24 Ocak 2022 Pazartesi

''DÜNYA BİZİ KISKANIYOR'MU ACABA''?


''DÜNYA BİZİ KISKANIYOR'MU ACABA''?

Dün ki söylediğini bu gün yalanlayan, bir iktidarın artık bu ülkeyi ”yalanlarla” taşıması, yönetmesi imkansızdır.

Gün geçmiyor ki yeni bir yalan kurgulamasınlar.

Hele bir ”Cumhur başkanımız var, düşmanımızın başına”.

Adam Kılıçdaroğlu’yla yatıp Kılıçdaroğlu’yla kalkıyor.

Ağzına gelene saydırıp, istediği gibi hakaret edip tehdit edebiliyor. 

Eğer bir ülkede Hukuk işletilecek ise, sade vatandaşa işletilen hukuk, ülke yöneticilerinede işlemeli. Hukukun ayrımı, rütbelisi, rütbesizi, kıdemlisi kıdemsizi, başbakanı, Cumhur başkanı ayrımı olmamalı.

Eşitlik ilkesinde aynı Hukuk tarafından  aynı eşit şartlarda, yasalara uygun davranılmalı.


Eğer vatandaşın biri sehvfen ağzından bir cümle kaçırsa, kolluk güçlerine verilen savcılık talimatıyla gecenin yarısıda olssa yaka paça anında tutuklama ve içeri tıkmak.

Akp genel başkanının diline pelesenk ettiği bir şey daha, adeta her konuşmasında bay Kemal diyerek, aşşağıladığı sayın Kemal kılıçdaroğlu.

Varsa yoksa Chp ve Kılıçdaroğlu..

Sayın Cumhur başkanı; Çık ekonomiyi anlat.

Çık ülkenin refah seviyesini anlat.

Çık ülkenin kişi başına düşen dolar $ yıllık gelir seviyesini anlat.

Çık ülkeye yaptığın fabrikaları anlat.

Çık bir asgari üretin yeterliliğini, yadar yetersizliğinin nedenlerini anlat.

Çık ülkede işsizliğe neden çözüm getiremediğini anlat

Ülke yangın yeri onu anlat.

Anlatabilecek ellerinde hiç bir şey yok.

Anlatamazlar.

Anlatabilmek için ellerinde done yok.

Ülke bataklıkta.

Anlatamazlar.

Çünkü ülkenin tüm geliri, tefecilerden aldıkları paraların faizine ancak yetiyor..

Hiç bir şey anlatma ama.

''Batı bizi kıskanıyor diye slogan söylem kullan'' Adama derlerki ''atma be Recep din kardeşiz'' diye bir deyim sözümüz vardır Türkiye de.


''İşleri güçleri Türk milletini yalan beyanlarla, manüple edip kandırmak '' !!

Bu ülke ''Akp ve sayın Tayyip Erdoğan’dan çektiği ekonomik, hukuk, adelet baskı, sindirme, korkutma kadar  hiç bir yöneticisinden çekmemiştir.''


Bu ülkeye Akp artık hiç bir PANSUMAN çare bile olmayacağını göstermiştir.

Akp ve genel başkanı bu ülkeye ve millete şunu göstermiştir; Ölümü gösterip beyin felcine razı etmek.




Ne hükümet nezdinde, ne de YEREL YÖNETİMLER nezdinde ortaya refah seviyemiz, demokrasi, hukuk, eşitlik, ve adalet adına hiç bir şey koyamamıştır..


Akp hükümeti ve yerel yönetimleri yönettikleri tüm İl İlçe yönetimlerinde yolsuzluk, hırsızlık, kayırmacılık, yandaşı kollama, mandacılık hala devam etmekte oldduğunu düşünüyorum..




Tek çare; Yerel yönetimlerden başlayıp tüm Türkiye’de değişimi desteklemek, yeni oluşumlara destek vererek, Ülkemizin nefes almasını sağlamak olmalıdır..


Önümüzdeki kısa vade de genel seçimlerde 2023 te ülke iktidarını Akp nin elinden derhal almak olmalıdır !!


Türkiye’nin beka sorunu vardır, en büyük beka sorunu ülke ve vatandaşlarımız için Akp ve iktidarıdır.

Türkiye’nin 20 yıllık Akp iktidarında ki sorunu, beka bahanesiyle ekonomide, siyasette ve kültürel hayatta çağdaş uygarlığı yakalama hedefinden uzaklaşmasıdır.


Evet bir sorun vardır; Beka değil, Ülkeyi iflas ettirenlerin kıçının altındaki koltukları koruma sorunudur!

En fazla sloganlaştırdıkları söylem de şöyle; Dünya bizi kıskanıyor!!

Dünya bizi kıskanıyor ama, sloganın içi bomboş sadece laftan ibaret..

Peki Dünya bizim neyimizi kıskanıyor? Yukarıdaki yazımda vurguladım!

Bir anlat ta bizi, Türk halkını ikna et, kıskanılma sebeplerimiz ne?

Size hiç sormazlar mı Dünya bizi niçin kıskanıyor diye?

Türk milleti Suriyeli sığınmacılar kadar bile Akp tarafından kıymeti değeri yok, Nasıl kıskanılmaksa bu kıskanılma?

Getirdikleri Suriyeli sığınmacıların kalifiye, bilgili donanımlıları batı ülkeleri aldı, bize ülkemize hamalları, ameleleri, kısacası posası, çöpleri kaldı.

”DÜNYA BİZİ HALA KISKANIYOR'MU ACABA"?



ismailazakoglu@gmail.com

20 Ocak 2022 Perşembe

AMFİ Gündem Ötesi Haber Program



Cemaat, TarikatCemaat, Tarikat, Siyaset bağlantılarını irdeledik., Siyaset bağlantılarını irdeledik.
Cemaat, Tarikat, Siyaset bağlantılarını irdeledik.

16 Ocak 2022 Pazar

YAHUDİ, İNGİLİZ ve AMERİKALILARIN UĞRAK YERLERİ NEDEN ORTA DOĞU ?

YAHUDİ, İNGİLİZ ve AMERİKALILARIN UĞRAK YERLERİ NEDEN ORTA DOĞU ?

Bu gün Irak'ın kuzeyi olarak bildiğimiz, yer aslında neden bu kadar değerli?
Neden Irak'ın kuzeyini papa ziyaret eder?
İngiliz'ler, Amerika'lılar, İsrail'li yahudiler ve Ruslar, vs vs Neden Irak ın kuzeyi ve Ortadoğu?







