
Üretmekten ziyade elimizde kalan üç beş fabrika da Akp iktidarında Peşkeş çekilircesine, hibe edilir gibi, yok pahasına satıldı.
Elimizde, üretmeyen, üretime katkı sağlayamayan, tüketen bir Toplum ekonomisi kaldı.
Tüketim ekonomisiyle büyüyen bir ülke de sadece yapay olarak büyür.
Gerçek büyüme verilerde aslında ülke küçülür.
Ekonominin temel çarkları üretmekle döner.
Ülkede ekonomiyi canlandıracak, istihdam alanları, tarım destekleri, üretim ekonomisine katılmadığı taktirde,
Türk halkı size katkı vermeyeceği gibi, sizden koparak uzaklaşmaya başlar.
Türk toplumunu en zor günlerde bile, siyasi söylemlerle kutuplaştırıyor su nuz Türk halkına nefret dili yayıyorsunuz.
Bu nefret dilinin bariz göstergesidir bu gün ki Türk toplumun geldiği ayrışma.
Yaşanan ekonomik mali kıtlık..
18 Yıldır yönetemediğiniz bu ülkeyi borç batağına sürüklerken, hep yandaşınızı çevrenizi, ve partililerinizi düşündünüz.
Türk halkını hiç düşünmediniz.
Sudaan eski devlet başkanı diktatör el Beşir gibi şatafatlar da yaşadınız, ve hala yaşıyorsunuz.
Her şeyden feragat ettiniz şatafattan feragat etmediniz.
O şatafatın içinde, siz AKP kabineleri, yandaşlarınız, kayırdıklarınız, kolladıklarınız zenginliklerde, şatafatta, yüzdünüz 18 Yıllık Akp iktidarında.
Türk toplumu hep mali sıkıntı, işsizlik, açlık, sefalet, ekonomik daralma ve bunalım çekti...
Türk toplumunun yakasından Akp hükümedi ve yandaş asalakları, artık elinizi çekin.
Türk toplumu ilk demokratik, anayasal, kanunlara uygun bir genel seçimde sizlere mutlaka dersinizi vereceğine inanıyorum...
Eyy Akp yok artık öyle yağma...

31 Mart 2020 Salı
''SOSYAL DEVLET VATANDAŞININ CEBİNE EL ATMAZ'' !
''SOSYAL DEVLET VATANDAŞININ CEBİNDEN ELİNİ ÇEKSİN'' !
30 Mart 2020 Cumhur başkanı Erdoğan
Telekonferansla yapılan kabine toplantısı sonrasında bir açıklama yaptı.
Erdoğan; ''Şu zor günlerde İspanya'ya bir uçak dolusu malzemeyi Çarşamba günü gönderiyoruz. İtalya'ya da Kızılay aracılığı ile bir gemi malzemeyi ulaştırdık''.
...Ve buna benzer yardımları çeşitli Afrika ülkelerinden al da, İspanya ve italya'ya kadar dağıtıoruz?
Eğer zengin değil, yardıma muhtaç bir ülke isek, Cumhur başkanının da açıkladığı bu son corona vürüsle mücadele için yapılan halkıyla bütünleşme kampanyaları neden yapıyorsunuz?
Akp genel başkanı ve Cumhur başkanı Erdoğan başlattığı bir kampanya için sunları söyledi.
Bu kadar zengin yardım sever isek şimdi neden Türk
halkının kesesine KAMPANYA adı altında el uzatılıyor?
Aldıkları her tedbirle, devletin vatandaşının yanında olduğunu gösterdiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Biz Bize Yeteriz Türkiyem' kampanyasıyla ilgili sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Erdoğan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Nice sıkıntıyı birlikte göğüslediğimiz, nice mücadeleyi birlikte yürüttüğümüz Milletimizle el ele vererek, Rabbimizin yardım ve inayetiyle inşallah bu musibetin de üstesinden geleceğiz. Çünkü 'BizBizeYeterizTürkiyem', 'BizBizeYeteriz” ifadelerini kullandı.
Milletin kesesine göz diken bir devlet SOSYAL bir devlet değil, Vatandaşını soyan bir devlettir!
Örnek olacak SOSYAL devlet yöneticisinin vatandaşına vaat ettiklerini anlatıyorum;
''Parayı düşünmeyin, işimi kaybermiyim diye korkmayın !
Sizler vatandaşlarımız olarak sadece sağlığınızı düşünün.
Sizlere destek için 83 milyar $ dolar ayırdık, bu da gelirimizin % 3 dedi..
Bizim yöneticilerimizin Devlet yönetme anlayışıyla batılı Devlet yöneticilerinin vatandaşlarına bakışını aktarmaya, anlatmaya çalıştık...

29 Mart 2020 Pazar
NATONUN GİZLİ ORDULARI
NATONUN GİZLİ ORDULARI
NATO'nun Gizli Orduları, Daniele Ganser
http://www.youtube.com/watch?v=R-ybQITAtww
Bu yazıyı ne amaçla ve hangi kaynaktan yayınladığım altta belirteceğim gerekçede açıklanmıştır.
TÜRKİYE'DE GİZLİ SAVAŞ
Türkiye"deki gizli ordu, Batı Avrupa"daki diğer tüm gölge ordulardan daha zorba bir tarihe sahip.
Etnik Türk milliyetçi hareketiyle sıkı sıkıya bağlantılı olan bu şiddetin kökleri yirminci yüzyılın başlarına
dayanmakta.
1923"te Osmanlı İmparatorluğu"nun yerine, çok daha küçük bir ülke olan yeni Türkiye Cumhuriyeti
kuruldu ve saltanata son verildi. Ancak farklı toplulukların yoğunlaştığı bölgelerde, çatışmalar patlak
vermeye devam etti. Yeni başkent Ankara"daki yönetici zümreyi ve nüfusun yüzde 80"ini temsil eden
Türk etnik grubu, homojen bir ulus yaratmakta kararlıydı; yasama, yürütme ve yargı organları da bu
doğrultuda organize edildi ve çalıştırıldı.
Yeni Türk devletinin güç savaşıyla başlayan doğumu, Türk Komünist Partisi"ni de vahşice hedef aldı.
1921 "de yeni kurulan Komünist Parti"nin tüm liderleri Karadeniz"de öldürüldü ve parti yüzyıl
boyunca yasal olarak yasaklandı.
Milliyetçi Türkler, Birinci Dünya Savaşı"ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu"nun çöküşü nedeniyle pek
çok Türk"ün yeni Türk devletinin sınırları dışında "tutsak Türkler" olarak yaşamak zorunda kalması
gerçeğini sorgulamaya devam ettiler. İdeolojilerini, on dokuzuncu yüzyılda, Çin"in batısından
İspanya"nın belirli bölümlerine kadar uzanan tüm Türkleri tek bir çatı altında birleştirme hayali kuran
Pantürkizm hareketine dayandırmaktaydılar. Osmanlı İmparatorluğu"nun yıkılmasının ardından bu
"tutsak Türkler"in" çoğunluğu yeni Komünist Sovyetler Birliği"nde ve Kıbrıs"ta kaldı. Pantürkizm
hareketinde birleşen ve Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra tüm tutsak Türkler"i daha geniş bir Türk
devleti içinde toplamayı ümit eden Türkler için, Sovyetler Birliği ve komünizmin çökertilmesi, baskın
antikomünist ideolojinin yanı sıra, bu nedenle de bir zorunluluk haline geldi.
Her ne kadar Türkiye İkinci Dünya Savaşı süresince resmi olarak tarafsız kalmış ve ancak 1945"te,
kazananların tarafında olmak adına Almanya"ya savaş ilan etmiş olsa da; Pantürkizm hareketi içinde
Hitler ve Mussolini"yi destekleyen çok sayıda milliyetçi vardı. Almanya"daki faşist hareketin ırkçı
teorilerinin etkisi altında kalan Pantürkizm, Türk insanlarının ortak ırksal bağlarını giderek daha fazla
vurgulamaya ve ırksal üstünlük doktrini vaazları vermeye başladı! Almanya"nın 1941 "de Sovyetlere
saldırması, Pantürkizm hareketi tarafından açıkça selamlanıp göklere çıkarıldı. Ve 1942"de
Stalingrad"ın düşeceği beklentisiyle, Pantürkizm örgütleri, Sovyetler Birliği"nin çöküşünü avantajlı bir
durumda karşılamak amacıyla Kafkas sınırına birlikler yerleştirdi.2*
Sovyetler Birliği İkinci Dünya Savaşı"nı çökmek bir yana zaferle noktalayınca, büyük bir hayal kırıklığı
yaşandı. Ancak yarım yüz yıl sonra, 1991 "de, Sovyetler Birliği çöktüğünde, Pantürkizm örgütleri
Türkiye"nin doğu komşusu Azerbaycan"da Pantürkizm düşüncesini destekleyen bir rejim kurulmasını
sağladı.3*
İkinci Dünya Savaşı"nın sona ermesinin ardından, Birleşik Devletler"in Türkiye"yle ilgili öncelikli
düşüncesi, ülkeyi Batılı antikomünist savunma sistemine entegre etmek oldu. Coğrafi konumu
nedeniyle, Türkiye çok değerli stratejik bir bölgeydi.
---Hem Soğuk Savaş süresince hem de sonrasında ABD ve NATO"nun Ortadoğu ve Kafkasya"daki
petrol ülkelerine yönelik operasyonları için, özellikle de 1991" deki İkinci Körfez Savaşı sırasında
önemli bir balkon görevi gördü.
---
Daha da ötesi ülke, Soğuk Savaş boyunca NATO"nun en doğu karakolu durumundaydı.
Kuzeydeki Norveç dâhil hiç kimse, Moskova"ya daha yakın değildi; dolayısıyla Türkiye yüksek teknoloji
ürünü tertibatla donatıldı ve dinleme noktası olarak kullanıldı.
Türkiye, NATO"yla Varşova Paktı ülkeleri arasındaki toplam sınırın üçte birine korumalık ettiği için;
Türk elitleri Birleşik Devletler askeri sanayisi için mükemmel bir müşteri haline geldi ve aynı zamanda
milyarlarca dolarlık ABD yardımı aldı. Soğuk Savaş süresince Birleşik Devletler tarafından
silahlandırılan Türkiye, Avrupa"daki en büyük, NATO"daki ABD"den sonraki ikinci büyük silahlı
kuvvetleri kurdu. Birleşik Devletler 1961 "de gözü kara bir kumar oynayarak, Türkiye"ye Sovyetler
Birliği"ni hedef alan nükleer füzeler bile yerleştirdi. Sovyet lideri Nikita Kruşçev, bir yıl sonra gözü kara
stratejiyi kopyalayıp Küba"ya Birleşik Devletler"i hedef alan füzeler yerleştirince, Küba Füze Krizi
patlak verdi ve Dünya nükleer savaşın eşiğine geldi. Başkan Kennedy, Kruşçev"in nükleer füzeleri
Küba"dan çekmesi karşılığında, Jüpiter füzelerini Türkiye"den çekme sözü vererek krizi barışçıl
yollardan çözdü.4*
Birleşik Devletler, Türkiye"nin NATO"daki varlığını sağlama bağlamak için, baskın Pantürkizm
hareketini kullandı.
Pantürkizm hareketinin de çıkarlarına uyan bu süreçte, aşırı sağcı Kurmay Albay Alpaslan Türkeş
merkezi bir rol oynadi.