 
Yahudi Kürtlükten Nakşibendi - Halidi Şeyhliğine Barzaniler Barzani aşireti, 
Osmanlı Türkiye'sinin parçalanmasından sonra Cumhuriyet Türkiye'sine karşı kullanılmak üzere değişen dünya konjonktürüne uygun olarak Amerika Birleşik Devletleri İsrail
İngiltere üçlüsünün semerlediği bir "mayın eşeği"dir. 
Barzani aşireti her fırsatta Osmanlı Türkiye'sine isyan etmişti. Yahudi Barzani ailesi Yahudilikten Müslüman Nakşibendî-Halidi tarikatına doğru müthiş bir dönüşüm yaşamıştır. Yahudi Barzani ailesinin, 16. Ve 17. Yüzyılda Yahudi mistisizmi Kabala öğretisinin Barzan merkezli Irak'ın kuzeyinde yayılmasında önemli bir rol üstlendiğini biliyoruz.
Kürt Yahudileri. Bunlar da son bir asır içinde ya Sünnî, ya Alevî görünerek araziye uymuştur. Kürt Yahudileri ve Barzaniler Hatta Filistin'den Yahudilerin dinlerini ve kabala'yı öğrenmek için Barzan'a gittikleri pek çok kaynakta yer alıyor. Barzan adeta ikinci Kudüs haline getirilmiştir. 
Yahudi Kürt Barzani ailesi 19. Yüzyılda birden hidayete ererek Müslüman oluyor! 
Barzaniler 1900'lere kadar Barzan köyünde kurdukları tekkelerde pek çok Nakşibendî-Halidi mürit yetiştirdiler.
1900'lerden günümüze kadar Barzan köyü İngiliz, Yahudi, Rus, İran, İsrail ve ABD ajanlarının uğrak yeri oldu. Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ölümünden sonra Kürtçü iç ve dış manipülasyonları görmezlikten gelen Türkiye, İran, Irak ve Suriye'deki Kürtlerle de uzun süre ciddi bir temas kurmadı. Konu tamamen öncelikle İngiltere-İsrail-Rusya ve nihayetinde ABD'nin inisiyatifine bırakıldı. Elbette bunlara Türkiye'deki Kürtçü hareketler açısından AB'yi de eklemek gerekir. Barzaniler önce Osmanlı Türkiye'sine, sonra İngiltere, sonra da Irak'taki merkezi hükümete karşı farklı zamanlarda isyan ettiler. Barzan köyü-kasabası Türkiye, Irak ve İran sınırının kesişme noktasında yer alıyor. 
Barzan önce Yahudi hahamlar sonra da Nakşibendî tarikatı şeyhleri ile ve Kürt milliyetçiliğinin cazibe merkezi olarak varlığını sürdürdü. 
Barzan Türkiye sınırına 15, İran-Irak sınırına 70 kilometre mesafede.
Barzani ailesine ait Nakşibendî-Halidi şeyhler müritlerine bağımsız Kürdistan fikrini empoze etmekteydiler. Osmanlı Türkiye'si içindeki ilk fikri anlamda eylem anlamında Kürt isyanını başlatan ilk Barzani, Nakşibendî Halidi Şeyhi I. Abdüsselam, müritleri tarafından Mehdi olarak kabul ediliyordu. 
I. Abdüsselam İstanbul'u ele geçirerek halife koltuğuna oturmak rüyaları içindeydi.. 
Ancak müritleri tarafından uçtuğuna inanılan 1. Abdüsselam Barzani pencereden fırlatılınca yere çakılarak ölmüştü. 
Bir başka Nakşibendî Halidi şeyhi Muhammed Abdürrahim Barzani de müritleri tarafından mehdi olarak kabul edilmekteydi. 
Şeyh II. Abdüsselam Barzani ise Osmanlı Türkiye'sine karşı silahlı isyana teşebbüs eden ilk Nakşibendi Halidi Kürt şeyhidir. 
Nihayet bir başka Barzani ailesi mensubu Nakşibendî Halidi şeyhi, Şeyh Ahmet Barzani (1896-1969) kendini, 1927'de önce Mehdi, daha sonra da Kabala'daki adom kadmon (kâmil insan) geleneğine uygun olarak "Tanrı" ilan etti.
İlginç bir tesadüf herhalde. Bütün Mesihler, Mehdiler Barzan ve Barzani ailesi mensubuydu. Şeyh Ahmet Barzani İslamiyet'i, Hıristiyanlık ve Yahudiliği birleştirerek yeni bir din icat etmek istemişti. 
Yukarıda söylemiştik, Barzan Yahudiler için ikinci Kudüs'tü ve Yahudiler Kral Davud soyundan kurtarıcı Mesih'i Mehdi'yi beklemekteydiler. 
Irak'ın kuzeyindeki Kürt aşiret beylerinin hepsinin köklü bir geçmişi vardır. 
Köklü ailelerden gelirler. 
Ancak Barzani ailesi için bunu söylemek mümkün değildir. 
Barzaniler Yahudi kökenlerini gizlemek için Şafi mezhebine inanan Kürtler üzerinde İslam, yani Nakşibendî Halidi tarikatı üzerinden siyaset yapmaya yönlendirildiler. 
Zaman içinde bölgede dini nüfuzlarını artırdılar. 
Tarikat literatüründe "SİLSİLE" ve "İCAZET" kavramlarının özel bir manası vardır. Kısaca silsile, Hz. Muhammed'den bugüne uzanan kan bağı olarak kabul edilir. 
İcazet ise, silsileye mensup bir tarikat şeyhinden el alma ve ya izin alma anlamına gelir. 
Nakşibendî tarikatının kurucusu, asıl adı Muhammed Bahaüddin bin Muhammed olan Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaüddin Buhari'dir. (Buhara 1318-1389) Nakşibendî tarikatının Halidiye kolunu kuran ise, Kürt Mevlana Halidi Bağdadi'dir. (Doğum 1779 Süleymaniye. 
Ölümü, Şam 10 Haziran 1826. 
Barzanilerin büyük dedelerinden Taceddin Barzani'nin, Mevlana Halidi Bağdadi'nin talebelerinden Hakkârili Nakşibendî Şeyhi Taha Nehri'den icazet aldığı rivayet olunur. 

Bitlisli Kürt Bey'i Şeref Han tarafından 1597 yılında yazılan "Şerefname" adlı kitapta bölgedeki bütün Kürt aşiretlerinin ayrıntılı tarihçesi yer almaktadır. 
Ancak kitapta Kürt sülale ve aşiretleri içinde Barzaniler yer almamaktadır.
"Nehri" Şemdinli'nin Bağlar kasabasının adıdır. 
Türk ve Araplarda "Nehri" veya "Hakkari" şeklinde kişi adı ve soyadı yoktur. 
Yani şehir, kasaba ve köy adı insan ismi olarak anılmaz, alınmaz. 
Bunun yerine Buhari, Bağdadi, Erbili, Ahlatlı, Acıpayamlı, Bitlisi gibi isimler alınabilir. Yerleşim yerlerinin insan ismi olarak kullanılması Yahudilerde yaygındır. Hakkari'de de Yahudi Kürtlerin olduğunu biliyoruz. 
Nitekim Taha Nehri'nin (ölümü 1853) amcasının adı da "Abdullah Şemdinli"dir. Şeyh Abdullah Şemdinli Halidi Bağdadi'nin halifelerindendir. 
2. Şeyh Taceddin Barzani'nin torunu Nakşibendî Halidi Şeyhi II. Abdüsselam Barzani'nin Osmanlı Türkiye'sine karşı çıkarak Kürt devleti kurmak için dini otoritesini kullanarak Kürtleri organize etmesi. 
Osmanlı arşivlerinde II. Abdüsselam Barzani ile ilgili çok sayıda belge yer alır. 

3. Mesud Barzani'nin babası Molla Mustafa Barzani'nin sürgüne gönderildiği Sovyetler Birliği'nden "1958'de Irak'ın kuzeyine dönmesi ve o tarihten bugüne kadarki gelişmeler.

Yunan arşivlerinden alınan bu resme dikkat ediniz. Resimde Manisa'nın işgalinden sonra Tiyatro izleyen Yunanlı askerleri ve altı tane sarıklı sözüm ona Hoca kılıklı vatan Hainleri var. 
Hemen merakınızı gidermek için söyleyeyim. 

Bu hoca kılıklı soytarılar Menemen de Cumhuriyet'e ve Atatürk'e baş kaldırarak Yunan'lılarla işbirliği yapan vatan hainleridir. Arşivler de kimlikleri malum olan bu zatları deşifre edeyim ki Türk Milleti kimleri Meclis'e Vekil gönderdiğini de öğrenmiş olsun. 

Giritli Mehdi Derviş, Sütçü Mehmet , Şamlı Mehmet Menemen'de Asteğmen Fehmi Kubilay'ın başını bağ testeresi ile kesip yeşil bayrağın tepesine takarak sokaklar da dolaştıran kişilerdir. 

Bu kişiler çatışmada öldürülür, Tabii bu isyana yardım ve yataklık eden aralarında önceden Şeyh Sükuti’nin Menemen belediye başkanlığı yaptığı sırada yönetimde birlikte olduğu bilinen Hayımoğlu Yahudi Jozef, Erbilli Şeyh Esad’ın oğlu Mehmet Ali ve 37 kişi de daha sonra idam edilir.

Şeyh Ubeydullah 1880 yılında ve aynı tarihlerde Cüneyt Zapsu'nun da mensubu olduğu Bedirhan aşireti lideri Bedirhan, Osmanlı Türkiye'sine isyan ettiler. 

Nakşibendî Halidi Şeyhi II. Abdüsselam Barzani liderliğindeki Kürt isyanı ise 1907 ve 1909'da İngilizlerin desteği ile gerçekleşti. Bir Osmanlı arşiv belgesinde aynen şöyle yazmaktadır: "İngiltere devletinin Musul konsolosunun dahili vilayette birçok mahallerde dolaştıktan sonra Barzan Şeyhi Abdüsselam ile muhaberatta bulunduğundan başka bir mahalle nakli" istenmektedir. (Dahiliye Nezareti Muhaberatı Umumiye İdaresi Belgeleri, Dosya No: 1/-5, 50, 25, Za 1327) Abdüsselam Barzani'nin Osmanlı padişahına yazdığı mektupta dile getirdiği istekler ile bugünün Pkk'sı veya tarikatçı Kürtçülerin istekleri aynı. "Kürtçenin bölgede resmi dil olması, bölgeye tayin edilecek resmi görevlilerin Kürt olmaları, okullarda Kürtçe öğrenim yapılması…

" Nakşibendî-Halidi Kürt Şeyhi Abdüsselam Barzani, Osmanlı Türkiye'si tarafından 14 Aralık 1914'te Musul'da idam edildi.

Şeyh Abdüsselam, bugünün Mesud Barzani'sinin babası Molla Mustafa Barzani'nin ağabeyidir. Yani Mesud Barzani'nin amcası Gazeteci Abdullah Muradoğu'na göre Şeyh Muhammed Halid Barzani'nin 2006 yılında ölümüyle birlikte Barzani Nakşibendî, Halidi ilişkisi de sona erdi. 

Barzani ailesinin adı yaklaşık 200 yıldır hep isyanlarla, sürgünlerle, İngiliz, Yahudiler, Ruslar, İsrail, İran ve Abd ile birlikte anılmaktadır. 

Bugün Cumhuriyet Türkiye'sinin en önemli milli güvenlik meselesi olan Kürtçü isyanların başlangıç tarihi 19. yüzyıldır. 

Osmanlı Türkiye'sinin güvenilmez bulduğu Kürt aşiretlerine yönelik yargı, benzer şekilde Selçuklu devletinin "Selçukname"lerinde de yer almaktadır. 

Osmanlı Türkiye'si kendisine, çıkardığı isyanlarla Osmanlı merkezi devlet yönetimi için tehlike teşkil eden yarı otonom Kürt derebeylerinin (ayan) ortadan kaldırılmasına karar verdi. 

Irak'ın kuzeyindeki Soran Emirliği'ni 1834'de, Bahdinan Emirliği'ni 1839'da, Botan Emirliği'ni 1847'de ve Baban Emirliği'ni 1850'de siyasi otorite olmaktan çıkardı. 

Halid-i Bağdadi kimdir?

Bölgenin en büyük Kürt aşireti Caf'a mensup Pir Mikail'in oğlu Nakşibendî Şeyhi Halidi Bağdadi etkisini giderek artırıyordu. 
Tarikat literatüründeki "altın silsile"nin 30. ayağından Hz. Muhammed'le kan bağı "oluşturulan" Bağdadi'nin her nedense Kürt olduğu burada görmezlikten gelinir.
Kürtçü Halidi ler Bağdadi'nin baba tarafından Hz. Osman'a ulaştığını bile söylerler. 
Hemen hemen bütün Kürt şeyhler soylarını, "kutsal altın silsile" aristokrasine girebilmek için Hz. Muhammed'in ailesi Ehli Beyt'e dayandırmaya çalışırlar. 
Ama diğer yandan Kürtçülük yaparlar. 
Kürtlük ve Hz. Peygamber'e akrabalık! 
Neyse. 
Zaten bazı Kürtçü kaynaklarda Hzrt Muhammed Kürt'tür zırvası yer alıyor. 
Nitekim 1956 Cizre doğumlu ve 1995 ve 2002 arasında iki dönem 
''RP'' ve ''ANAP'''tan Diyarbakır milletvekilliği yapan Kürt İslamcı Seyyid Haşim Haşimi, ön adından da anlaşılacağı üzere kendisinin Peygamber soyundan gelen bir aileye mensup olduğunu iddia ediyor. 

İkisinden biri de doğru değil. 
Haşimi'ye göre, " Türkiye'de bilhassa Molla Mustafa'dan kaynaklanan ve şimdilerde Mesut Barzani etrafında oluşan, Barzani ismine bir saygı gösterme geleneği vardır Kürtler arasında. 
Barzani ve Irak'taki Kürtlere dönük tehditler, dışlamalar bütün bunların sonucu olarak pek hoş karşılanmıyor Doğu ve Güneydoğuda." 

Şeyh Halidi Bağdadi Kadiri tarikatının temsilcisi Berzenci ailesinden dersler aldı. 
Bağdat'a gitti. 
Hocası Abdülkerim Berzenci ölünce, onun Süleymaniye'deki medresesinin yönetimini devraldı. 
Hindistanlı Nakşibendî Dervişi Mirza Rahimullah Azimabadi 1809 yılında Süleymaniye'yi ziyaret etti. Onun önerisiyle Şeyh Halid Hindistan'a gidip Nakşibendî Şeyhi Abdullahi Dehlevi'den el aldı. 
Şeyh Halid artık Kadiri değil Nakşibendî'ydi. 
Bunun üzerine başta Talabani aşireti olmak üzere Kadiriler tarafından istenmeyen adam ilan edildi. 
Kadiri Şeyhi Maruf Berzenci Şeyh Halid'i "sahtekâr, sapık, yogi" olarak suçladı. 
Bağdat valisinin koruması altında Şeyh Halid Süleymaniye'de "Halidiye tekkesi"ni kurdu. 

Osmanlı yönetimi Kadirilere karşı Şeyh Halidi Bağdadi'yi destekledi. 
Bağdadi kurduğu bütün dergâhlarda, medreselerde Kürtçeyi eğitim dili haline getirdi. 

Bugün Türkiye'de kaç Halidi tarikat tekkesi var? www.Halidiye.com internet sitesine göre dört büyük Halidi tekkesi var.
Bunlar; a) Gümüşhane'vi tekkesi, b) İsmet Efendi tekkesi, c) Kelami dergâhı, d) Kaşgari tekkesi. 
Bunlara ilave olarak Adıyaman Menzil'deki Mehmet Raşit Erol tekkesi. 
Erzincan'daki Abdurrahim Reyhanî tekkesi olmak üzere çok sayıda Halidiye tarikatına ait tekkeler mevcut. Osmanlı o dönemde Yeniçerilileri ve Bektaşileri ezerken Nakşibendîliği "resmi tarikat" olarak kabul etmişti. 
Nakşibendîler önceleri her fırsatta Osmanlı'ya bağlılıklarını vurguladılar. 
Osmanlı, merkezi yönetimi güçlendirmek için Kürt beyliklerini tasfiye edince, boşalan iktidar koltuklarına pek çoğunun kökeni belirsiz "Kürt" şeyh figürleri el koydu. 

Bu furyanın en bariz örneği Barzaniler'dir. 

Diyebiliriz ki bölgedeki tarikat dönüşümünden ve ayandan şeyhlik düzenine dönüşümden "görünmez" ellerin yardımıyla en karlı çıkan Barzani ailesidir. 
İlginçtir, İslam tarikatları içinde en Ortodoks biri olan Nakşibendî Halidiye tarikatı, Barzani ailesine mensup şeyhlerin elinde İslami olmayan pek çok töre ve uygulamaya cevaz verdi. 

Mehdilik, Tanrılık, peygamberlik iddiaları domuz eti yeme ve şarap içme serbestisi gibi… 
Buna rağmen "Nakşibendî Barzaniler" Türkiye'deki, özellikle Kürt kökenli, Yahudi Kürt veya dönme kökenli Nakşibendî şeyhleriyle hep iyi ilişkiler içinde oldular. 
Kürt asıllı Naci Kutlay "Kürtler" kitabının 135. Sayfasında şöyle yazıyor: "Kürt isyan önderlerinin çoğunlukla Nakşibendî olmaları ilginç ve incelenmesi gereken bir noktadır." 

Chicago Üniversitesi'nden Hakan Özoğlu'na göre, "Kürt milliyetçiliği Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının bir nedeni değil, onun bir sonucudur. 
O zamanlar Nakşibendî hizbinin tam özerkliğe karşı çıkmasına aldanmamak gerekir."
Sadece Osmanlı Türkiye'sinde değil, Cumhuriyet Türkiye'sinde de, Şeyh Said'den Menemen'deki ayaklanmayı organize eden Yahudi Kürt Şeyh Esad Erbil'e kadar isyana kalkışmaların liderleri Kürt veya Yahudi Kürt Nakşibendî Halidi şeyhleri. 
Menemen isyanında yer alanların çoğunun Giritli Sabatayist ve Yahudi olması oldukça manidardır. 
Buradaki temel argüman Mehdilik ve İngilizlerin kendilerine yardım edeceği, Cumhuriyet Türkiye'sinin "kafir" bir yönetim olduğu şeklinde oldukça traji komik iddialardır. 

"Şeyh Said isyanı, sadece şeyhin halifelerince yol gösterilen milislerin başlangıçta başarılı olması nedeniyle değil, aynı zamanda bir toplumun dinsel duygularının nasıl da hazır bir biçimde siyasi ve askeri bir hareketin kanalına akıtılabileceğini göstermesi açısından da önemlidir." 
 Kürt Milliyetçiliği, Osmanlı Devleti'ne karşı,  Kürtçü İslamcı Halidi tarikatı mensubu Şeyh Said 13 Şubat 1925'te 14 ili kapsayan isyanı başlattı. 
İsyan iki ayda bastırıldı. 
Bastırılmasına ama Türkiye çok ağır bedel ödedi. 
Elimizden Musul ve Kerkük uçup gitti. 
Bu film Yahudi, Amerika, İngiliz ortak yapımıydı. 
Senaryonun aynı olduğu bu günkü günümüzdeki yeni filmin yapımcısı, ve baş rol oyuncusu ise yine ABD.
Türkiye'deki Kürtçü isyanların hepsinin, Pkk hariç Nakşibendî Halidi tarikatına ait şeyhlerin önderliğinde gerçekleştiğini artık net bir şekilde biliyoruz. 
Nitekim vatan haini Şeyh Said'in dedesi Şeyh Ali Septi, Kürtçe eğitimin başlatıcısı, Şeyh Halidi Bağdadi'nin halifelerindendi. 
Şeyh Said, Kürt Azadi cemiyetinin başkanlığını da yapmıştı. 
Şeyh Said ve 46 hain yoldaşı 28 Haziran 1925'te Diyarbakır'da asılarak cezalarının bedeleni ödediler. 
Şovmen Mehmet Ali Erbil'in büyük dedesi Menemen isyanının elebaşı Şeyh Muhammed Esat Erbil'in dedesi Şeyh Hidayetullah da Şeyh Halidi Bağdadi'nin halifelerindendir. 
İstiklal Harbi esnasında İngilizler tarafından kışkırtılarak Delibaş Mehmet isyanını çıkartan Konyalı Zeynelabidin ve kardeşi de Nakşibendî Halidi tarikatına bağlıydı. 
Açıkçası siyasal İslamcıların "din kardeşliği" ve "tarikat biraderliği" bir işe yaramamıştı. 
Ne Osmanlı'da ne de Cumhuriyet Türkiye'sinde. 
Çünkü başını Yahudi Kürt ve Kürt Nakşibendî Halidi şeyhlerin çektiği Kürtçü isyanlar Osmanlının da cumhuriyetin de başına "Batı" tarafından emperyalizmin"Kürt poşusu" olarak dolanmaktaydı. 
Osmanlı'nın HALİFELİKLE, cumhuriyetin LAİK DEVLET MODELİYLE yeni kurulmuş model Türkiye'yi yönetmesinin Kürtçü isyancılar açısından hiç bir  farkı yoktu.