Türkeş, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman Naziler"in Türkiye"deki bağlantı kişisiydi.
Ülke çapında ismini ilk kez 1944"te, antikomünist bir gösteriye katılma suçlamasıyla yanındaki 30
kişiyle birlikte tutuklandığında duyurdu. Genel de ırk üstünlüğü teorisine, özelde de Türkler"in
üstünlüğüne inanan Albay Türkeş, kariyeri süresince beyanatlarının çoğunda Hitler"in Mein Kamp!
(Kavgam) kitabından alıntılar yaptı. Savaşın ardından 1948" de CIA ile bağlantıya geçti ve söylenenlere
göre bu süre boyunca, CIA emirleri doğrultusun "Türkiye"de gizli bir gölge ordu kurma çalışmalarına
katıldı. Birleşik Devletler"le işbirliği güçlendikçe, karizmatik lider Albay Türkeş ülkesiyle Birleşik
Devletler arasında mekik dokumaya başladı ve hem Pentagon"la hem de CIA"yla samimi bağlantılar
kurdu.
1955"ten 1958"e kadar NATO"yla ilgili Türk askeri görevi nedeniyle Washington"da görev yaptı.5*
Türkiye 4 Nisan 1952"de NATO"ya katıldığında, Alb. Türkeş"in de katkılarıyla ülkede çoktan bir gizli
ordu kurulmuştu. Karargâhın adı Seferberlik Tetkik Kurulu"ydu (STK" ve Amerikan Askeri Yardım
Heyeti"nin (JUSMATT) Ankara Bahçelievler"deki binasında faaliyet gösteriyordu. Seferberlik Tetkik
Kurulu 1965"te yeniden yapılandırıldı ve adı Özel Harekat Dairesi (ÖHD) olarak değiştirildi.
1990 Gladyo açıklamaları sırasında Türk gizli askerlerin komuta merkezi bu adla anılıyordu. Özel Harp
Dairesi, teşhir edilen bu ismi bir kez daha değiştirmek zorunda kaldı ve Özel Kuvvetler Komutanlığı
(ÖKK) adıyla faaliyet yürütmeye başladı.6*
Paris"te bulunan Intelligence Newsletter 1990"da "Türkiye"de "Gladyo"nun Kökenleri" başlığıyla "Batı
Avrupa "stay behind" ya da "Gladyo" şebekelerini meydana getiren, çok gizli statüsünden henüz
çıkarılmış orijinal strateji belgelerinden birini" ele geçirdiklerini bildiriyordu: "ABD Ordusu
Genelkurmay Başkanlığı, Çok Gizli, 28 Mart 1949, Kapsamlı Stratejik Görüşler."
JSPC 891/6 sayılı ekli belgenin "B" Bendi"nde Türkiye"ye özel bir atıfta bulunularak, pantürkizm
hareketinin stratejik olarak Birleşik Devletler tarafından nasıl kullanılabileceğine dikkat çekiliyordu.
Pentagon belgesinde Türkiye "gerilla birimleri ve Gizli Ordu Rezervleri"nin kurulmasına fazlasıyla
uygun bir ülke" olarak tanımlanıyordu. "Türkler politik anlamda güçlü bir milliyetçi ve antikomünist
anlayışa sahipler. Ve Kızıl Ordu "nun Türkler içinde varlık göstermesi milliyetçi duyguların
kabarmasına neden olacaktır." Intelligence Newsletter ardından Türk gizli ordusu kontrgerillanın Özel
Harp Dairesi tarafından idare edildiğini ve beş daldan oluştuğunu belirtiyordu: "Sorgulama ve
psikolojik savaş tekniklerini de kapsayan Eğitim Kurulu, 1984"ten bu yana Kürtler" e karşı yürütülen
operasyonlarda uzmanlaşan Özel Birim, Kıbrıs"taki operasyonları yürüten Özel Seksiyon, Üçüncü Büro
olarak da anılan Koordinasyon Kurulu ve İdari Bölüm."7*
CIA tarafından finanse edilen Özel Harp Dairesi "nin Soğuk Savaş süresince bir kaç kez ismi
değiştirilmiş olsa da; liderlerinin direktifleri doğrultusunda sayısız operasyon düzenlemekten ve gizli
düzensiz harp yürütmekten ibaret görev ve stratejileri değişmedi. Klasik tarz gerginlik yaratma
operasyonlarından biri, Türk gizli askerlerinin, 6 Eylül 1955"te Atatürk"ün Selanik"teki evine bomba
atmasıydı. Türk gölge ajanlar kanıt bırakmaksızın gerçekleştirdikleri eylemin ardından suçu Yunan
polisinin üzerine attılar. Yanlış yönlendirme operasyonu işe yaradı; Türk hükümeti ve basını,
saldırıdan Yunanlılar"ı sorumlu tuttu.
******************
Dip notlar:
"Doğan Bayazıt ve Kemal Yılmaz 3 Aralık 1990"da yapılan basın toplantısında Özel Harp Dairesi"nin
beş birimini
a) Karargâh, b) Öğretim-Eğitim Grubu, c) Özel Kuvvetler, d) Özel Hava Grubu, e) Bölge Başkanlıkları
olarak tanımlamaktadır. Özel TİM, Özel Kuvvetler"in alt birimi olarak gösterilmekte, Bölge
Başkanlıklan "nın alt birimleri ise savaşta teşkil edilecek unsurlar, gerilla, yeraltı, kurtarma kaçırma
olarak tanımlanmaktaydı (ç.n.).
***********
Özel Harp Dairesi ve kontrgerillasının resmi görevi şöyle ifade ediliyordu:
"Komünist işgal ya da ayaklanma durumunda, işgale son vermek için gerilla yöntemlerini ve mümkün
olan tüm yeraltı faaliyetlerini kullanmak."9*
Ancak gölge görevler, yurtiçi kontrol ve yanıltma operasyonlarıyla o kadar içe geçti ki; kontrgerillaları
teröristlerden ayırt etmek giderek zorlaşmaya başladı. CIA ve Adnan Menderes hükümeti arasında
1959"da imzalanan askeri bir anlaşmada gizli ordun yurtiçi görevi ifade edilirken, gizli askerlerin
"rejime karşı iç ayaklanma durumunda da" harekete geçirileceği belirtiliyordu.
CIA ordusu gerçekten askeri bir darbeyi engellemek için mi oluşturulmuştu?
Böyleyse bile, başarıdan hayli uzak bir yapılanma olduğu kesin. Çünkü Türkiye, 27 Mayıs 1960"da
askeri bir darbe yaşadı; CIA liyezon askeri Kurmay Albay Türkeş"in de aralarında bulunduğu 38 asker
hükümeti alaşağı edip Başbakan Adnan Menderes"i tutukladı. Gizli savaş uzmanı Selahattin Çelik,
Türk ordusunun Özel Harp Dairesi" "gizli duvarları arkasından seçilmiş hükümetlere defalarca
müdahale ettiğini belirterek, ÖHD"nin Türk demokrasisini korumak için oluşturulmuş bir birim
olmaktan çok, Türk demokrasisinin karşı karşıya bulunduğu en büyük tehdit olduğunu söylemektedir.
Türk ordusu generalleri, çok gizli Özel Harp Dairesi komutanlığına getirilmeden önce, kural olarak
resmen "emekli" ilan ediliyordu; böylelikle gizli komutanlık görevini görünmezlik zırhı altında
sürdürebiliyorlardı.11
Çelik, "Özel Harp Dairesi"nin en önemli faaliyetleri, üç askeri darbeydi" yorumunda bulunuyor.12*
Birleşik Devletler"in, 1960 darbesindeki rolünün tam olarak ne olduğu net olmamakla birlikte, bugüne
kadar elde edilen kanıtlar Beyaz Saray"ın darbeyi hoşgörüyle karşıladığını çünkü Türkiye"nin NATO
üyeliğinin tehlikeye atılmayacağı konusunda kendisine daha önce garanti verildiği gösteriyor. Fikret
Aslan ve Kemal Bozay Pantürkizm hareketi analizlerinde "Birleşik Devletler askeri darbeden haberdar
olduğu ve özel ikili anlaşmalar gereği, yasal olarak müdahale hakkı bulunduğu halde, hiçbir şey
yapmadı" notunu düşüyorlar. "Darbecilerin çoğunun, Birleşik Devletler"e ve NATO"ya karşı olmadığını
biliyorlardı."13*
Darbeden sonra cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Orgeneral Cemal Gürsel yönetimindeki Türk
darbeciler sözlerini tuttular; darbe sabahı, Kurmay Albay Alpaslan Türkeş"in Türk Silahlı Kuvvetleri
adına Ankara Radyosu"ndan yaptığı açıklama şu sözlerle bitiyordu:
"Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO"ya inanıyoruz ve bağlıyız CENTO"ya
inanıyoruz ve bağlıyız.14*
Aslın da Türkiye"de bir askeri darbe hazırlığı yürütüldüğüne dair ipuçları, yıllar önce yaşanan bir olayla
da açığa çıkmıştı.1957 yılında Türkiye "nin gündemine damgasını vuran ve "Dokuz Subay Olayı" diye
adlandırılan bir skandal yaşandı.
Samet Kuşçu adlı bir subay, Aralık 1957"de Başbakan Adnan Menderes" e giderek, ordudan bir
grubun darbe hazırlıkları yürüttüğü ihbarında bulundu ve bu gruptan dokuz subayın ismini verdi.
Kuşçu "nun, başlangıçta bu gruba dâhil olmak istediği, ancak sonradan vazgeçtiği belirtiliyordu. Askeri
mahkemede, ordu içinde gizli bir ihtilal hazırlamak suçlamasıyla yargılanan subaylar, altı ay sonra
beraat ettiler. Samet Kuşçu, yanlış ihbarı nedeniyle iki yıl hapis cezası aldı.15*
Darbeden sonra CIA"nin Türkiye"deki bağlantısı Kurmay Albay Türkeş, Cemal Gürsel"in sağ kolu ve
kişisel sekreteri oldu.
Demokratik yapıların yok edildiği süreci Türkeş yönetti.
Tutuklanan Başbakan Adnan Menderes, dört siyasi liderle de idam edilirken, toplam 449 politikacı ve
hâkim tutuklanarak ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ardından darbeyi gerçekleştiren 38 subay
arasında anlaşmazlıklar baş gösterdi. Albay Türkeş, yanındaki bir düzine subayla birlikte, Pantürkizm
vizyonuna sadık kalarak otoriter bir devlet yapısı kurulmasını isterken darbeci askerlerin çoğunluğu
ülkede hukukun ve düzenin yeniden sağlanması için yeni bir anayasa hazırlanmasından ve seçimlere
gidilmesinden tavır aldılar.
**********
Not:
Yazarın yer verdiği Türkçe demeç veya açıklamalarda, mümkün olduğunca orijinal metinlere yer
verilmiştir (ç.n.).
***********
Kurmay Albay Türkeş, Hindistan Yeni Delhi"de ki Türk büyükelçiliğine askeri ateşe olarak gönderilerek
siyasi arenadan soyutlandı. Darbeci yönetiminde kalan diğer subaylar yeni bir anayasa oluşturdular ve
anayasa Temmuz 1961" de yapılan referandumla kabul edildi.
Yaşamı boyunca kendisine ilham veren Pantürkizm vizonundan asla sapmayan Türkeş, 1963 Mayıs
ayında Hindistan"dan döndükten sonra, subay arkadaşı Talat Aydemir"le birlikte bir kez daha
hükümeti devirme girişiminde bulundu. Darbe girişimi başarısız oldu ve ikili tutuklandı.
Aydemir ölme mahkûm edilirken Türkeş "kanıt yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldı.
16* Türkeş, başarısız darbe girişiminden hemen sonra politikaya geri dönerek, önce sağcı
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi"nin (CKMP) başına geçti, ardından, 1965"te aşın sağcı Milliyetçi
Hareket Partisi"ni (MHP) kurdu. MHP"nin kuruluşu Türkeş"in sonraki on yıllarda sahip olduğu güce de
taban oluşturdu. Demokratik prosedürlere ve şiddet dışı çözümlere tamah etmeyen Türkeş, MHP"nin
"Gençlik Örgütü" kisvesi altında, silahlı sağcı kuvvet Bozkurtlar"ı oluşturdu. Bozkurtlar isimlerini ve
amblemlerini (Bozkurt başı), Pantürkizm hareketine uygun olarak, Asya"dan Anadolu"ya göç sırasında
Türkler"e yol gösterdiği inanılan bozkurt efsanesinden alıyorlardı. Nüfusun yüzde 80"inin Türk etnik
gruptan oluştuğu Türkiye"de, Kurmay Albay Türkeş, milliyetçi ve sağcı ideolojisiyle milyonlarca kişinin
yüreklerinde ve akıllarında yer etmeyi başardı. Bozkurtlar"ı onaylamayanlar ise onlardan
korkuyorlardı.
Bozkurtlar bir gençlik örgütü olmaktan çok, Pantürkizm ülküsü uğruna şiddete başvurmaya hazır
silahlı ve eğitimli adamlardan oluşan, pek de acıması olmayan bir şebekeydi. Örgütün resmi dergisi
Bozkurt"ta yer alan "Bozkurt Amentüsü"nde şöyle deniyordu."Biz kimiz? Bozkurtçularız! İdeolojimiz
nedir? Bozkurt Türkçülüğü! Bozkurtçular neye inanır? Türk ırkının ve Türk milletinin, her ırktan ve her
milletten üstün olduğuna.
Bu üstünlüğün kaynağı nedir? Türk kanıdır! Türk doğuştan mı üstündür? Türk doğuştan üstün ve
kabiliyetlidir. Türk, zekâsını, yiğitliğini, askeri dehasını ve her hususta büyük kabiliyet ve istidadını
kanından alır. Bu üstünlük kaybolabilir mi? Kötü idare ve kötü muhitin tesiriyle az alırsa da bu
muvakkattir. Türk, kendi gelişmesini temin edecek iyi bir idare ve iyi bir muhit yaratır yaratmaz, bu
üstünlüğü yeniden parlar. Bu üstünlük ne vakit büsbütün kaybolur? Eğer Türk"ün kanı, yabancı
kanlarla bulanırsa Bu takdirde melez ve karışık kanlı olarak doğacak nesiller, Türk"ün maddi-manevi
hususiyetlerini taşımazlar ve öz bir Türk gibi üstün soydan olmazlar... " Kökenini Osmanlı
İmparatorluğu"nun çöküşüne ve Türklerin çeşitli ülkelere dağılmasına kadar dayandıran yazıda
Pantürkist mücadeleye de vurgu yapılıyordu:
"Bozkurtçular Türkçü müdür? Evet! Bozkurt Trükleri"nin mukaddes hedefi Türk devletinin 65
milyonluk bir nüfus haline geldiğini görmektir! Bunun için hangi haklı nedeniniz var? Bozkurtçular bu
meseleyle ilgili ilkelerini uzun zaman önce açıklamıştır:
"Hakkın olan verilmiyorsa, kendin alacaksın!"
Bozkurtlar hedeflerine ulaşmak için özellikle şiddet kullanmaya yönlendiriliyordu: "Savaş mı? Evet,
gerekirse savaş.
Savaş büyük ve kutsal bir tabiat ilkesidir. Bizler savaşçıların oğullarıyız. Bozkurtçu savaş, militarizm ve
kahramanlığın, en yüce itibara ve methiyelere layık olduğuna inanır."17*
CIA"nın Türkiye"deki gizli orduyu oluştururken kullandığı ve desteklediği hareket, işte bu milliyetçi
faşist hareketti.
Batı Avrupa"da NATO gizli ordularının keşfedilmesinin ardından Türkiye"de, CIA irtibat subayı
Türkeş"in kontrgerilla altında faaliyet gösteren gizli gölge orduyu ağırlıkla Bozkurtlardan oluşturduğu
açığa çıkartıldı. Ancak gerek Bozkurtların sahip olduğu geniş halk desteği gerekse de 1990"lı yıllarda
bile zorbalıklarını devam ettirmiş olmaları nedeniyle, Türkiye"den çok az kişi meseleyi açıkça dile
getirme cesareti gösterebildi. Bu cesareti gösterenlerden biri subay Talat Turhan"dı. Talat Turhan
1960 darbesinde yer alan isimlerden biriydi. Dört yıl sonra ordudan Topçu Kurmay Yarbay rütbesiyle
emekli edildi.
Türk emniyet sisteminin en karanlık yıları hakkında konuşmayı sürdürdüğü için, 1971 darbesinden
sonra ordu Turhan"ı ortadan kaldırmaya çalıştı ve kontrgerillanın işkencesine maruz kaldı. Daha o
zamanlar Turhan şu açıklamada bulunmuştu:
"Bu, NATO ülkelerinin gizli birimidir." Ancak 1970"lerin Soğuk Savaş konseptinde kimse Turhan" ı
dinlemeye yeltenmedi.18*
Kontrgerilla işkencesinden sağ kurtulan Turhan, yaşamını kontrgerilla gizli ordusunu ve Türkiye"deki
örtülü faaliyeti araştırmaya adadı. Ve konuyla ilgili üç kitap yayımladı.19* "1990"da İtalya"da NATO
tarafından organize edilmiş CIA tarafından desteklenen Gladyo adlı bir yeraltı örgütü bulunduğu ve bu
örgütün ülkede düzenlenen terör eylemlerle bağlantılı olduğu ortaya çıktığında, çok sayıda Türk ve
bancı gazeteci bana ulaşarak açıklamalarımı haber yaptı. Çünkü bu alanda 17 yıldır araştırma
yaptığımı biliyorlardı. Turhan, Türkiye"deki faili meçhul cinayetler göz önüne alındığında
kontrgerillanın faaliyetlerinin ve CIA, Türk istihbarat servisi ve Savunma Bakanlığı"yla bağlantılarının
ivedilikle araştırılıp tüm detaylarıyla su yüzüne çıkarılması gerektiğini ısrarla vurguluyordu.
Ancak üç askeri darbe yaşayan ülkede silahlı ordu, paramiliter güçler ve istihbarat servisinin Türk
toplumunda eşi benzeri görülmemiş bir güce sahip oldğu herkesçe bilinen bir gerçekti; dolayısıyla
kontrgerillayla i1gli hiçbir soruşturma yürütülmedi. Turhan "Türkiye"de Gladyo biçimindeki özel
kuvvetler, halk tarafından kontrgerilla adıyla la bilinir" diye açıklıyor ve "tüm çabalarıma ve siyasi
partilerin, demokratik kitle örgütlerinin ve medyanın girişimlerine karşın, kontrgerilla hala soruşturma
altına alınmadı" diyerek Avrupa Birliği"ni konuyla ilgili soruşturma yürütmeye davet ediyordu.21*
Turhan, Bozkurtların kontrgerilla yapısına dâhil olduğuna, İstanbul"un Erenköy semtinde bulunan
Ziverbey Köşkü"ndeki işkence odalarında, ilk elden tanık oldu.
Köşk,1950"lerde eski Sovyet ülkelerinden, özellikle de Bulgaristan ve Yugoslavya"dan insanları
"sorguya çekmek" için kullanılmaktaydı ve kontrgerilla, işkence teknikleri üzerine ilk eğitimini bu
köşkte almıştı. Köşkün karanlık odalarında, izleyen yıllarda da, kontrgerilla tarafından öldürülen ya da
sakat bırakılan yüzlerce insanın çığlıkları yankılandı. Turhan yaşadıklarının bir bölümünü, "İstanbul
Erenköy"deki işkence köşkünde, MİT sorgu timi şefi emekli subay Eyüp Özalkuş "un işkence timi
gözlerime gözbağı taktıktan sonra ellerimi ve kollarımı bağladılar. Sonra bana "artık Ordu üst yönetimi
emrinde, anayasa ve yasalardan bağımsız faaliyet gösteren bir kontrgerilla biriminin ellerinde"
olduğumu söylediler.
Bana beni bir savaş esiri gibi gördüklerini ve ölüme mahkûm edildiğimi" söylediler. ""22* sözleriyle
aktarıyordu. Turhan, içinde bulunduğu durumu, öncelikle yaşadığı travmatik deneyimi tanımlayarak
kavramıştı. "Bu köşkte ellerim ve ayaklarım bağlı, bir yatağa zincirlenmiş vaziyette bir ay geçirdim ve
bir anın tasavvur etmesi güç işkencelerden geçtim" diyordu. Turhan "Kontrgerilla ismiyle ilk kez bu
koşullar altında tanıştım" diye açıklıyor ve ardından Bozkurtların kontrgerillaya doğrudan bağlı
olduğunu belirtiyordu ve: "Kendilerine kontrgerilla diyen işkencecilerin çoğunluğu, Türk istihbarat
servisi MİT"ten ve Bozkurtlardan çıkma adamlardı.
Bu gerçekler meclisin gündeminde olduğu halde, bugüne kadar su yüzüne çıkarılmadı [1977]"23*
diyerek devam ediyordu.
Türk istihbarat servisi MİT"in (Milli İstihbarat Teşkilatı)pek çok üyesi, Pantürkizm hareketi ve Türklerin
ırksal üstünlüğünden aldıkları ilhamla kontrgerilla içinde faaliyet göstermekteydi ve Bozkurt
dostlarından zorlukla ayırt edilebilir durumdaydı. Türkiye" deki gölge yapı araştırmasında, MİT ve
kontrgerilla birimlerinin CIA sponsorluğunda kapalı bir kutu olan Özel Harp Dairesi komutasında
faaliyet gösterdikleri, başka bir anlatımla kurumsal anlamda iç içe geçmiş iki yapı oldukları ortaya
çıktı. Özel Harp Dairesi"nin eğitim ve komutasını üstlendiği, uygulaması ise MİT ve kontrgerillaya
düşen özel harp metotlarının "açık ve sinsi faaliyetler" tanımı altında adam öldürme, bombalama,
silahlı soygunculuk, şike, kötürüm hale getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik,
misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma,
zorbalık ve şantaj" faaliyetlerini kapsıyordu.24*
MiT 1965"te Milli Amele Hizmeti (MAH) gizli servisi yerine kuruldu.
Her iki teşkilat da ağırlıkla ordu mensuplarından oluşuyordu ve CIA"ya aşırı derecede bağımlıydı.