Nakşibendî Halidi Yahudi Kürt Barzani ile Marksist Pkk el ele. 
5 Kasım 2007 w Corce Bush Recep Tayyip Erdoğan buluşmasından bu tarafa Pkk İslamcı ve tarikatçı söylemlere yöneldi. 
Bir başka Nakşibendî Halidi Şeyh Said Kürdi veya Said Nursi'nin posterleri artık Güneydoğu'daki Pkk /Dtp mitinglerini süslüyor. 
Öte yandan en azından Pkk'nın bir kanadı ABD, İsrail, İngiltere eksenince tasfiye edilerek yerine bir başka Said Nursi ekolü temsilcisi Nakşibendî Mehmet Fetullah Gülen cemaatiyle doldurulmak isteniyordu, ve başarılı olundu. 
Gülen cemaati ile Barzaniler el ele Irak'ın kuzeyinde üniversite kurdular. 
Daha önce de dokuz adet ilköğretim ve lise eğitim kurumu Barzani, Gülen cemaati işbirliği ile Erbil ve Süleymaniye'de kurulmuştu. 
Mehmet F. Gülen cemaatinden bazı  yazarlar, yazdıkları kitap ve makalelerde Barzani ailesinin Yahudi olmadığını ispat gayreti içindeler niçin? 16. yüzyılda yaşamış Yemenli Yahudi seyyah Yahya (Zekeriya) el Zahiri hatıralarında Barzan, Erbil, Musul, Kerkük, Nusaybin ve Urfa'ya yaptığı seyahatlerden bahseder: 
"Buradaki Yahudi kardeşlerimizin cehaleti o kadar büyük ki, bir ibadet bile doğru dürüst icra edemiyorlar ve büyük bir üzüntü ile itiraf etmeliyim ki, başka hiçbir yerde, Yahudi kardeşlerimizi bu kadar alçalmış ve ahlaksızlığa batmış bir şekilde bulmadım." 
(Ora Scwartz-Be'eri, The Jews of Kurdistan: Daily Life, Customs, Arts and Crafts, s.27, İsrail 1982) 
"Yahudi Barzaniler; Kuzey Irak'ta asırlardır "tat" diyalekti ile konuşan, ticaret ve küçük zanatlarla uğraşan, birçok kasaba ve köyde sayıları az da olsa bulunan Yahudilere rastlanmakta idi. 
Bunlar giyim kuşam konusunda da Kürtlere benziyorlardı.
Kürtler arasında "Yahudi olmadım, olmayacağım" deyimi yaygın olarak kullanılsa da Yahudiler, Kürtler tarafından hor görülmezlerdi. 

Kürtçe konuşan Yahudilerle ilgili ilk ciddi çalışmaları, kendisi de Kürtçe konuşan bir Yahudi olan Kaliforniya Üniversitesi İbrani dili Profesörü Yona Sabar yapmıştı… 

Yona Sabar'a göre özellikle ünlü Barzani ailesinden gelen hahamlar Kürdistan'ın birçok yerinde dini çalışmalar ve eğitim için merkezler kurmuşlardı. 

Bu dini merkezler, Mısır ve Filistin gibi uzak yerlerden bile öğrenci kabul ediyorlardı. 

Sabar bu ailenin daha sonra ne zaman Müslüman olduğu konusu üzerinde durmamaktadır. Ancak daha ileride de aktaracağımız gibi özellikle Şeyh Ahmet Barzani'nin söz ve tavırları Barzani ailesi ile ilgili sis perdelerini yoğunlaştırmakta, özellikle gizli dini kitapların varlığı, Müslüman, ehlisünnet ve Nakşibendî aile görüntüsüyle çelişmektedir." 

Irak'ın kuzeyindeki Yahudi Kürtlerle ilgili kayıtlar 12. yüzyıla kadar gitmekte. 

El yazması eserlerde Yahudi Kürtlerin günlük hayatı ve gelenekleri anlatılmaktadır. 

Yine başta Barzan köyü ve çevresi olmak üzere Irak'ın kuzeyinde yaşayan Yahudi Kürt hahamlar ve rabbileri, 16. ve 17. Yüzyılda yazılı pek çok eser vermişlerdir, diyerek bahsetmiştik siz okurlarıma. 

Bölgedeki Yahudi Kürtler 16.yüzyıldan itibaren Filistin topraklarına göç etmeye başlamışlardır.

Irak'ın kuzeyindeki Yahudi Kürtlerin bölgeye gelişi iki sebebe dayanır.
 
Birincisi, Asur sürgünü kayıp on Yahudi kabilesi: M.Ö. 800-700 arasında Asurlular tarafından Kuzey İsrail krallığına son verilerek on İsrailli kabile sürgüne gönderildi. 
Bunlar bir daha geri dönmedi ve asimile olarak tarih sahnesinden silindi.
 