Soğuk Savaş sırasında MiT personelinin üçte biri silahlı kuvvetler mensuplarından, geri kalanı emekli
subaylardan oluşuyordu. Genelkurmay Başkanlığı ya da Özel Harp Dairesi tarafından Seçilen MiT
başkanı yasalar uyarınca silahlı kuvvetler mensubu olmak zorundaydı. CIA"mn gerek MİT ve diğer
Türk istihbarat servisleri üzerinde kurduğu egemenlik gerekse de gizli yoldan siyasete müdahale etme
yeteneği Soğuk Savaş süresince Türk sivil görevliler tarafından eleştiri konusu edildi.
Pentagon Sahra Talimnameleri"nde (Field Manuals, kısaca FM) -özellikle çok gizli FM 30-31
talimnamesinde- açıkça ABD gizli servisi ve Türk gizli servisi arasındaki yoğun işbirliği, ülke üzerindeki
Amerikan nüfuzunun öncelikli bileşeni olarak gösteriliyordu. ABD gizli servis ajanları ve Özel
Kuvvetleri için yazılan Sahra Talimnamesi"nde "İç savunma stratejileri bağlamında ABD askeri gizli
servisi tarafından geliştirilen iç istikrar operasyonlarının başarısı, büyük oranda ABD personeliyle ev
sahibi ülke personeli arasındaki anlayış düzeyine bağlıdır" deniliyordu. Talimnamede CIA"yave
ABD"nin diğer gizli servislerine ev sahibi ülkedeki kirli işleri dikkat çekmeden yürütmeleri için lokal
gizli servisi nasıl kullanacakları anlatılıyordu:
"ABD personeliyle ev sahibi ülke personeli arasındaki karşılıklı anlayış ne kadar yüksek olursa, ABD
askeri gizli servisinin, problemlerinin çözümü için gerekli faaliyetlerde ev sahibi ülke gizli servisinin
ajanlarını ikna etme ve harekete geçirme kabiliyeti de o kadar sağlam temellere oturtulmuş olur. Ev
sahibi ülke gizli servisinde uzun süredir görev yapan ajanlar gibi kıdemli istihbarat mensuplarına
yönelik angajman faaliyeti bu nedenle son derece önemlidir. "25*
FM 30-31 direktifleri uyarınca Türk ve Amerikan askeri ile gizli servis kuvvetleri arasında kuvvetli
ilişkiler geliştirildi ve Askeri Destek Programı ve Uluslararası Askeri Eğitim ve Terbiye Programı
kapsamında 1950 ile 1979 yılları arasında tam 19 bin 193 Türk"e ABD tarafından eğitim verildi.26*
FM 30-31 "de "Söz konusu servislerde uzun süredir görev yapan ajanlara yönelik angajman
faaliyetinde özellikle üzerinde durulması gereken bir grup" olduğu ifade edilerek bu grup "ABD askeri
eğitim programlarına aşina olan, özellikle de doğrudan Birleşik Devletler"de eğitim almış olan
askerler" kategorisi altında tanımlanıyordu.27*
CIA, Türk gizli servis yapısına öylesine nüfuz etmişti ki MİT"in önde gelen mensupları dahi Beyaz
Saray"a bağlı olduklarını kabul ediyorlardı.
MİT Müsteşar Yardımcısı Sabahattin Savaşman, 1977"de CIA hesabına casusluk yaptığı gerekçesiyle
tutuklandıktan sonra yaptiğı açıklamada, böyle bir suçlamanın gülünç ve Türk güvenlik sisteminin en
temel gerçeklerinden bihaber kimseler tarafından yapılabileceğini söylüyordu.
Savaşman, "CIA"dan MİT"le birlikte çalışan en az 20 kişilik bir grup vardı ve bunlar MİT içindeki en
yüksek organı oluşturuyorlardı" diye açıklıyordu. "Hem istihbarat alış verişini, hem de Türkiye içi ve
dışındaki ortak harekâtlara dönük işbirliğini sürdürmekle görevliydiler." Savaşman işbirliğinin kendi
görev süresi esnasında başlamadığını ısrarla vurguluyordu: "Bizim istihbarat servisimizle CIA"nın
işbirliğinin geçmişi 1950"lere dayanıyor... Teşkilatın kullandığı bütün mekanik malzemeler CIA
tarafından temin edilmiştir. Birçok personel Amerikalılar tarafından yurtdışındaki kurslarda
eğitilmiştir. Teşkilat binası CIA tarafından kurulmuştur." Savaşmanın ifadelerinden CIA"nın Türkler"e
işkence aletleri de verdiği ortaya çıkıyordu: "Sorgu odalarındaki tüm aletler, en basitinden en
kompleks yapıdakilere kadar CIA" dan temin edilmişti. Bu çalışma içinde ben de vardım, oradan
biliyorum." MİT personelinin "yıllardan beri CIA gibi çalışmakta ve "Amerikan Servisi hesabına görev
almakta" olduğunu belirten Savaşman, özellikle vurguluyordu: "[Personel] yurt içi ve yurtdışındaki
operasyonlarda ücret kabul etmektedir."28*
"Gizli servisin Türk toplumunun tüm yapısına derinden nüfuz ettiğine" dikkat çeken gizli savaş uzmanı
Çelik, "gizli servisler ağı Türkiye" deki en etkili güçtür... Çalıştırdıkları insan sayısı hiçbir zaman halka
açıklanmamıştır. Ancak... Bir kaç yüz bin gibi bir rakama ulaşıldığı tahmin edilmektedir... "diye
açıklıyor. Türk emniyet yapısının tabi olduğu bu güçlü ABD nüfuzu nedeniyle CIA ve MİT harekâtlarına
ilişkin nadir araştırmalar yapıldı. İstanbul"daki CIA istasyon şeflerinin belki de en güçlüsü olan 1932
doğumlu Duane Clarridge, 1997 yılında yayımlanan A Spy for All Seasons (Tüm Zamanların Casusu)
adlı otobiyografisinde MİT ajanı Hiram Abbas"a hizmetleri nedeniyle özel bir yer biçiyordu. Clarridge,
Abbas"ı "onunla iyi arkadaş olmuştuk, örgütlerimizden emekli olduktan sonra neredeyse kardeş
gibiydik" sözleriyle anıyor ve devam ediyordu: "Hiram eşsiz biriydi Kendi döneminde, Türkiye"nin en
iyi istihbarat memuruydu. Bu görüşü onu tanıyan bütün yabancı istihbaratçılar paylaşırdı. Sonunda,
Türk istihbarat servisinin başkan yardımcısı oldu; bu göreve getirilen ilk sivildi."
Birleşik Devletler"de örtülü faaliyet operasyonları üzerine eğitim alan Abbas, bir MİT ajanı olarak
adını ilk kez Beyrut"ta, İsrail gizli servisi Mossad"la yürüttüğü ortaklaşa operasyonlarla duyurdu.
Abbas 1968 ile 1971 yılları arasında Filistin halkına yapılan sayısız kanlı saldırı içinde yer
aldı. Müsteşar Yardımcısı Sabahattin Savaşman, duruşmada Abbas"ı "Lübnan"da CIA"yla beraber
operasyonlara katılan, Onllardan yüklü ücret ve ikramiyeler temin eden, Filistin kamplarındaki solcu
gençleri hedef alan faaliyetlerde gösterdiği başarı sonucu mükafatlandırılan"30*
bir kişi olarak tanımlıyordu. Abbas Türkiye"ye döndükten sonra CIA"yla yakın ilişkileri sayesinde MİT
hiyerarşisi içinde hızla yükseldi ve hassas terör operasyonları yürütmeyi sürdürdü. Akıl hocası CIA
istasyon şefi Clarridge İtalya"daki CIA istasyon şefliğine atandıktan sonra bile yükselişi devam etti.
Clarridge 1981" de Başkan Reagan ve CIA şefi Bill Casey emri altında çalışmaya başladığı sırada dahi
Abbas"la irtibat halindeydi. O sıralarda CIA genel merkezi Latin Amerika masasında görev li olan
Claridge ABD"nin Nikaragua"daki Kontralar"a sunduğu destekle ilgileniyordu.
İran Kontra skandalı sırasında Clarridge, Amerikan Kongresi önünde yaptığı açıklamada bu faaliyetle
ilgili yalan ifadeler vermişti.
Türk CIA ajanı Abbas"ın kilit rol oynadığı Türkiye"deki gizli operasyonlardan biri, 30 Mart 1972"deki
Kızıldere olayıydı. Abbas harekâtı, daha sonra MİT karşı istihbarat dairesi başkanlığına getirilecek olan
MİT ajanı Mehmet Eymür"le birlikte yönetti. Eymür olayı şöyle aktarıyor: "28 Mart saat 10.00
civarında Ünye"ye ulaştık. Öğleden sonra MİT Müsteşarı Korgeneral Nurettin Ersin, Ankara Bölge
Daire Başkanı ve Ankara Bölge"den 6-7 kişilik bir ekip ile birlikte Ünye"ye geldi. Müsteşar gerekli
temaslarda bulunarak sorgulamanın MİT mensuplarınca yapılmasını, Jandarmanın ise alınan
sonuçlarla koordineli olarak yakalama ve baskın işlerini yürütmesini emretti."
Eymür emri verilen sorgulama işlemleri sırasında gözaltına alınanların "bir an önce netice almak için
biraz fazla hırpalanmış" olduklarını belirterek, aranan solcu militanların kesin yerlerini öğrenmek için
işkenceye başvurulduğunu yumuşak bir dille aktarıyordu.
Sorgulama sonucu yerleri tespit edilen militanlar arasında Mahir Çayan"da bulunmaktaydı. Eymür,
"çayan ve arkadaşları marşlar söylemeye ve zaman zaman askerlere laf atmaya başladılar" diye
devam ediyor. "Bizi sivil pantolonlarımızdan tanımışlar. "Sam amcanın adamları", "Faşist MİT"çiler"
gibi sözlerle bizleri kızdırmaya çalışıyorlardı. Aramızda 150-200 metre kadar mesafe vardı. Biz de
onlara cevap veriyorduk.
- Erlere ise dokunaklı laflarla tesir etmeye çalışıyor, faşist subayların emriyle hareket etmemelerini
telkin ediyorlardı.31*
-Ardından başlatılan katliamda dokuz solcu militan öldürüldü.
Türkiye"nin bazı en büyük problemlerini çözmek için şiddetin şart olduğuna kani Mehmet Eymür,
daha sonra kitaplaştırdığı anılarında Ziverbey Köşkü"ndeki sorgulamalar sırasında uygulanan
işkencelerde ne kadar başarılı olduklarını da gururla anlatıyordu.32*
Türk militan sol hareketi öcünü sam Amca"nın adamı" Abbas"ı öldürerek aldı.
Eski CIA istasyon şefi Clarridge, Abbas"ın mezarını ziyaret etmek için bir daha Türkiye"ye geldi.33*
Türk kontrgerilla uzmanı Çelik"e göre, ABD her ne kadar Türk Kontrgerillası"nın yaratıcısı ve MİT ile
Özel Harp Dairesi"nin sponsoru olsa da, Beyaz Saray"ın Soğuk Savaş boyunca Türkiye" deki gizli askeri
kuvvetler üzerinde mutlak bir hâkimiyete sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Çelik
"Kontrgerillayı sadece ABD tarafından verilen emirlere itaat eden salt ABD ürünü bir yapı olarak
tanımlayarak, konuyu fazlasıyla basite indirgemiş oluruz""34* demektedir.
Türk gizli askerlerinin hemen hepsini ortak bir paydada birleştiren Pantürkizm ideolojisi nedeniyle,
NATO"nun Türkiye" de ki gizli gölge ordusu, Batı Avrupa ülkelerindeki diğer gölge; şebekelerle kolay
kolay karşılaştırılamayacak bir karaktere sahiptir. Çelik "Türk kontrgerillasının diğer NATO ülkelerinde
ki ordularla bir tutulamayacağına" dikkat çekiyor. "Bunları aynı tanım içinde ele alarak meselenin
gerçek boyutlarının uzağına düşeriz" diyen Çelik, her şeyden önce birimin zorbalığının ve kurumsal
anlamda devlet yapısıyla iç içe geçmişliğinin hafife alınmış olacağını, "çünkü Türkiye"de
kontrgerillanın tüm devlete nüfuz etmiş bir mekanizma olduğunu vurguluyor35*.
Aynı meseleye bir başka açıdan yaklaşan Türk Savunma Bakanı General Hasan Esat Işık, Beyaz
Saray"ın sahip olduğu nüfuza dikkat çekerek milli egemenliğe AB sponsorluğundaki kontrgerilla
aracılığıyla darbe vurulmasını sert bir dille eleştiriyordu:
"Fikir planında geçerli ve doğru. Kontrgerilla her ülkede var. .. Yalnız şu durumlar var:
1- Fikri ABD vermiş.
2- Finansmanını yapmış.
3- Bu örgüte sızmalar olmuş.
Bu sızmalar, Pentagon"dan başlar CIA"nın sızmasına kadar sürer... Yabancı bir milletin Türkiye"deki
örgütleri denetlemesi, etki etmesi ve şekillendirmesine müsaade edilmesi noktasına nasıl gelinebilir,
bunu anlamak mümkün değil."36*
Kontrgerilla ordusu Türkiye içinde ve dışında pek çok yerde eğitim aldı.
Paramiliter eğitim merkezleri arasında Ankara, Bolu, Kayseri, İzmir yakınlarındaki Buca, Çanakkale ve
1974"ten sonra Kıbns"taki okullar bulunuyordu. Bolu"daki dağ komando su okulunda, Vietnam savaşı
hazırlıkları yürüten Yeşil Berelilerle ABD Özel Kuvvetleri subayları kontrgerillayla birlikte eğitim aldılar.
Bazı seçilmiş kontrgerilla askerleri ABD "ye giderek Amerika Okulu"nda (School of Amerika -SOA)
eğitimden geçtiler. 1946"da Panama"da açılan "Özel Kuvvetler ve teröristlerin eğitim merkezi SOA
1984"te Atalanta"nın 85 mil güneyinde bulunan Georgia"daki ABD Ordusu Fort Benning"e taşındı.
Gölge askerlerin yanı sıra yaklaşık 60 bin Latin Amerikalı eri de eğitimden geçiren okul, şiddet üretim
merkezi olarak dünya çapında ün kazandı. SOA"da üç yıl eğitim veren ABD"li Binbaşı Joseph Blair
sonraları o yılları pişmanlıkla anacaktı: "Erlere insanları yakalayıp bir otobüsün arkasına atabilecekleri
ve kafalarının arkasından vurabilecekleri öğretiliyordu."37*
Avrupa"dan SOA"ya gelen gizli askerler eğitim sırasında ideolojik propaganda çalışmasına da tabi
tutuluyordu. Gizli ordu araştırmacısı Çelik, gizli askerlere "komünistlerin saldırganlık ve yıkıcı
faaliyetlerini tanıtan filmler" gösterildiğini belirtiyor. ABD"deki SOA terör eğitim merkezinin, öğretilen
metotlar açısından, Usame Bin Ladin"in Afganistan"daki El-Kaide terör eğitim merkezleriyle birebir
aynı olduğu belirtilerek, "Yeşil Bereliler komutasında Meksika sınırındaki Matamoros"ta patlayıcı
kullanımını öğreniyorlardı; onlara birini sessizce nasıl öldürecekleri, bıçaklayacakları ya da boğacakları
öğretiliyor" deniliyordu.38*
Eğitim talimnameleri arasında, Pentagon gizli servisi DIA"da görevli terörizm uzmanları tarafından
yazılan ve çeşitli dillere çevrilen ünlü Sahra Talimnamesi 30-31 ile ekleri FM 30-31 A ve FM 30-31
B"de bulunmaktaydı.39*
Yaklaşık 140 sayfalık talimnamede sabotaj, bombalama, öldürme, işkence, terör ve sahte seçim
alalarında yürütülebilecek faaliyetlerle ilgili kesin dille yazılmış tavsiyeler bulunuyordu.
FM 30-31 "de bulunan belki de en dikkat çekici tavsiyede, gizli askerlerden barış zamanlarında şiddet
eylemleri gerçek leştirip suçu komünist düşmanın üzerine atarak korku ve alarm durumu yaratmaları
isteniyordu.
Talimname gizli askerlere, alternatif bir yol da gösteriyordu; sol hareketlerin içine sızılarak şiddet
eylemlerini bizzat onların gerçekleştirmesi de sağlanabilirdi.
Talimnamede, bu tür yanlış yönlendirme operasyonlarına ihtiyaç duyulacak ortam "Ev Sahibi
Hükümetleri"nin komünist yıkıcı faaliyetler karşısında edilgenlik ya da kararsızlık gösterdiği ve
yeterince hızlı davranamadıklarında ABD gizli servisleri tarafından kanaat getirilen zamanlar da
olabilir" cümlesiyle tanımlanıyordu.
"ABD ordusu istihbaratı, gerek ev sahibi ülke hükümetini gerekse halkını, ayaklanma tehlikesinin
gerçekliği konusunda ikna edecek özel operasyonlar yürütme kabiliyetine sahip olmalıdır.
Bu hedefe ulaşmak amacıyla ABD ordusu istihbaratı, özel olarak görevlendirilmiş ajanlar vasıtasıyla
isyancı harekin bizzat içine girmeli, bu ajanların görevi isyancıların en radikal öğeleri arasından
seçilmiş özel faaliyet grupları oluşmak olmalıdır." Düşman hareketine sızan ajanlar daha sonra şiddet
eylemlerine ağırlık verecek, bu da düzenli kuvvetler ve kontrgerillanın harekete geçmesine neden
olacaktı. "İsyancıların liderliğine ajan sokma başarısı gösterilemiyorsa, yukarıda belirtilen hedeflere
ulaşmak amacıyla aşırı solcu örgütleri gerçekleştirilecek faaliyete alet etmek de faydalı olabilir.40*
FM 30.231" de Pentagon bağının hiçbir koşul altında açığa çıkmaması gerektiği özellikle ve açıkça
vurgulanıyordu:
Bu özel operasyonlar sırasında katı gizlilik kuralları uygulanması şarttı...
ABD ordusunun söz konusu müttefik ülke iç işlerine müdahalesinden sadece ve sadece devrimci
ayaklanmaya karşı faaliyet gösteren kimseler haberdar olmalıdır.
ABD askeri kuvvetlerinin müdahalesinin daha derinlere uzandığı gerçeği hiçbir koşul altında ortaya
çıkmamalıdır.41*
PM 30-31 ve eklerindeki "gereken kadarını bil" ilkesi, talimnamelerin kopyalarının "sadece dağıtım
listesinde adları belirtilen insanlarla sınırlı tutulması" katı koşulunu zorunlu kılıyordu. En iyisi yazılı
hiçbir delil bırakmamaktı "Mümkün olduğu sürece, bu ekte belirtilen detaylı bilgiler sözlü olarak
aktarılmalıdır. Bunun son derece hassas bir konu olduğu vurgulanmalıdır."42*
Ancak hiçbir sır sonsuza kadar sır olarak kalamaz...
1973"te Barış gazetesi Türk toplumunu felce uğratan esrarengiz şiddet olaylarının ve vahşetin
ortasında PM 30-31 talimnamelerini yayınlayacağını duyurdu. Ancak gizli talimnameyi ele geçiren
Barış muhabiri ortadan kayboldu ve bir daha kendisinden haber alınamadı. İki yıl soma Talat Turhan,
var olan açık tehlikeye karşın çok gizli PM 30-31 "in Türkçe çevirisini yayımladı; ardından ABD"nin bu
terör talimnamesi İspanya ve İtalya"da da yayımlandı43*
Gizli NATO ordularının tüm Avrupa"da açığa çıkartılması sonrası, araştırmacılar FM 30-31 ile gölge
ordular arasındaki doğrudan bağ üzerinde çalışmaya başladı.
Allan Francovich, BBC için hazırladığı Gladyo belgeselinde üst düzey ABD"li yetkililere PM 30-31 B "nin
bir kopyasını gösterdi. 1960"lı yıllarda CIA İstihbarat Başkan yardımcılığı görevinde bulunan Ray Cline,
"bu güvenilir bir belgedir" sözleriyle belgenin varlığını teyit ediyordu.
1973"ten 1976"ya kadar CIA şefliğini yürüten ve Gladyo Operasyonu"yla hem genel anlamda hem de
ülkesel bazda içli dışlı olan William Colby, kamera karşısında ülkesinin karanlık yüzüyle karşı karşıya
gelmekten kaçınarak "hiç duymadım" demekle yetiniyordu. CIA propaganda uzmanı Michael Ledeen
de hassas belgeyi reddedenler arasındaydı ve bu bir Sovyet oyunu olduğunu iddia ediyordu.
Öte yandan İtalyan Özgür Masonlar örgütü üyesi ve antikomünist P2 lideri Licio Gelli, Francovich" e
dürüstçe bir açıklamada bulunuyordu: "Bunu bana CIA vermişti."44*
12 Mart 1971" de Türk ordusunun sağ kanadı bir muhtıra yayınlayarak İkinci Dünya Savaşı sonrası
ülkedeki ikinci askeri darbeyi gerçekleştirdi ve ardından Türkiye"de cumhuriyet tarihinin o zamana
kadar gördüğü en zorba döneme girildi. Darbeyi izleyen on yıla, ordu ve politik sağ koruması altındaki
kontrgerilla, Bozkurtlar ve MİT"in sol siyaseti bitirme girişimiyle başlattığı aşırı şiddetli çarpışmalar
damgasını vurdu ve ülke resmen bir iç savaşın eşiğine geldi. Tahmini rakamlara göre, 1970"lerdeki
terör olaylarında, çoğunluğu sağcı komandolar tarafından düzenlenen terör saldırıları ve cinayetler
sonucu ölenlerin sayısı 5 bin civarındaydı. 1978 yılına ilişkin bir istatistiğe göre, o yıl 3 bin 319 faşist
saldırı gerçekleştirildi; bu saldırılarda 831 kişi öldürüldü, 3 bin 121 kişi Yaralandı.45*
İzlemciler, Hava Kuvvetleri"nin 1971 darbesi öncesi ve dokuz yıl somaki üçüncü darbe öncesi
Washington" a bir temsilci gönderdiğini kaydediyor. 1971 darbesi arifesinde Hava Kuvvetleri
Komutanı Muhsin Batur, 1980 darbesi arifesinde de Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya
Washington"a birer ziyaret gerçekleştirmişti.46*
Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil (1965- 1971 ve 1975-1978 yıllan arası bu görevde
bulundu), daha sonraları darbeyi şöyle tanımlayacaktı:
"12 Mart"ta CIA vardır. Büyük ölçüde vardır... 12 Mart, haşhaş vardır.