Bu on İsrail kabilesinin Yahudi kaynaklarında hala hatırası canlı tutulur. 
1948'de kurulan modern dönem "Yahudi devleti" İsrail'in dış politika enstrümanlarından biri "kayıp on Yahudi kabilesi" üzerine kuruludur. 
Mesela bu kabilelerden birinin Irak'ın kuzeyindeki Kürtleşmiş Yahudiler, birinin Keşmir'de yaşayan Müslümanlar olduğu, bir diğerinin Afganistan'da yaşayan bazı Müslüman-Yahudiler (Sabatayist benzeri) olduğu yönünde resmi siyasi söylemler mevcuttur.
Bu politikanın temeli Yahudi dini inancına dayanmaktadır. 
4. Ezra (2.Esdras) 13:39-47'de sürgündeki "on kabile"nin bir gün Sion'a geri döneceği kehanetinde bulunulmaktadır. 
Bu hususta şu iki kaynağa başvurulabilir.
Lester L. Grabbe'nin editörlüğünü yaptığı: "Leading Captivity Captive / The Exzile as History and Ideology" s:81-82, Sheffield Academic Press, England 1998) · Elias J. Bickerman, "From Ezra to the Last of the Maccabees / Foundation of post-Biblical Judaism", s.6, Schocken Books, new York 1962. İkincisi, Babil sürgünü Senkretik inanç: Babil Kralı Nabukadnazar (M.Ö. 605-562) kısa sürede tarihin akışına ve günümüze tesir edecek bir imparatorluk kurdu. 
Kurduğu imparatorlukta 43 yıl hükümdarlık etti. 
Babil İmparatorluğu (M.Ö. 626-539) gerçek gücünü Nabukadnazar döneminde yaşadı. 
Bu dönemde olanlar hem Yahudi tarihi açısından hem de günümüzde olup biten siyasi dini-ekonomik mücadeleler ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) açısından çok önemlidir. Babil'deki (Bugünkü Bağdat'a 70 kilometre mesafede) eski mabetleri restore ettiren Nabukadnazar, Marduk Tapınağı, Babil Kulesi, Babil'in Asma Bahçeleri ve Süleyman Tapınağı'nın yıkılışı ile birlikte anılmaktadır. 
Her şey sanki yaşanmış bir tarih deği de EFSANE gibi değili arkadaşlar?
Yahudi kavmi üzerinde Nabukadnazar'ın sebep olduğu travmaya, etkiye sahip bir başkasının olmadığını söylemek abartı sayılmamalıdır. 
Buna Mısır Firavunları dâhildir. 
Hatta buna Hitler de dâhildir.
Ancak tarihin mi veya bir başka hususun mu garip bir cilvesidir, buraya not düşelim. 
Yahudi tarihinde en çok nefret edilen iki isimden Babil Kralı Nabukadnazar adeta ayakta kalan iki İsrailoğlu kabilesinin ayakta kalmasını sağlarken, Adolf Hitler de Yahudi ırkına 2000 yıl sonra bir devlet kazandırmıştır. 
Kudüs'ün Babil Kralı Nabukadnazar tarafından işgali, Yahudilerin Babil ve Irak'ın kuzeyine sürgüne gönderilmesi, Süleyman Tapınağı'nın yerle bir edilmesi (M.Ö. 586), Tanrı Yahve'nin koruması altında olduklarına dair inançlarını yıkmış, Tanrı Yahve'nin Tevrat'ın, mabedin ve Kral Davud soyunun pek bir işe yaramadığı fikrine kapılmışlardır. 
Pek çok Yahudi yazara göre, Babil sürgünü ölümden bile ağır bir ceza olarak tarif edilir. 
Babil sürgünü kâhin ve yazıcı Ezra "kutsal soy Yahudi" kimliğinin teorisyenidir. Tevrat'ı yazılı hale getiren yeni bir Tevrat yazan Talmud'a Tevrat tefsirleri ve yorumlarıyla esin kaynağı olan Ezra'dır.
Ezra'nın Tevrat'ı ile Yahudilik dini ve ırki olarak aynı anlama gelmiştir. 
Kâhin Ezra'nın Yahudiliğe iki önemli katkısı daha vardır: a- Kâhinlik: Babil'de yaptığı başlattığı çalışmalarla Yahudi toplumunda kâhinler söz sahibi olan en önemli kurum haline gelmiştir. 
Yani Kabala ve Kabalistlerin altın çağı başlatmıştır. b- İsrail oğullarının "vaat edilmiş" topraklarının gerçek sınırları: "Arzu mevud" bütün zamanlar için Ezra döneminde belirtilmiştir. 
Bu sınırlar içinde Nil'den Fırat'a olan bölge, EDOM ÜLKESİ denilen ANADOLU topraklarının neredeyse yarısı yer almakta. 
Eski Ahit Yeremya'da şöyle bir kehanet yer almakta: "Issız bir höyük olacak ve köyleri yakılacak ve İsrail kendisini mülk edinenleri mülk edinecek, Rab diyor." 
(Tevrat Yeremya 49:2) 
Netice olarak bu gün İsrail bir Yahudi şeriatı devletidir. 
Etnolojik olarak var olup olmadığı bilinmeyen kayıp on Yahudi kabilesi hadisesi vardır. Bunların biri veya birkaçının Irak'ın kuzeyinde olduğuna inanılmakta veya dünyanın ve bölge halkından insanların böyle inanması istenmektedir. 
Yahudi Kürt Nakşibendî Halidi profiliyle Barzani ailesi "arzu mevud" için uygun bir figürdür. 
Dr. Sinan Marufoğlu "Osmanlı Döneminde Kuzey Irak, 1831 1914" adlı eserinde, Başbakanlık Osmanlı arşivlerini tarayarak ulaştığı bilgilerle Barzani ailesi hakkında Türk ve dünya kamuoyunu aydınlatmıştır.
Barzani aşiretinin bulunduğu Barzan bölgesinde Yahudi din adamlarının yetiştiğini belgeleyen Marufoğlu, ünlü hahamlardan Salim Barzani'nin de Barzanlı Barzani aşiretinden olduğunu tespit etmiştir. 
Amerika'nın Hollywood Beverly Hills merkezli şöhretli üniversitesi UCLA'nın öğretim üyelerinden Yahudi Kürt Prof. Yona Sabar'a göre Haham Nathanel Barzani, çok sayıda el yazması kitaplarında dâhil olduğu bir kütüphaneye sahipti. 
Barzan'daki bu kütüphane oğlu Samuel Barzani'ye miras kaldı. 
Yona Sabar'a göre, Barzani ailesinin 16. Yüzyıldaki kurucusu Haham Samuel Barzani'dir. Aile sonraki yüzyıllarda Erbil, Musul ve Kerkük yöresine yerleşti. 
Amerikan Yahudileri tarafından yüzyıl sonra kabul edilen ilk kadın Haham Asenath Barzani idi. 
___Ve Yahudi cemaati tarafından büyük tepki gören Haham Asenath, Samuel Barzani'nin kızıydı. 
Osmanlı arşivlerinde Barzani ailesi hakkında kayıtların bulunduğunu belirten tarihçi Ahmet Uçar, günümüz Barzanilerinin atalarının Yahudi olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın diyor. 
"Mustafa Barzani'nin yıllar sonra kurduğu ilişkiler, hahamlarla Sallum Barzani arasındaki ilişkilerin yıllarca sürdüğünü göstermektedir. 
Molla Mustafa Barzani, 1950'den beri sık sık ziyaret ettiği İsrail'de her zaman kuzey Irak kökenli, Kürtçe konuşan bir Yahudi hahamın evinde kalmaktadır. 
Bu haham da David Gabay'dır."  
Barzani ailesinin 19. yüzyıldan beri Yahudi Siyonistlerle, 1950'den beri de İsrail ile sürdürdüğü siyasi ilişkilerinin bir soy ilişkisine dayandığı anlaşılıyor olması gerek. 
Amerika merkezli Yahudi lobilerinin desteklediği bir çalışma yapan Kevin Brook, baba tarafından Sefarad Yahudileriyle Kürtlerin akraba olduklarını müjdeledi. 
Brook "müjdesini", 2001 yılında İsrailli bilim adamlarının yaptığı çalışmaya dayandırıyor. Yani "bilimsel" çalışma dayanışması. 
Brook hızını alamayarak Eşkenaz Yahudilerinin Türk asıllı olduğunu da ispatlamaya kalkmıştı. 
Hatta "Hazar Yahudileri Bir Türk İmparatorluğu" adlı kitabı da var. 
Brook'un teorisinden sonuca gidersek, Kürtler ile Sefarad Yahudileri baba tarafından akraba Türklerle Eşkenaz Yahudileri de baba tarafından akraba, öyleyse Türkler ve Kürtlerde akraba. 
Görüyorsunuz BOP eş başkanları nelere kadir. 
Ancak bir husus var ki gözden kaçırılıyor. 
Yahudilik babadan değil anneden geçer.
Barzani'nin IKDP internet sitesinde tanıtımı yapılan kitaplar arasında Amerikalı Yahudi Eric Brauer'in yazdığı "Kürdistan Yahudileri" adlı eserde yer alıyor. 
Özgün ismiyle: "Jews of Kurdistan", Wayne State University Press 1993. 
Türkiye'deki Kürtçülerin akıl hocalarından "Sarı Hoca" lakaplı Türk soylu Marksist sosyolog İsmail Beşikçi "Kürt Aydını Üzerine Düşünceler" de şöyle yazıyor. 
"Kürtlerin Ortadoğu'da Yahudilere karşı düşmanlık duyguları beslemelerinin hiçbir yararı yoktur. 
Kürtler Yahudi toplumu ile daha sıcak ilişkiler kurmak durumundadır. 
Yahudi toplumunun demokratik kurumlarını görmezden gelemezler. 
Yahudi toplumu Ortadoğu'daki Kürtlerin tabii ittifakçısıdır." 
1931 yılında Avrupa'daki Siyonist Yahudi lobileri Rabeen Şilah'ı Irak'ın kuzey bölgesine göndermişlerdi. 
Bağdat'ta bir Yahudi okulunda okuyan Şilah Mesih, Mehdi demektir. 
Bölgede üç yıl kaldıktan sonra Yahudi Kürtler ve bölge hakkında bir rapor hazırlayıp bağlı olduğu kuruluşa sunmuştu. 
Irak'ın kuzeyindeki Kürt Yahudilerin bir kısmı "Maganah" adlı gizli bir Yahudi teşkilatının organizasyonu ile 1939 yılına kadar grup grup Filistin'e göç ettirildi. 