CIA, Papadopulos"da vardır. CIA, Gizikis"de vardır. CIA"nın nasıl hareket edeceği tahmin edilemez.
Türkiye, kendi istihbarat gücünü kuvvetlendirmek için, İsrail istihbaratı ile Amerikan istihbaratı ile İran
istihbaratı ile daimi ve organik münasebetler içindedir. Bunlar, gizli gizli her sene kendi şefleriyle
toplanırlar. Washington"da, Tahran" da, Telaviv" de (istihbarat) mübadelesi yaparlar. Organik bağları
bulunmayan, fakat inandıkları başka istihbarat örgütlerinden de istişari mütalaa alırlar. Şimdi,
istihbaratçılar Amerikalılar "la organik münasebetler içinde olduğuna göre, Amerikalı, "şu adam
benim adamım, şunu yerleştirelim solcuların arasına" diye rahatça işbirliği yapabilir.
İstihbaratçılık alanında bu iş rahat yapılabilir. Sonra, hiçbir istihbaratçı, herhangi bir haberi her yere
götürmez. Dışişleri Bakanına başka söyler, Devlet Reisi"ne başka söyler, Genelkurmay Başkanına
başka söyler.
İstihbarat bünyesindeki profesyonel dejenerasyon, her hareketin tesiri altındadır. İstihbaratçı, kendi
gözünde çok mühim adamdır. Herkesten çok mühimdir... Her şeye de kadirdir. Bu kompleks istihbarat
işiyle uğraşanların hepsine, en başından kahvecisine kadar aynıdır. Onun için Dışişleri Bakanıyken,
istihbaratçıların, Bakan ve Genel sekreter dışındaki Dışişleri memurlarıyla temas etmesini men
etmiştim. Şimdi nasıl yapar CIA?
CIA yapar, organik bağlarıyla yapar. Sözünü ettiğim psikoloji vardır istihbaratçı arasında. Benim
istihbarat şefim, kendisi farkında bile olmadan CIA benim altımı oyar. Elinde imkân var adamın. Onun
için hiç şaşmam, aramam da, bulamam ki; nasıl yaptı, bulamam... 41*
Emekli Albay Talat Turhan, Özel Harp Dairesi kontrgerilla ve MİT"in Birleşik Devletler katkısıyla
kurulmasına dikkat çekiyor; bu yapıların üyelerinin FM 30-31 doğrultusunda eğitimden geçirildiğini de
vurgulayarak, ABD"yi 1970"lerde Türkiye"yi kıskacına alan zorbalığı körüklemekle suçluyordu. Turhan,
"Kanımca çoğunluğu anayasa ve yasalarla bağdaşmayan bu yönergede işaret edilen öneriler 12 Mart
1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin ardından neredeyse tamamen yürürlüğe konmuştur" eleştirisini
getiriyor ve devam ediyordu: "Yönergeler anayasamızla çelişmektedir ve Amerikan gizli servisinin
ülke iç işlerine müdahale ettiği açıkça kanıtlamaktadır.48*
Kontrgerilla gölge ordusu operasyonlarını yaygınlaştırdığı da, hükümeti 1973"te devralan Başbakan
Bülent Ecevit kendi ifadesiyle "tamamen tesadüf eseri" gizli kuvvetten haberdar edildi.
Ecevit daha sonraları, 1974"te dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar"ın, ABD
desteğinin kesilmesi nedeniyle, "acil bir ihtiyaç için Başbakanlık"ın örtülü ödeneğinden bir kaç milyon
dolar istemesiyle" başlayan ve kendisini "dehşete düşüren" bilgilendirilme sürecini şöyle aktaracaktı:
"O yıllarda milyonlar büyük paraydı ve benden istene miktar da örtülü ödenekteki paranın tümüne
yakındı. .. Genelkurmay"dan bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. "Özel Harp
Dairesi için istiyoruz" yanıtı geldi.
"Öyle bir resmi dairenin, o zamana kadar adını bile duymamıştım... "Şimdiye kadar bu dairenin
giderleri nereden karşılanıyordu?" diye sordum. O zamana kadar bu dairenin tüm giderlerini bir gizli
ödenekle ABD"nin karşıladığı; ancak artık ABD"nin bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle başbakanlığın
örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi... Özel Harp Dairesi"nin nerede
bulunduğunu sordum. "Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada" yanıtını aldım... 49*
Aldığı yanıt nedeniyle "hayrete düşen ve kaygılanan" Ecevit, ordudan söz konusu dairenin işlevleri ve
kuruluş biçimi hakkında bilgi istemiş, bunun üzerine kendisine bir brifing verilmişti. "Öz sunuş (brifing)
toplantısına rahmetli Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık"la birlikte katıldım. Bilgi vermek üzere de
rahmetli Genelkurmay başkanı Semih Sancar"la, o sırada Özel Harp Dairesi Başkanı olduğunu
öğrendiğim General Kemal Yamak ve bir-iki subay katıldı."
Ecevit brifingde anlatılanları özetle şöyle aktarıyordu; "Özel Harp Dairesi, Türkiye"nin veya bir kısım
topraklarımızın düşman istilasına uğraması" durumunda, istilacılara karşı gerilla yöntemleriyle ve her
türlü yeraltı etkinliğiyle mücadeleye hazırlanmak üzere kurulmuştu.
"Adları gizli tutulan bazı "vatansever gönüllüler" de Özel Harp Dairesi"nin sivil uzantısı olarak çalışmak
üzere ömür
boyu görevlendirilmişlerdi. Gereğinde bu gönüllü sivil vatanseverlerin kullanmaları için de,
Türkiye"nin bazı yerlerinde gizli silah depoları oluşturulmuştu."50*
"Brifingde verilen bilgiler çok gizli olduğu için; o acı devlet sırrını bir zehir gibi içimde saklamak
zorunda kaldım" diyen Ecevit"in kaygılarının ne kadar doğru olduğu zamanla ortaya çıkacaktı. 1977
yılında Türkiye" de büyük bir katliam yaşandı. 1970"lerin terör yılları boyunca Türkiye"deki işçi
sendikaları konfederasyonları uluslararası işçi günü 1 Mayıs "ta Taksim Meydanı"nda büyük eylemler
gerçekleştirmişlerdi.
1976"da süregelen ve artan terör olaylarına karşın eyleme 100 bin kişi katılmış ve barışçıl bir gösteri
yapılmıştı. 1977" de ise meydanı 500 bini aşkın eylemci doldurmuştu. Dehşet saatleri gün batımında,
konuşmacıların bulunduğu platforma, meydana hâkim konumda bulunan Sular İdaresi"nin duvarları
üzerinde ve İntercontinental Otel"in çatısında mevzilenmiş meçhul kişiler tarafından kalabalığa ateş
açılmasıyla başladı.
Kabalık panikledi ve yaşanan olaylarda otuz sekiz kişi öldü yüzlerce insan yaralandı. Silah atışı 20
dakika boyunca devam etmiş, ancak alanda bulunan bir kaç bin polisten hiç biri müdahale etmemişti.
CIA istasyon şefi Clarridge"le "kardeşten öte" bir ilişkisi olan Türk CIA ajanı Hiram Abbas 1 Mayıs
katliamında bizzat yer almıştı.51*
İntercontinental Otel, Şili"de 1973"te Allende hükümetine karşı girişilen darbenin de
finansörlerinden olan ITT grubuna aitti. 1 Mayıs"tan üç gün önce otelin tüm müşterileri boşaltılmış ve
yeni rezervasyonlar kabul edilmemişti.
1 Mayıs günü otele yabancı bir grup geldi. Katliamdan otel başka bir şirket tarafından satın alınarak
ismi "The Mamara"olarak değiştirildi. Soruşturma sırasında, video ve ses kayıtları birdenbire ortadan
kayboldu.52*
O sırada Başbakanlık koltuğunu Süleyman Demirel"e devretmiş olan ve ana muhalefet partisi lideri
olarak mecliste bulunan Bülent Eevit katliamın hemen ardından Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk"ü
ziyaret ederek kendisine Özel Harp Dairesi"yle ilgili bilgileri aktarmış ve terör eyleminde gerillanın
parmağı olduğundan şüphelendiğini bildirmişti.
Korutürk meseleyi Başbakan Süleyman Demirel"e açmış. Ancak Demirel iddiayı ciddiye almadığı
gibi "büyük bir tepki de göstermişti."53 *
1978" de yeniden başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra da Özel Harp Dairesi "nin "sivil uzantısı ve
gizli silah depolarının" izini sürmeye devam eden Ecevit, kuşkularını doğrulayan bir anıyı da
aktarıyordu: "1978-1979"daki Başbakanlığım sırasında bir Doğu ilçemizi ziyaret ederken, oradaki
Askeri birliğin komutanı olan generalle görüşüyordum. Kendisinin bir ara Özel Harp Dairesi"nde
çalışmış olduğunu öğrenince, kuşkularımı belirterek, kendisinden bilgi almaya çalıştım. Generalin
kuşkularımı yersiz bulması üzerine bir soru yönelttim: "Farzımuhal, bu ilçedeki Milliyetçi Hareket
Partisi(MHP) Başkanı aynı zamanda Özel Harp Dairesi"nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri
olamaz mı? General, "Evet öyledir, ama kendisi çok güvenilir vatansever bir arkadaşımızdır" yanıtını
verdi."54 *
Aynı dönemde Albay Türkeş"in sağcı partisi MHP, kontrgerilla, Özel Harp Dairesi ve terör olayları
arasındaki bağlantıyı araştırmaya başlayan bir isim daha vardı: Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz.
Araştırma sonrası hazırladığı nihai raporda Öz, "Bütün bu çalışmalar içinde askeri ve sivil güvenlik
güçleri vardır. Kontrgerilla, Genel Kurmay Harp Dairesi"ne bağlıdır" diyor ve ekliyordu: "Kontrgerilla il
ve ilçelerde, seferberlik işlemini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu
konuda en çok, aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içinde Mit
elemanları ve 1. şube görevlileri kullanılmaktadır.
-----------------------------
*Çeviride 17 Kasım 1990 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberinden yararlanılmıştır (ç.n.).
**Çeviride, 28 Kasım 1990 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajdan yararlanılmış,
söyleşi daha ayrıntılı aktarılmıştır (ç.n.).
------------------------
" Her iki kesimin de "Gerillaya karşı eğitim, ideolojik eğitim ve halk içinde gelişme ve halktan kadrolar
oluşturma eğitiminden" geçirildiğini belirten Öz, "goşist sol hareketleri de bunların yönlendirdiğinden,
ardından bunlara karşı savaşım vererek tabanı kazandıklarından ve demokrasi karşıtı eğilimleri
geliştirip örgütlediklerinden" kuşku duyduğunu vurguluyordu. Öz devamla "Bütün bu çalışmalar,
siyasal planda MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir" diyordu.
Doğan Öz raporda, söz konusu karmaşık yapılanmanın geniş halk kitleleri içindeki örgütlenme
biçimine ilişkin bulgulara da yer veriyordu:
"Geniş halk kitlelerine girmeyi de AP"nin şemsiyesi altında MHP ve onun yan örgütleri olan Ülkü
Ocakları, Ülkü-Bir, Ülkücü Teknik Elemanlar, İşçi Sendikaları (MİSK), bazı işveren kuruluşları ve
esnaf dernekleriyle gerçekleştirme çalışmaları içinde görünmektedirler.
Ortaöğretim kurumları, yüksek öğretim kurumları, yurtlar, işyerleri gibi kurum ve kuruluşlarda, gizli
örgütlerce yönlendirilenler OBA-OCAK-SANCAK gibi hiyerarşik örgüt yapısıyla çavuştan başlayarak
Albaylığa kadar rütbeli biçimde etkinlik göstermektedirler. Legal yan kuruluşlarda başarılı görülenler
illegal çalışmalara yönelmektedirler. Bunlar bu işi aynı zamanda 10 bin Türk Lirasından başlayarak
ayda 30-40 bin Türk Lirası"na varan aylık ücretler karşılığında yapmaktadırlar."
Öz devamla bu ücretlerin karşılanmasını sağlayan mali kaynakları sıralıyordu:
-a. Okul ve yurtlardaki öğrencilerden alınan ayda 50 TL"lik ödentilerle bağışlar,
-b. Mahalle esnafından ve küçük zanaatkârlardan alınan bağış ve ödentiler,
-c. İşe yerleştirilenlerden alınan rüşvetler ya da maaşın belli miktarı,
-d.Mahalle arasında evlerden toplanan bağışlar.
-e.Devlet ihalelerinden alınan yüzdeler,
-f.Silah, afyon kaçakçılığı ile beyaz kadın ticaretinden vurulan vurgunlar,
-h.Bazı iş çevrelerinden alınan bağışlar,
-i.CIA, AID ve SAVAK gibi kuruluşlardan yapılan desteklemeler.55 * (Sol dergisinden alıntı.Mart
2005(ç.n)
Bu çok gizli sırrı açığa çıkartan Savcı Doğan Öz, 24 Mart 1978" de uğradığı suikast sonucu yaşamını
yitirdi.
Katili ülkücü İbrahim Çiftçi"nin yargılanması tam yedi yıl sürdü ve bu süre içinde Ankara Sıkıyönetim 1
No"lu Askeri Mahkemesi dört kez Çiftçi"ye oybirliği ile ölüm cezası verdi. Karar her defasında Askeri
Yargıtay tarafından bozuldu. Yerel mahkeme son kararda şu kaydı düşerek davayı kapattı: "Sanık
İbrahim Çiftçi"nin... Doğan Öz"ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüştür.
Ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararları mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunduğundan... Sırf
bu hukuki zorunluluk nedeniyle sanık İbrahim Çiftçi"nin beraatına... Karar verilmiştir.56*
İbrahim Çiftçi" Avukatı tüm yargılama boyunca müvekkilinin "normal" Vatandaş olmadığını dile
getiriyordu. Serbest bırakılan Çiftçi son olarak 1997 yılında MHP genel başkanlığına adaylığını koydu.
1970"lerde kontrgerillanın bilinen en kötü üne sahip üyesi ise Bozkurtçu Abdullah Çatlı" dır.
Sokak çeteleri vahşetinden mezun olan Çatlı, doğrudan Özel Harp Dairesi emrinde faaliyet gösteren
kontrgerillanın üyesi olarak Bozkurtlar"ın acımasız tatbikçilerinden biriydi. 1971 askeri darbesinin
ardından Çatlı hızla emir komuta zincirinin üst basamaklarına tırmandı ve 1978"de ikinci adam haline
geldi. Aynı yıl, polis Çatlı"nın yedi solcu öğrencinin öldürülmesiyle bağlantılı olduğunu ortaya
çıkarması üzerine yeraltına çekilmek zorunda kaldı. Çatlı diğer sağcı teröristlerin de yardımıyla İtalyan
sağ kanat terörist Stefano Delle Chiaie"yle irtibata geçti ve ikili birlikte Latin Amerika ve Birleşik
Devletler"i gezdi.57*
Türkiye ve yurt dışındaki terör operasyonlarında ciddi roller üstlenen Çatlı, Türk elit kesimi içinde
mükemmel bağlantılara sahipti. 3 Kasım 1996" da Türk devletinin üst düzey yöneticilerle birlikte
yolculuk ederken Susurluk yakınlarında geçirdiği trafik kazası sonucu öldü.58*
Korkulan bir başka Bozkurt mensubu da Haluk Kırcı"ydı. Kırcı, grup içinde, 1970"lerde binlerce kişiyi
katleden Uganda diktatörüne atfen "İdi Amin" lakabıyla biliniyordu. 20 yaşında Ankara
Üniversitesi"nde öğrencilik yaptığı sıralarda bile Alpaslan Türkeş"in antikomünist Pantürkist
ideolojisinin sadık takipçilerinden biri olan Kırcı, 8 Ekim 1978"de Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi yedi
öğrencinin öldürüldüğü Bahçelievler Katliamını gerçekleştirenlerden biriydi. Toplu katliam suçuyla
uluslararası düzeyde arananlar listesinde bulunan Kırcı daha sonra pişmanlık yasasından yararlanmak
amacıyla verdiği ifadede katliamı şöyle anlatacaktı: "Eve girdiğimizde içeride beş kişi vardı... Sonradan
iki kişi daha geldi... Bunları alıp arabaya götürdük... Arabayı durdurup ikisini dışarı çıkardık, yol
kenarındaki tarlanın içine götürüp yüzükoyun yere yatırdık. Her ikisinin de kafasına üç kurşun Sık...
Sonra eve geri döndüm. Diğer beş kişi baygın vaziyette yerde yatıyordu... Önce bir tanesini telle
boğarak öldürmeyi denedim, ama işe yaramadı. Sonra yüzüne havlu bastırarak öldürdüm... Diğer
dördünün üzerine silahımı boşalttım.59*
Ülkücü lider Çatlı"nın arabası 1996"da Susurluk"ta kaza geçirdiği esnada Kırcı, yandaki bir grup
korumayla birlikte Çatlı"nın Mercedes"ini takip ediyordu. Çatlı"nın Mercedes de sıkıştığını gören Kırcı
panikleyerek Ülkücü hareketin tüm önde gelen isimlerine telefon açmış ve yardım istemişti. Şef ağır
yaralı. Ölüyor." Boşuna. Çatlı öldü ve Kırcı Bozkurt1ar"ın liderliğini aldı. 60*
Bozkurtlar"ın ve kontrgerillanın en az Çatlı kadar ünlü bir başka üyesi de arkadaşı Mehmet Ali
Ağca"ydı. 13 Mayıs 1981"de San Peter"s Meydanı"nda Papa II. Jean Paul"e suikast girişiminde
bulunan Ağca, böylelikle dünya çapında bir üne sahip oldu.
Saldırıda ağır yaralanan Papa hayatta kalmayı başardı. 1970"lerin ikinci yarısındaki öğrencilik yılları "
boyunca iyi bilinen faşist militanlar arasında sayılan Ağca en hafif şiddet eylemlerinden birinin, bir
yurt baskını sırasında iki öğrenciyi ayaklarından vurması olduğu belirtiliyor. Teröist çevrelerde,
solcuların defalarca kendisini öldürmeye çalıştığı, ancak başaramadığı kulaktan kulağa dolaşan
efsaneler arasındaydı. Ağca, Çatlı"yla birlikte 1 Şubat 1979"da Türkiye"nin en saygıdeğer yazı işleri
müdürü Abdi İpekçi"ye düzenlenen suikastta yer aldı. İpekçi, Türk sağının terör bağlantıları ve bu
teröre yönelik CIA desteğiyle ilgili ciddi araştırmalar üzerine odaklanmıştı. Kendisinin CIA istasyon
şefi Paul Henzo"yu şiddeti durdurmaya çağırdığı da ifade ediliyordu.
İpekçi, devletin en karanlık sırlarını ve vahşetin asıl kaynağını açıklarken hayatını riske atan Türk
gazetecilerden biriydi. Bu cesur gazetecilerden biri de Uğur Mumcu"ydu. Mumcu"ya Ziverbey
Köşkü"ndeki işkence seansları sırasında şu bilgi veriliyordu:
"Biz kontrgerillayız. Bu devletin Cumhurbaşkanı bile bize dokunamaz." Uğur Mumcu, Cumhuriyet
gazetesindeki köşesinde kontrgerilla ile ilgili bilgileri açığa çıkartmaya devam etti; 1993"te arabasına
konulan bir bombayla katledilene kadar61*
İpekçi suikastının ardından Ağca tutuklanarak suçunu derhal kabul etti. Ancak mahkemede "olayın
gerçek sorumlularının" isimlerini vereceği tehdidini savurarak gerekli yerlere gerekli sinyalleri
gönderdi. Ertesi gün bir grup ülkücü Ağca"nın bulunduğu yüksek güvenlikli cezaevinin sekiz kontrol
noktasını da geçerek, ünlü teröristi kaçırdı. Çatlı 1985 yılı Eylül ayında Roma"da verdiği ifadede
Ağca"ya sahte pasaport sağladığını ve Papa suikastında kullanılan silahı bizzat kendisinin verdiğini
açıkladı. Eğer Papa suikastı ertesinde Bozkurtlar"la ilgili ciddi bir soruşturma yürütülmüş olsaydı, Türk
gölge ordusu kontrgerilla kesinkes açığa çıkacaktı. Ancak CIA Bozkurtlar"ın KGB tarafından
kullanıldığını iddia ederek dikkatleri başka yöne çekince bu gerçekleşmedi.62*
Uzun süredir Türk gölge ordusu kontrgerillayla ilgili ciddi kaygılar taşıyan Ecevit, 1977" de yeniden
başbakan seçildikten sonra, dönemin yeni Genelkurmay Başkanı Kenan Evren" e giderek Özel Harp
Dairesi ile ilgili edindiği bilgileri ve bu dairenin sivil uzantısı ve gizli silah depoları hakkındaki
kuşkularını paylaşmıştı. Ardından Evren"e, "Özel Harp Dairesi"nin demokratik hukuk devleti
kurallarına ve açık rejime uygun biçimde çalışır duruma getirilmesi ve çalışmalarının asli işleviyle
sınırlandırılması konusundaki" isteklerini bildiren Ecevit, "Sayın Evren kaygılarımı paylaştığını söyledi
ve isteklerimi yerine getireceği sözü verdi. Daha sonra her sorduğumda da, isteklerimin gereklerini
yapmakta olduğuna dair bana güvence verdi" diye anlatıyordu görüşmelerini. Ecevit bu görüşmenin
ardından kamuoyuna, "Türk Silahlı Kuvvetleri"ne saygı göstermeli ve politika dışında kalma istekleri
konusunda onlara yardımcı olmalıyız" açıklamasında bulunacaktı.63*
Orgeneral Kenan Evren orduyu politika dışında tutmak bir yana, 12 Eylül 1980"de yeni bir askeri
darbe gerçekleştirerek bizzat hükümetin başına geçecekti. Bu arada NATO"nun Türkiye"deki Müttefik
Seyyar Kuvvetleri, Anviel Ekspress manevralarını gerçekleştirdi.64*
Evren anılarını topladığı kitapta daha sonraları, darbe öncesi başbakanlık koltuğunu bir kez daha
Ecevit"ten devralmış olan Süleyman Demirel"le 5 Mayıs 1980 günü yaptığı görüşmeyi şöyle
aktarıyordu:
"(Demirel) Özel Harp Dairesi "ndeki personeli teröristlerle mücadelede kullanmamızı ve onlarla çete
savaşı yapmak suretiyle öldürülmelerini, vaktiyle de bu teşkilatın böyle kullanıldığını söyledi.