İsrail devletinin ikinci Devlet Başkanı İhsan Bin Tefsi şöyle demiştir; "Yahudiler Kürdistan'da 12 yerleşim yerinde bulunmaktadır. 
Kürdistan'daki Yahudi Kürt topluluğu, hahamlar ve değerli fikir adamları çıkarmıştır. 
Rabbi David ve Rabbi Şimoil gibi sömürge liderleri, Barzani ailesinden Haham Metenail Helifi ve oğlu Haham Şimoil, Rabbi Şimoil ve kızı Eşnat, Haham Şamon bin Şimol bunlardan bazılarıdır. 
Bazı araştırmacılar, Irak'ın Kürt kesimindeki Yahudi grup ve cemaatlerin sayısının 146'ya ulaştığını söylüyor." 
(Şalom Nakdimon, Irak ve Ortadoğu'da MOSSAD, Edip Yayınları, 1997) Barzani ailesi ile MOSSAD hep ilişki içinde olmuşlardır. 
Bu hususlarda daha detaylı bilgi için şu iki kaynağa başvurulabilir:  Ramazan Kağan Kurt, Bayrak Türklerin Ya Ekonomi İsrail'in Kürt, Su, Kıbrıs, Sabatay, İslam Politikası, Birharf Yayınları, Şubat 2007 İstanbul.  Ian Black and Benny Morris, Israel's Secret Wars: History of Israel's Intelligence Services, Groove Press 1992.
Ian Black İngiliz Guardian gazetesinin 1984 yılından itibaren Telaviv muhabiridir. 
Benny Morris ise ABD'deki Brooking Enstitüsünde çalışan akademisyen. 
Yahudi tarihçilere göre, Haham Nathanel Barzani'nin mezarı hala Barzan köyünde. 
Haham Samuel Adoni Barzani'nin mezarı ise Amediye'dedir. 
İsrail'den Irak'ın kuzeyine gelenler bu mezarları ziyaret etmektedirler. 
Haber Extra dergisinin 9 Nisan 1998 tarihli sayısında yer alan bilgi şöyle: IKDP Genel Başkan Yardımcısı Sami Abdurrahman, IKDP Dohuk şehri sorumlusu Franso Hariri (Bu soyadı size mutlaka bir şeyler hatırlatmalı. 
 Kerim Sincari (Bu soyadı da size bir şey hatırlatıyor mu?) 
İlk göze çarpan Kürt Yahudiler. Bir başka öne çıkan Yahudi Kürt, 16 Nisan 1996'da Ankara'da MİT ve dışişleri uzmanları ile görüşmeler yapan Mesut Barzani'nin sağ kolu İsrail pasaportlu Evair Barzani. Ayrıca Mesut Barzani'nin baş danışmanlarından en az yarım düzinesinin Yahudi Kürt olduğu diplomatik çevrelerde konuşuluyor. 
Bütün bunlar, Yahudi Kürt Barzani, Nakşibendî Halidi tarikatı mensubu Barzaniler, Barzaniler Pkk işbirliği, Barzaniler Akp içindeki 75 veya 146 Kürt milletvekili, Barzaniler F.Gülen cemaati işbirliği, Barzaniler İsrail, ABD, İngiltere ilişkileri orta yerdeyken Türkiye nereye sürükleniyor? 
Mesut Barzani'nin her ne hikmetse Kürtçe değil Arapça yazdığı ve Türkçeye de çevrilen iki ciltlik kitabı Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, Doz Yayıncılık, İstanbul 2003- ilginç. 
Mesut Barzani'nin babası Molla Mustafa Barzani'nin ağzından Barzani ailesi Ermeni işbirliğini anlatıyor: "… Şeyh Ahmet, başlarında Veli Bey ile birlikte silahlı 200 adamını Antranik'in yardımına gönderdi… 
Biz Ermenilere yardım ettik ve onları Suriye'ye kadar götürdük. 
Kurtardığımız aileler arasında Antranik Paşa'nın ailesi de vardı. 
Ermenilere yardım ederken Türk ordusu ile girdiğimiz çatışmalarda 14 ölü vermiştik." Görüyorsunuzki Nakşibendî Halidi Şeyh Ahmet Barzani Müslüman Türklere karşı Ermenilerle işbirliği yapıyor olduğu alenen anlatılmıştır.
Uğur Mumcu'nun Cumhuriyet gazetesindeki son yazılarında Barzani, MOSSAD ilişkisinden sıkça belgelerle bahsetmesi,  Uğur Mumcu'nun katledilmesindeki birinci sebep olarak konuşuluyor. 
"Kanıtlanan son ilişki, MOSSAD, Barzani ilişkisidir. 
1970'li yıllardaki bu ilişkiler bugün de hala sürüyor. 
Kürtler, sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? 
Filistin lideri Yaser Arafat'ın şu sözleri dikat çekiyor; "Kuzey Irak'ta şu anda üniforma değiştirmiş 1300 İsrail askeri ve istihbarat görevlisi var. 
Peşmergelere yardım ediyorlar, bölgede hem sivil hem de Amerikan ve İngiliz üniformaları altında görev yapıyorlar." 
Yukarıdaki sözleri Yaser Arafat ölmeden önce Türkiye Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Hüseyin Tanrıverdi'ye söylüyor. (http://www.zaman.bg/2004/05/31/dişhaberler/h2.htm) Siyonizmin ideologlarından, İsrail devletinin kurucusu David Ben Gurion daha 1930'larda bir temel prensip ortaya koymuştu: Çevreyi Müttefik Hale Getirmek/ Theory of Allying the Periphery: Bu teorinin esası, Arap ülkelrine düşman, İsrail'e dost müttefik ülkeler halkası oluşturmak. İsrail Türkiye, İsrail İran, İsrail Etiyopya ilişkileri bu politikaya dayanır. 
Bu politikaya "Çevreleme Teorisi"/Encirclement Theory de denir. İsrail'in "müttefik bulma" veya "düşman unsur" bulma politikası sadece devletten devlete değildir. 
Bölge ülkeleri içindeki etnik ve dini cemaat gruplarıyla ilişkiler de bu nevidendir. 
Türkiye, Suriye, Irak, İran'da Kürt unsurlar, bazı İslamcı tarikatlar, Mısır'da Kıptiler… 
Ana gövdenin dışındaki veya operasyonlarla ana gövdeye karşı oluşturulan etnik ve dini gruplara mali, istihbarat ve askeri desteklerdir.
Türk Genelkurmay Başkanlığı yayınlarından öğrendiğimize göre İsrail'in herhangi bir mesele yaşamadığı tek Müslüman ülke Türkiye'dir. 
(Öğr. Yzb. Namık Tanrıbakan, İsrail'in Türkiye'ye Komşu Kafkas Ülkeleri ile İlişkileri, Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Araştırmalar Dergisi, Eylül 2006, Sayı:  Eğer Türk ordusunun komuta kademesinin görüşleri de böyleyse yandık, imdat! 
Şimdi sıkı durun. Kardeş, "iki devlet bir millet" Azerbaycan ile İsrail ilişkileri nasıl? 
2005 Mart ayında Azerbaycan'da "İsrail Kültür Festivali" düzenlendi. 
İsrail Azerbaycan'daki Bakcell cep telefonu şirketinin kurucusu ve sahibidir. 
Ayrıca çok sayıda İsrail şirketi Azerbaycan'daki şirketlerde ya ortaktır ya da tamamen sahibi. 
Azerbaycan cumhurbaşkanının yurtdışı gezilerinde güvenliği İsrail sağlamakta ve Azerbaycan güvenlik ve istihbarat birimleri MOSSAD ajanları tarafından eğitilmektedir. İsrailliler Hazar Denizi boyunca, İran sınırına yakın noktalara dinleme istasyonları kurmuşlardır. 
(Alexander Murinson, Good Relations Between Azarbaijan and Israel: A Model for Other Muslim States Eurasia, 30 Mart 2005) 
İnsan sormadan edemiyor!
Bizim MİT ne yapıyor? 
Askeri istihbarat ne yapıyor? 
Yukarıda kaynak olarak verdiğimiz Ian Black ve Benny Morris tarafından yazılan "Israel's Secret Wars" kitabına göre MOSSAD Barzani ilişkisi bugün de 2022 de hala sürüyor. 
Hatta söz konusu kitabın 329. sayfasındaki bilgiye göre; Barzani, kendisinin Irak'ı fethettiği, İsrail'in ise Suriye'yi işgal edeceği ortak bir askeri harekât düşlüyor.
Ünlü gazeteci Seymour M. Hersh, The New York Times gazetesinde, 22 Aralık 1974'te "Huge CIA Operations Reported in US Against anti-war Forces" başlıklı makalesinde 
CIA, MOSSAD, Barzani bağlantısını ortaya koymuştu. 
Hersh bir kez daha 28 Haziran 2004 tarihli The New Yorker dergisindeki "plan B" başlıklı yazısında MOSSAD, Barzani ilişkisini deşifre ediyordu. 
MOSSAD Kürt Peşmergeleri eğitmekteydi. 
Türkiye mi ne yapıyor? 
30 Yıldır seyrediyor. 
Rahmetli Atatürk'ün ölümünden sonra  hiç bir şey yapmadığımız gibi. 
Yahudi Kürt-Nakşibendî, Halidi tarikatı mensubu Barzani ailesi önderliğinde Irak'ın kuzeyinde 150 yıldır bir judeo Kürt devleti kurdurulmak isteniyor. 
Bunun için Osmanlı'dan Cumhuriyet Türkiye'sine Kürtçü tarikatçı isyanlar, ASALA, PKK ve nihayet yeniden Kürtçü Nakşibendî Halidi tarikat, Nurcu, Fethullah Gülenci cemaat, İsrail, ABD, İngiltere işbirliği ile Kürt devleti kurulmak isteniyor. 
Bunun için önce bu günkü akap hükümeti tarafından dillendirilen "Osmanlı modeli" aymazlığı ile Türkiye, "tarikat kardeşliği" yoluyla federasyona zorlanacak giibi görünüyor. Sonrası malum. param parça, Akla şöyle bir soru gelebilir. 
Kürtlük, Yahudilik, Nakşibendî Halidi Müslümanlık evlenmeler vs, nasıl oluyor?
Sosyalist Nazım Hikmet ile Prof. Sabri Ülgener'in akrabalık bağlarını Nakşibendî Gümüşhanevi dergâhı içinde buluyoruz. 
   
ismailazakoglu@gmail.com

11 Ocak 2022 Salı

AKP-PKK ile BİRLİKTE YARGILANMALIDIR !

AKP-PKK ile BİRLİKTE YARGILANMALIDIR !

Çözüm süreci denilen o ihanet süreci 2013-2014 o tarihin tüm siyasi parti erkleriyle birlikte Türkiye'de yeniden yargılama konusu olmalıdır !

Çözüm sürecini yürüten o günün siyasi iktidar partisi ''Akp ve işbirliği içinde olan (HDP) Halkların Demokratik partisi, bağlı bulunduğu Pkk'', dahil, olmak üzere hep birlikte yargı konusu olmalı ve Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yargılanmalıdırlar...

2013-2014 yıllarında Pkk ile çözüm süreci yürüten en başta Akp genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, iç İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Hüseyin çelik, Bülent Arınç gibi "Akp ve Pkk" lı Vatan hainlerinin yargılanmasını Türk halkı adına istiyoruz...

Devletimize, vatandaşlarına, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk Silahlı kuvvetlerine, silah çeken hainlerin, tabi ki yargılanmasından yana, gerekli cezaları almasından yana düşüncemiz sabittir.

Ancak Pkk veya Fetö gibi terör örgütlerinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile her hangi bir ortak işbirliği veya ÇÖZÜM'ü olamaz, olmamalı.

Fetö Akp işbirliği ortak konularından bahsetmeyeceğim ancak, Akp nin Türkiye ile ilintili her terör örgütüyle, Sözde İslami cemaatlerle mutlaka yolları bir yerlerde kesiştiğini gördüğümüzü beyan etmek için Fetö terör örgütünden örnek olarak bahsetmek için yazdım.

Ama ne yazık ki devletimizin o tarihteki siyasi iktidarı, Akp Devletimiz ile Pkk'nın ve bugünkü terör örgütü olarak da nitelediğimiz Fetö'nün, Akp'nin sayesinde devletimiz ile işbirliği mutabakatları söz konusu olmuştur.

Akp Diyarbakır'da sözde çözüm sürecinde, Pkk lılarla ortak açıklamalar yaparak Irak'ın kuzeyinden getirilen sözde sanatçı, Pkk lı Şivan Perver'e mikrofonla konuşma sözü vererek, Türkiye Cumhuriyetine ALENEN Katil Türkiye diyerek hakaret dahi ettirilmiştir.

----Ve Akp nin sözde çözüm, Türk halkının ise İHANET olarak nitelediği toplantılarda resimler vererek, Akp nin oy kaygısıyla yürütülen sözde çözüm, süreci Akp iktidarının dolayısıyla en başta, Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanet ettiğini, bile bile her şeye, Akp ve genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ve partisi Akp siyasi iktidar olarak göz yummuştur, göz yumulmuştur.

Bu durumu şahıslara bireylere, ya da kişilere indirgersek, hukuki durum bize şunu söyler; Sen devletine bağlı bulunduğun Cumhuriyet'e ihanet etmişsin der.

Hukuk da ki karşılığı net bir şekilde tarif edilmiş, ''VATANA İHANETİN''

Bu durumu kısaca izah ettikten sonra- AKP nin bu günkü Türkiye'ye Cumhuriyetine ihanet ettiği apaçık ortadadır.






Bunun da gereği olarak, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin yapacağı tek şey Akp'nin siyasi kadrolarını çözüm süreci içerisinde destek veren, baştan aşağı siyasi partisi de dahil olmak üzere yargılanmasıdır.

Yargılama süresince Hukukun verdiği karara Türk toplumu kesinlikle saygı duyacaktır.

Akp nin terörle iş birliği içinde olduğunu, yaşanılan süreçte net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından görülmüş olup, sürece Türk vatandaşları tarafından çok büyük tepki gösterilmiş ve karşı olunmuştur.

...Ve teröre odak olarak da kast ettiğim o gün ve bu günkü siyasi iktidar Akp, Türk halkına alenen İHANENT etmiştir, ve hala ihanet içindedir.





''Akp nin ÇÖZÜM, Türk halkının ise İHANET'' işbirliği dediği sürecin bariz göstergesi, güney doğuda Habur'da ki Pkk SHOW ile başlamıştır.

Çadır mahkemeleri kurularak, Pkk lılar çadırın bir tarafından girerken öbür tarafından, Akp ve savcıları tarafından aklanarak çıkmışlardır.

Sözde çözüm gerçekte ihanet sürecinde, Akp tarafından davet edilen, Pkk lı teröristlerin de çok ça davet edildiği güney doğu toplantılarıdır, bu ihanet sürecine de Akp çözüm süreci demiştir.

Diyarbakır'da Akp ve PKK lılarla ortak açıklamalar yaparak, resimler vererek, Akp nin oy kaygısıyla yürütülen süreci, Türkiye Cumhuriyeti devletine ihanet ettiğini bile bile her şeye, siyasi iktidar olarak göz yummuştur.

Bu durumu, şahıslara bireylere ya da kişilere indirgersek, hukuki durum bize şunu söyler; Sen siyasi kimliğini aldığın devletine bağlı bulunduğun Cumhuriyet'e ihanet etmişsin. Bunun anayasa kitabındaki karşılığı Vatan hainisin der.

Bu durumu kısaca izah ettikten sonra Akp nin bugünkü Türkiye'ye ihanet ettiği apaçık ortadadır.

Bu İHANETİN de gereği olarak Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin yapacağı tek şey Akp'nin siyasi kadrolarını, çözüm süreci içerisinde destek veren, baştan aşağı yargılanmalıdır.

Hukukun verdiği karara Türk toplumu kesinlikle saygı duyacaktır.


8 Ocak 2022 Cumartesi

__SATTIK MI... DEVİR Mİ ETTİK ? TEMİNAT MEKTUBU NE OLUYOR?

__SATTIK MI... DEVİR Mİ ETTİK ? TEMİNAT MEKTUBU NE OLUYOR?


Bandırma Belediye Meclis Toplantısı gündeminin 5. maddesinde ; izleyicinin anlaması güç TEMİNAT MEKTUBU alınması yetkisinin, Tolga TOSUN a verilmesi vardı. Önceki yazımda MANŞET 2 olarak, bu gündemi yazmıştım. 



İşbu TEMİNAT MEKTUBU konusu, ETİ MADEN e satılan 157 Dönüm yer ile ilgiliydi. 

Eylül ve Aralık ayı meclis toplantılarında da, bu konuda kararlar alınmıştı. Eylülde alınan karar, Aralık meclisinde tashih (Düzeltilmişti, yanlış yapmışız ın ikrarıydı...) edilmişti.

Teminat mektubu alınacaktı ETİ MADEN den, sonra olay...Eti Maden e TEMİNAT MEKTUBU VERİLECEK ! durumuna getirildi. 





Bandırma KAMU VE ÖZEL bankaları, Belediyemize bu teminatı ve mektubunu (krediyi) vermediler ( Belediyemizin kredibilitesi buna yetmedi !) ve olay, mektubun İLLER BANKASINDAN alınması konusunda kararlaştırıldı. İller Bankasının vereceği teminatın riski şu...;  İller Bankası Bandırma Belediyesinin nüfusa göre hak ediş ve istihkaklarını, her zaman bloke edebilir ve Belediyeye her ay düzenli gelen paralar, gelmeyebilir ! 

Çünkü, 2022, 23 Aralıkta ETİ MADEN ile imzalanan protokole göre; Eti Maden o araziyi FERRO BOR Tesislerini kurmak için alacaktı. Belediyemiz 105 Milyonluk teminat mektubu verirse ancak, ETİ MADEN nakit ödemeyi (90) gün içinde yapacaktı. Şimdi (90) gün doluyor. Mektubu vereceğiz, nakiti alacağız ! 

Protokolün diğer önemli maddesi, söz konusu arazinin imar değişikliklerinin, sanayiye uygun hale getirilmesi, araziden geçen yolların değiştirilmesi, TCDD ye ait yerin de, istimlak kamulaştırma v.s yapılıp, araziye dahil edilmesi gibi, Çevre Bakanlığı birimlerinden onayların alınması gibi pürüzler vardı. 1/100.000 Planlar çerçevesinde o yerin konumu belli mi ?  Balıkesir B.Ş in yapacağı 1/5.000 lik planlarda o yerin konumu ? 1/1000 lik Bandırma Belediyesinin yapacağı planlarda, o yerin konumu ? 

İşbu (3) yıl içinde, bütün bu planlamalar olur mu ? Ya olmazsa !!!

Belediyemiz, (3) yıl içinde şantiyesini ordan taşımayı ve o arazinin Eti Maden ce istenilen vasıflara uygun, planlarının tekrar yapılması konusunda söz verdi. 

Peki bu sözü verirken, Çevre Bakanlığı ile, Balıkesir B.Ş Belediyesi ile ve kendi İmar bölümündeki teknik elemanları ile bu talebi ETÜD etti mi ? Sanmıyorum maalesef !

Ama bu plan değişiklikleri, biliyoruz ki Balıkesir B.Ş Belediyesi AKP li Yücel YILMAZ ile birlikte yapılması gerekliliğidir. Yani Balıkesir'den sorun çıkarsa, (3) yılın sonunda bomba elimizde patlar ! 