(1971 Sıkıyönetim dönemindeki Kızıldere olaylarında kullanılan personeli kastediyor u). Bu hal tarzına
şiddetle karşı çıktım. Büyük emeklerle kurulan bu teşkilatın görevinin bu olmadığını, vaktiyle yanlış
kullanıldığını, ben Genelkurmay Başkanı olduktan sonra Özel Harp Teşkilatını esas görevine
yönelttiğimi, tekrar kontrgerilla söylentilerinin ortaya atılmasına müsaade edemeyeceğimi söyledim ..
(Kenan evren, Anılar sf 431.Çevirmen tarafından yazarın bilgisi dâhilinde eklenmiştir.)
1990"da Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir röportajında bu görüşmeden bahseden Evren, ayrıca şu
eklemede bulunuyordu: "Kanaatim o ki, Genelkurmay Başkanlığım sırasında, bu teşkilat görevi
dışında kullanılmadı. Ama belki, bana intikal ettirilmeden, bazı yerlerde gayrı resmi olarak teşkilattan
bazı kişiler bu işe bulaşmış olabilir. Bunu bilemem.
(Hürriyet,26 Kasım 1990.Çevirmen tarafından yazarın bilgisi dâhilinde eklenmiştir.)
Ancak aşırı sağcı bir militan yargılaması sırasında1970"lerdeki terör olaylarının ve katliamların Evren
ve ordunun sağ kanadını iktidara getirmek için düzenlendiğini iddia ediyordu: "Katliamlar MİT
tarafından yapılan provokasyonlardı. MİT ve CIA tarafından gerçekleştirilen provokasyonlarla 12 Eylül
darbesine zemin oluşturuluyordu.65*
Daha sonraları Orgeneral Evren"in, darbe sırasında Özel Harp Dairesi"ne başkanlık ettiği ve gizli
kontrgerilla ordusuna komuta ettiği ortaya çıktı. Orgeneral Evren kendisini Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı ilan edip savaş elbiselerini takım elbise ve kravatla değiştirdikten sonra, tüm terörist
saldırılar anında sona erdi.66*
Alttaki gazete kupüründe de kendisinin Pentagon"da eğitim gördüğünü zaten anlatmış.
Türkiye"deki darbe başlatıldığı sırada ABD Başkanı Carter operadaydı. Haberi aldığında, CIA"nın
Türkiye istasyon şefliğinden henüz bir kaç ay önce ayrılıp Washington"a dönen ve CIA Türkiye
masasında Carter"ın güvenlik danışmanlığını yapmaya başlayan Paul Henze"yi aradı. Carter telefonda
Henze"ye zaten bildiği bir bilgiyi nakletti."Senin adamlar az önce bir darbe yaptı.67*
Başkan haklıydı. Paul Hanze, CIA" deki arkadaşlarına darbeden bir gün sonra muzaffer bir edayla
şöyle diyecekti: "Bizim çocuklar başardı!"68 Kontrgerilla uzmanı Çelik"e göre Henze "12 Eylül 1980
darbesinin baş aktörüydü.69
Yıllar sonra Carter "12 Eylül hareketinden önce Türkiye, ülke savunması bakımından kritik bir durum
içindeydi. Afganistan"daki müdahale ve İran monarşisinin devrilmesinin ardından, Türkiye"yi istikrara
sokan hareket avuntumuz oldu, yorumunda bulunacaktı.70
Carter"ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniev Brzezinski Henze"yi destekliyordu. 1979"da Ayetullah
Humeyni"nin iktidara geldiği İran" daki durum Ulusal Güvenlik Konseyi"nde ele alındığı sırada,
Brzezinski "Gerek Türkiye gerekse de Brezilya için en iyi çözüm askeri bir darbe olacaktır" görüşünü
dile getiriyordu.71
Uluslararası basın organları darbeden bir gün sonra Washington"daki bir Dışişleri Bakanlığı
sözcüsünün "Birleşik Devletler"in askeri darbeden önce, ordu tarafından iktidara el konulacağı
konusunda bilgilendirildiğini teyit" ettiğini yazdı. Türk subayları ise daha önce Washington"un rızasını
almamış olsalar, müdahalede bulunmayacaklarını açıkladılar.72
Askeri darbe sırasında Türkiye"de yaklaşık 1.700 Bozkurt örgütlenmesi ve bu örgütlenmelerde kayıtlı
yaklaşık 200 bin üye ile 1 milyon ülkücü sempatizan bulunuyordu.73 Bunlar darbeye zemin oluşturan
1970"lerdeki gerginlik stratejisi operasyonları için vazgeçilmez birer araçtılar. Ancak artık güvenlik
tehlikesi oluşturuyorlardı ve Kenan Evren iktidarını pekiştirmek amacıyla sağcı MHP"yi yasaklayarak
diğer bazı MHP üyeleriyle birlikte Alpaslan Türkeş"i ve çok sayıda Bozkurtu tutuklattı. Türk askeri
hükümeti, MHP aleyhine Mayıs 1981 "de açılan davanın iddianamesinde MHP"nin 220 üyesini ve
yandaşlarını işlenen 694 cinayetten sorumlu tutuyordu.74
Alpaslan Türkeş tutuklanmasına karşın popülaritesini korudu ve 4 Nisan 1997"de hastanede kalbine
yenik düşüp öldüğünde cenazesine yarım milyon insan katıldı, Bozkurtlar cenazeye katılmak
isteyenler için dünyanın dört bir yanından uçaklar kaldırdılar. Dönemin İslamcı Başbakanı Necmettin
Erbakan, Türkeş"in ölümüne kadar Türk siyasi yaşamına damgasını vuran bir kişi olduğunu belirterek;
vefakâr yaşamı ve hizmetleri nedeniyle daima büyük övgüyle anılacağını ifade etti. Türkeş"i tarihi bir
kişilik olarak tanımlayan dönemin Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, kendisinin Türkiye"nin demokratik
tarihinde özel bir yere konulmaya layık olduğunu söyledi ve Türkeş"le kişisel ilişkilerinin her zaman
çok iyi olduğunu ekledi.
Eski Emniyet Genel Müdürü Kemal Yazıcıoğlu "Başbuğum, her şeyi senden öğrendim!" dedi.75*
Çok sayıda tutuklamanın ardından Türk cezaevleri Bozkurtlar"la doldu; ardından MİT ajanları eski
silah arkadaşlarını ziyaret ederek onlara çekici bir teklif getirdiler: Güneydoğu Anadolu bölgesindeki
Kürt azınlıkla mücadele etmeleri karşılığında cezaevinden çıkma ve tatmin edici bir gelir. Çoğu teklifi
kabul etti ve 1984"te silahlanıp dağa çıkan sol kanat
Kürt hareketi PKK ile savaşmaya başladı.76*
İki taraf arasındaki ihtilaf, giderek artan nefret ve radikal şiddet olaylarıyla tırmandı. Toplam 25 bin
kişinin hayatını kaybettiği çatışmalarda, Türk gölge ordusu kontrgerillanın da yer aldığı belirtiliyordu.
Birleşik Devletler"den Ankara"ya silah, helikopter savaş uçakları gönderilirken milyonlarca Kürt de
zorunlu göçe tabi tutuldu. ABD Başkanı Billi Clinton böylesi bir ortamda Türkiye için "Kültürel
çeşitliliğin erdemleri üzerine dünyaya gösterilebilecek parıldayan bir örnek" benzetmesini yaptığında,
kurbanların aileleri hiç de mutlu olmamıştı.77
NATO"nun gölge ordusunun Kürtler"e karşı girişilen katliamlarda yer alması bugün bile Türkiye ve
Washington"daki en büyük sırlar arasında. PKK"ya karşı mücadelede yer alan Türk paramiliter
birimlerin eski komutanlarından Binbaşı Cem Ersever, yayımladığı kitapta kontrgerilla ve diğer
paramiliter birimlerin PKK "ya karşı mücadelede yürüttüğü gizli savaş ve terör yöntemlerini
anlatıyordu. Afganistan"dan batıya gönderilen uyuşturucuların geçiş yolu Türkiye"de, terör
birimlerinin "Eroin Yolları"ndan kazandığı vergilerle nasıl zenginleştiğini açıklıyordu. Ersever"in
açıkladığı kontrgerilla harekâtları arasında, PKK gerillaları kılığına girmiş kontrgerilla üyelerinin köylere
saldırıp kadınlara tecavüz ettiği ve insanları gelişigüzel öldürdüğü yanlış yönlendirme harekâtları da
bulunuyordu. Bu, bölgede PKK"ya verilen desteği zayıflatmak ve halkı PKK"nın karşısına almak için
kullanılan bir yöntemdi. Ersever ek çok eski Bozkurtçu ve benzeri aşırı sağcı kimselerin doğrudan ceza
evinden alınarak gölge ölüm timlerine dâhil edildiğini teyit ediyordu.
Bunlar arsında itirafçı PKK"lılar ve İslamcılar da bulunuyordu.
Ersever durumu tüm gerçekliği ile ortaya koyduktan sonra,1993 yılı Kasım ayında klasik kontrgerilla
metotlarına uygun biçimde öldürüldü.
Ersever"in işkenceye uğramış ve kafasından vurulmuş cesedi elleri arasından bağlanmış vaziyette
bulundu.
SON.
Not: Bu yazı NATO"NUN GİZLİ ORDULARI adlı kitaptan alıntılanmıştır.
Alıntılama gerekçesi olarak ta yazarın tanıtım amacı ile kısmi alıntılama yapılabilir notuna
istinadendir.
GÜNCEL YAYINCILIK: 245 Açık Tanışma: 11
ISBN 975-6117-21-4 NATO"nun Gizli Orduları
Kitabın Orijinal Adı: NATO's Secret Armies Operation Gladio and Terrorism in Western Europe
Genel Yayın Yönetmeni: Aysel Akdaş
Kapak Tasarımı: Talip Aktaş
Birinci Basım: Ekim 2005
Ofset Hazırlık Güncel Yayıncılık Ltd.
Baskı ve Cilt: Kayhan Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Davutpaşa Cad. Güven San. Sitesi D Blok No: 155
Topkapı / İstanbul/Tel: O 212 576 0136
© Güncel Yayıncılık Ltd. Şti. 2005 © Taylor and Francis Group 2005
Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayımcının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
GÜNCEL YAYINCILIK LTD. ŞTİ.
Çatalçeşme Sk. No: 54/3 Cağaloğlu - İstanbul Tel: O 212511 2237Fax: O 2125228668 e-mail:
info@guncelyayincilik.com.tr
---------------
Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayımcının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz
ilkesine sadık kalınarak bu kitaptan sadece tanıtım amaçlı bazı alıntılar yapılmıştır.
Derleme: Ahmet Dursun
***********
Özellikle Cumhuriyet tarihi açısından Türk Milliyetçiliği kavramları üzerine yazılmış yazılardan bir
derleme yaptım.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
www.azakoğlu.blogspot.com
İsmail Azakoğlu ile '' AMFİ ÖZEL ''
KONUK; Atilla Yıldırım Elektrik, Elektronik Müh. Tarihçi.. Konu; Türk Tarih Tezine Geçiş.

-
OSMANLI BELGELERİNDE ERMENİLERİN SEVK VE İSKÂNI (1878-1920) XVIII. ve XIX. yüzyıllarda dünyada meydana gelen siyasî, sosyal ve ekonomik geli...