23 Marta kadar, işler yolunda giderse, Belediyemiz 105 milyonluk teminat mektubunu iller bankasından alabilir ve Eti Madene verebilirse... ancak, nakit ödeme alabileceğiz. Bu ödemeyi satış geliri değil, kredi sayın ! Gelecek paranın nerede ve nasıl harcanacağı konusu da karışık tabii. Cin Çukuruna diyenler var, Malta Deresi projesine diyenler var...v.d.

Ve ilgi protokol (3) yıllığına yapıldığına göre ; şimdiki yönetimin ve başkanların değişmesi ihtimali var. Başkanlar ve partiler değişebilir mi ? Değişebilir ! Balıkesir, CHP-İYİ PARTİ nin, Bandırma, AKP-MHP nin olabilir mi ? Olabilir ! 
Yani (3) yıl sonra, Belediyemiz ETİ MADEN in istediklerini yerine getirememiş olursa, teminat mektubu bozulur ve bir bakmışsınız... Belediyemiz 105 milyon ve faizleri ve taşınma v.s bugüne kadar yaptığı tüm masraflarını karşılamak durumunda kalabilir. Yani, bir dahaki döneme kalan, pimi çekilmiş bir BOMBA hazırlığı !

İşbu satış veya devir, 2942 S. Kanunun 30. maddesi gereği yapılan, bir işlemdir sadece. Bu yüzden acil olarak sayın Bandırma Belediyemiz, 23 ARALIK PROTOKOLÜNÜ, Eylül-Aralık 2021 Meclis Toplatılarında alınan ve değiştirilerek tashih edilen meclis kararları içeriklerini, Bandırma kamuoyuyla paylaşmak durumundadır. Şeffaf olmanın gerekliliği budur. 

O arazi satıldı mı ? Satılıyor mu ? Devir mi ediliyor, edildi mi ? Hem araziyi vereceksiniz, hem de üstüne teminat mektubu vereceksiniz ? Kusura bakmayın ; RİSK diz boyu değil, boğazımıza kadar !

Teminat mektubu alacakken, verecek duruma geldik. 

Bu grift ve gizli ajandaları olan satış veya devirden, Bandırmalı ne kazanacak ? Tolga Tosun ne kazanacak ? Yoksa, riski bir dahaki döneme postalayarak, alınacak parayla yapılacak seçim yatırımları için midir... bütün bu karanlık işlemler ? Hatırlıyoruz ki ; Dursun MİRZA 12 milyon nakitle Belediyeyi devir almıştı, Tolga Tosun da 22 milyon borç ile Başkanlığı devir almıştı. Gelecek döneme borç mu, nakit mi bırakılacak ? Yoksa 105 milyonluk risk mi bırakılacak ? Hesap ne?

Bu şekilde gerçekleştirilen satış veya devire ilgili olan yer, Bandırma ve Bandırma'lıların en değerli arazilerinden biridir ve burası kamunundur. Tasarrufları hakkında da, şeffaf olarak bilgilenmek, Bandırma'lıların hakkıdır !  NOGAYTÜRK

7 Ocak 2022 Cuma

"AKP AMERİKALI YERLİ; TÜRKİYE'DE MİLLİYETSİZ"

"AKP AMERİKALI YERLİ; TÜRKİYE'DE MİLLİYETSİZ" !

Atak helikopterlerimiz yerli ve Mill idi.
Pakistan ile yapılan 1,5 milyar dolarlık atak helikopteri satışı durduruldu.
Nedenimi?
Atak helikopterinin motoru Amerikan menşeli olduğu için.
Amerika Birleşik Devletleri izin vermediği için Pakistan'la yapılan bu anlaşma Pakistan tarafından fesh edildi.
Neymiş Tayyip bey , Atak helikopterini Amerika Birleşik devletleri sana izin verirse satabiliyorsun..
İzin vermezse satamıyorsun.
Bir şeyin, yada üretilen bir ürünün yerli ve milli olmasını her Türk vatandaşı özümser ve benimser.
Yerli ve milli olmadığı halde, yerli ve milli gibi göstererek, Dünya pazarına sunmaya çalışırsan, patentin sahibi sana böyle engel koyar.
Yarın bu ENGEL sorunu, başak ürünlerde de ortaya çıkar,
Örnek ; Türk Sihaları da bayraktar ve veya başka ürünlerde de çıkabileceği öngörüsündeyim.
Yerli ve milli dediğiniz her şeyin, tüm aşamaları, geliştirmeleri üretimi, dahası tüm parçaları size ait olması, üretimi de size ait olması lazım.
Ancak böylelikle yerli ve milli olunabiliyor.
Bir yerli milli daha sunayım; TOGG ortak girişimi arabamız, Amerika'da tanıtıldı. Tanıtılan TOGG arabanın motoru da başka ülkeye ait.
Yarın TOGG araba içinde Türkiye Cumhuriyeti patent alamayabilir.
Ya da istenilen düzeyde DOLAR cinsinden para, mebla'yı karşı tarafa öderse o patent o zaman ancak alabilir.
Akp nin YERLİ VE MİLLİ ANLAYIŞI BU MU ?
Yerli ve milli diyorlar.
Arabanın tanıtımı Amerika'da.
Siz Amerikan vatandaşı mısınız?
Arabayı Amerikan vatandaşlarına mı tanıtıyorsunuz?
ABD de tanıtımı neden yapıyorsunuz?
Eğer araba yerli ve milli ise, Türkiye'de tanıtımı daha uygun olmaz mı?
Akp ve Recep Tayyip Erdoğan Amerika'ya ve politikalarına karşıyken, Amerika'nın göbeğinde yerli ve millilik vurgusu.
Tamda Akp ye yakışan bir davranış.
Akp ve tüm kadrolarına sorarım; Şimdi siz mi YERLİ ve MİLLİSİNİZ?
Sorsak AKP hükümetine, yanlarındaki stepne minik ortaklarına yerli ve millilikten, bir nokta kadar ödün vermezler.
Gerçeklik haline baktığımızda, hepsi Amerika'nın maşası hepsi Amerika'nın uşağı bunların.
Madem yerli ve milli siniz.
Ürettiğiniz Türk arabasını Türkiye'de tanıtın.
Niye Amerika'da tanıtıyorsunuz?
Amerika'da yerli ve milli arabayı tanıtmak Amerikan vatandaşları içindir.
Türkiye'nin yerli ve milli dediğiniz arabasını, Amerika'da tanıtım yapmanız için, geçerli gerekçe ne ?
Daha vahim olan durum şu:
Ülke her anlamda tepe taklak halde. ''bizimki saçını yaptırmaya kuaföre' Amerika'ya gidiyor.
Önce ülkenin iç huzurunu, refahını, gelir düzeyini, demokrasisini, adaletini sağla sonra oynaşma git.
Hukukun üstünlüğü mü Üstünlerin hukuku mu diyerek, dolayısıyla parmağında bir yüzüğü gösterip, bundan başka servetim olur ise bilin ki çalmışımdır.
Sözünüz nerde?
Devlet malını talan edip, peşkeş çekmek, Yerli ve millilik mi?
Akp nin ''eski TÜRKİYE '' diye nitelediği, küçümsediği 1990 ve 2002 yıllar arası ekonomi ve enflasyonu oranladığımız da bu gün kü bilanço ortada.
Akp 20 Yıldır yönetemediği ülkede vatandaşının geliri adına, çöpü çöp üzerine koyamamış.
Ülkeyi ekonomik olarak daha da geri götürmüş..
Tarımı batırmış.
Çiftçi çökmüş
Durum bu kadar kötüyken gerçekten iyi şeyler oluyor mu derseniz tabi ki iyi şeyler oluyor, aşşağıya sıralıyorum;
Ekonomisi düzelenler gerçekten var.
Ekonomisi düzelenler, en başta parmağındaki yüzüğü göstererek, parmağımdaki bu yüzükten başka, mal varlığım olur ise bilin ki çaldım diyen zat, Akp genel başkanı.
Ekonomisi başka düzelenler ise; Yandaş.
Yanaşmalar,.
Akp li troller.
Akp nin ayakçı takımları.
Müslüman geçinenler.
BESMELE ile ÇALANLAR?
Eski dediğiniz o Türkiye'yi vatandaşa arattınız.
Yıl 2002 Tüketici Enflasyonu %29,7.
Yıl 2002 Üretici Enflasyonu %30,8.
Yıl 2021 Tüketici Enflasyonu %36,1.
Yıl 2021 Üretici Enflasyonu %79,9.
Yerlilik ve millilik kim?
Siz kimsiniz.
Siz Akp ve hükümetiniz çıkın, yerli ve mili diyerek toplumu kandırın.
Önemli olan slogan.
Toplum nasılsa her konuşmanızdaki sloganik cümleleri özümsüyor VE HAZMEDİYOR_________________..

 ismailazakoglu@gmail.com

www.azakoğlu.blogspot.com

İsmail Azakoğlu ile '' AMFİ ÖZEL ''

 KONUK;  Atilla Yıldırım Elektrik, Elektronik Müh. Tarihçi.. Konu; Türk Tarih Tezine Geçiş.